English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Z ] / Zorlayan

Zorlayan tradutor Francês

417 parallel translation
Senin insanın sabrını zorlayan... boğalar hakkındaki aptalca ve cahil laflarını dinlemicem.
Tu n'es pas qualifié pour donner ton avis.
Kapıyı zorlayanın Mark olduğunu biliyordum.
Je savais que c'était Mark à la porte.
Seni zorlayan yok zaten.
Tu pourrais faire pire.
Seni zorlayan kim?
Qui va t'obliger?
- İçinden seni atlamaya zorlayan neydi?
- Quelle voix intérieure vous a dit de sauter?
Tam şu anda avukatlarımın Sebastian Venable Vakfı'nda, sanat ve bilimin sınırlarını zorlayan ancak mali sıkıntıları olan sizin gibi gençlere para yardımı yapmak konusunda çalıştıklarını bilmek sizi mutlu edecektir.
Sachez qu'en ce moment-même... mes hommes d'affaires étudient le projet d'une Fondation... destinée à subventionner les travaux des jeunes gens... qui reculent les frontières de l'art et de la science... mais manquent de fonds.
Onu bir mezarlıkta yaşamaya zorlayan ben değilim.
Moi, je ne l'oblige pas à vivre dans un cimetière.
Seni zorlayan ya da vaat veren olmadı.
Mais je ne t'ai fait... aucune promesse. A quoi ça rime?
Boğazlarına bir yumruk tıkandı ; oysa onları ayrılmaya zorlayan bir şey yoktu.
Ils se séparaient la gorge serrée, et pourtant, rien ne les y forçait.
Bizi zorlayan şey, şu yeni seyahat izinleri formu.
On est arrêtés par le nouveau permis de circuler.
Onlarla birlikte gitmemiz için bizi zorlayan Ashikaga ordusuydu.
L'armée Ashikaga nous avait enrôlés de force.
Onu böyle davranmaya zorlayan Mussolini ve onun Faşistleriydi.
C'est Mussolini et les fascistes qui l'obligeaient à être dur.
İçimde hep kırılgan bir şeyler oldu, derinlerimde beni kendime dışardan bakmaya zorlayan.
Il y a toujours quelque chose de fragile en moi, quelque chose qui me pousse à me regarder de l'extérieur.
Beni banyo yapmaya zorlayan sendin, değil mi?
C'est vous qui m'avez forcé à prendre un bain.
Sonrasında, onu hayat kadınlığı ile tanıştırıp kendisi için çalışmaya zorlayan asker kaçağı Günther K. ile tanıştı.
"Elle rencontra Gunther K., déserteur, qui l'entraîna " dans la prostitution.
- Gitmeniz için sizi zorlayan mı var?
- Quelqu'un fait pression sur vous?
Seni zorlayan mı var? Özür dilerim.
- Je ne te force pas.
Ben'in kafasını bu kadar zorlayan şey 90 millik çevredeki tek kadına sahip olması.
Ce qui crée des tensions dans l'esprit de Ben, c'est d'avoir la seule femme à 100 kilomètres alentours.
Bir oyuncu olarak beni zorlayan da işte bu gizliliğini ifade etmeye çalışmak.
Ce qui est difficile pour un acteur c'est d'exprimer l'absence d'expression.
Kendi yeteneklerini zorlayan uygulamalardan zevk almasını.
Son immense plaisir en exerçant et en poussant en avant sa propre compétence MACHAUT :
Şey, satranç insan zihnini sonuna kadar zorlayan bir testtir, değil mi?
Les échecs sont le test ultime pour l'esprit humain, non?
Bu dağların derinliklerinde seni beni ziyaret etmeye zorlayan şey ; Itto'yu yoketmemi istemendir. Ne kadar da düşüncelisin!
Dans le seul but de battre Itto tu as pris la décision de t'enfoncer dans les montagnes pour me trouver.
Bir erkeği erdem kadar zorlayan bir şey yoktur.
Rien n'est plus lourd á porter que la vertu.
Etkilerinin denenmesine kadar ertelenmesini zorlayan davaya karşı, hala pazarladığınız plastik şişelerin zehirli atıkları.
Le gaz toxique issu de vos bouteilles en plastique dont la production a été suspendue durant l'étude de ses effets.
Seni zorlayan yok, istemezsen yol orda!
Pour ceux qui veulent, c'est ça, pour ceux qui veulent pas, la route est libre!
Gerçekten çok zorlayan bir ikili.
Deux bandeurs pas possibles!
Daha çok güce sahip olmak için kocasını insanları öldürmeye zorlayan kötü kalpli kadın hakkında olan oyunda.
Celle où une femme pousse son mari à éliminer des gens pour avoir du pouvoir.
Umarım kızı bu işe zorlayan piç yakalanır!
J'espére seulement qu'elle rattrapera le bâtard qui a fait ça!
Öyleyse yağmurlu bir gecede insanları dışarı çıkmaya zorlayan ne?
Alors qu'est ce qui chasse les gens en pleine nuit pluvieuse?
Galiba sınırları zorlayan türden... erkekler hoşuma gidiyor.
Je devais bien aimer le genre d'homme... qui fait "sortir les tripes à son zinc".
Ama üniversiteye girdiğimde insanı biraz daha zorlayan bir şey yapmaya karar verdim.
Mais, en arrivant à la fac, j'ai voulu un truc plus stimulant.
Hepimiz geçmiş yıllarda bizleri zorlayan şartları biliyoruz. Kalabalık evler, cehalet ve açlık