English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zorlamış

Zorlamış tradutor Francês

290 parallel translation
Oturursam güzel konukseverliğinizi zorlamış mı olurum?
Abuserais-je de votre hospitalité si je m'asseyais?
Birileri elleriyle camı zorlamış bu sabah.
Ce matin, quelqu'un a passé son bras par la vitre.
- Olmaz, onu zorlamış olurum.
- Je ne veux pas m'imposer.
Kaptan aileyi hara-kiriye zorlamış ama bu fazla korkmuş.
Les autres ont fait hara-kiri mais lui était trop bouleversé.
Ve hatta yaşlı Vince Wesley beni kavgaya zorlamıştı da sonrasında gözünün yuvarlakları yanaklarından sallanıyordu ve insanlar yaşayıp yaşamayacağına karar verememişlerdi ama biliyorsun başka çarem yoktu.
Et quand le vieux Vince Wesley m'a forcé à me battre, son œil pendait sur sa joue après ça, ils ne savaient pas s'il allait vivre ou mourir, Vous, Vous saviez que je n'avais pas le choix.
Onu piyano koltuğuna oturmaya zorlamış sonra da ona "Chopsticks" çaldırmış.
II l'a assise sur le tabouret et devinez ce qu'il a fait après! II l'a fait pianoter!
Sidney Pythias'ı polis yapmaya gelince, bence işi biraz zorlamış oluruz.
Mais de faire de Sidney un officier, vous poussez un peu loin le bouchon
Sanırım seni yanlış bir karar almaya zorlamışım.
Je crois que je t'ai incitée à faire un mauvais choix.
Kaçmamışlar, birisi kapıyı zorlamış. Kim yaptı bunu?
Ils se sont pas échappés, quelqu'un a forcé la porte.
Daima seni buna zorlamış hissedeceğim.
J'aurai l'impression de t'avoir forcé.
Sanırım biraz fazla zorlamışım.
J'avais appuyé un peu fort.
Korkum, işgalcileri İtalya'dan atan papa olarak değil ; ikimizin de çok ötesinde bir değeri olan eserini bitirmek istemeyen bir sanatçıyı buna zorlamış olan adam olarak hatırlanmak.
On ne se souviendra pas du pape qui a chassé l'envahisseur, mais de celui qui a forcé un artiste réticent à finir un ouvrage qui est bien plus grand que nous.
Buraya gelmemin tek sebebi, babamın öfkesinin beni bir kurtuluş aramaya zorlamış olmasıdır.
La colère de mon père m'oblige à chercher un salut.
Seni bunu yapmaya zorlamışım gibi davranmalısın. Tamam mı?
Agis comme si je t'avais convaincue.
Diyorlar ki nasıl hükümet seni zorlamış intihar etmen için.
Que... le gouvernement... t'a poussé à tenter... de te suicider.
Görünüşe göre, Tono, Tanner'ı silah kaçakçılığına zorlamış ve Tanner da malları teslim edememiş.
Tono aurait contraint Tanner à lui envoyer en fraude des armes et Tanner n'a pu livrer la marchandise.
BU pozisyon kısa süreli olmasına rağmen onu oldukça zorlamış olmalı.
La position devait être extrêmement inconfortable, même pour une courte période de temps.
Dedi ki... Bunu yapması için Livia zorlamış.
Il m'a répondu... q-que c'était L-Livia qui l'avait manipulée.
İçinde barındırdığı, reddetmesi gereken ve var olduğunu bile bilmediği kişilere inanmasına onu ne zorlamış olabilir?
Pourquoi s'être jetée à corps perdu dans ces créatures dont elle ignore l'existence, tous ces rôles qu'elle est forcée de nier.
Belli ki, kabul etmesi için onu zorlamışlar.
- S'excuser. - Il aurait été oblige d'accepter.
Bunu aldığımız züppe arabayı çok zorlamış.
Le proxénète qui possédait ça la traitait comme de la merde.
Birsürü fedakârlıkta bulunmuş olmalısınız... Kızınızı tıp okuması için zorlamışsınız.
Puis-je vous demander de nous parler des sacrifices... qu'impliquent envoyer votre fille... à la faculté de médecine.
Bu gece, patronumu bir takma ad kullanmaya zorlamış olabilirsiniz.
Ce soir, pour mon maître, vous allez devoir utiliser un pseudonyme.
Seni zorlamış olmayayım.
Ne vous forcez pas.
Bu olayda, haddinden fazla başarılı bir genetik mühendisi demek oluyor, büyük ihtimalle, yapacak daha iyi bir şeyi olmadığından, bu virüs soyunu, sırf biz olayların ne kadar kötüleşebileceğini... görebilelim diye mutasyona zorlamış.
Ici, le zèle se rapporte aux exagérations de l'ingénieur génétique, qui, probablement parce qu'il n'avait rien de mieux à faire, a forcé la colonie microbienne du virus à subir une mutation, afin de voir jusqu'où le poison pouvait être dangereux.
- Biri onu zorlamış olmalı. İç şunu evlat.
- Bois ça, ça te fera du bien.
İki masum çocuğu- - Bu saçmalığı yapmaya zorlamış olabilirsiniz, Ama şimdi karşınızda bir yetişkin var!
Vous avez peut-être amené des gamines innocentes à faire ces saletés, mais là, vous avez affaire à un homme.
Anlatmazsanız, beni, geminin komutasını almaya zorlamış olacaksınız.
Répondez-moi, sinon je prends les commandes de ce vaisseau.
Bilmiyorum. Onu çok zorlamış olmalılar.
Ils ont dû aller trop loin.
"Columbus, asilleri zor işlerde çalışmaya zorlamış..."
Colomb a contraint les nobles à de durs labeurs.
- Biri seni buna zorlamış, düzenbaz inek!
Quelqu'un vous a achetée, grosse vache!
Onu işbirliği yapmaya nasıI zorlamış olabilirler?
Comment l'aurait-on obligé?
Pekala, fakat bilmelisin ki, ani, ciddi beyin hasarı kurbanın daha sert ısırmasına neden olur. Gerçek şu ki, ısırma refleksi o kadar kuvvetliymiş ki kurbanın çenesini açmak için levyeyle zorlamışlar.
Un choc au cerveau déclenche un réflexe de morsure tel que pour débloquer la mâchoire il faut un pied de biche.
Kim zorlamış seni, meleğim?
Qui t'a forcé, mon ange?
Suçlu vicdanınız sizi demokratlara oy vermeye zorlamış olabilir.
Votre mauvaise conscience vous force peut-être à voter démocrate.
Onu itirafa zorlamış ve sonra da öldürmüş olabilirler.
Ils ont pu le forcer à faire des aveux avant de l'exécuter.
O çocuğa kucak açmakla yapabileceklerimin sınırlarını zorlamıştım.
J'ai tout fait pour rester indulgent envers lui.
Plazma fırtınası onları bu yöne doğru zorlamış olmalı.
Les tempêtes ont dû les pousser dans cette direction.
- Ablasını zorlamış mı?
- Il abusait de sa sœur?
Görünüşe göre yapmak istemediği bir şeye zorlamış ha?
On dirait qu'elle a pris son dû.
Çekilip tekrar toplanmaya zorlamış.
Ils ont été forcés de se regrouper et de battre en retraite.
Reaktörü çalıştırmak için kendimizi biraz fazla zorlamışız.
On a vraiment bossé dur pour que le réacteur fonctionne.
Bu hareketle dinlerimizden vazgeçmeye zorlamış oluyorsunuz.
Par cet acte vous nous obligez à renoncer à faire allégeance au Saint-Père.
Kaçmaya çalıştığı her neyse o kadar kötü ki, kendisini unutmaya zorlamış.
Ce qu'elle fuit doit être si mauvais qu'elle l'a refoulé.
Çünkü senin için uzatabilirim ama zorlamış olursun.
Je peux arranger ça, mais tu pousses le bouchon.
Diğer çocuklar onu zorlamış olmalılar.
Les autres gosses ont dû l'encourager.
Eli geri istersem şansımı çok mu zorlamış olurum?
Ce serait pousser le bouchon de chercher à récupérer sa main?
Ama geçen sefer uzaylılar Dünyayı işgal ettiklerinde en zeki olanlarımızı eşleştirip çiftleşmeye zorlamışlardı.
Peut-être! Lorsque les extraterrestres nous ont envahis... Ies plus intelligents d'entre nous ont dû s'accoupler pour se reproduire!
Kendisi senin de aklının sınırlarını zorlamıyor mu?
N'a-t-elle pas comblé tous vos rêves?
İleri gitmesi için onu sen zorlamışsın ve bu yüzden kalamayacaktı.
Il s'est plaint de... de tes avances.
Ayrıca onları programlarını hızlandırmaya zorlamış olabileceğini yazmıştı.
Il pensait les avoir obligés à accélérer leur programme.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]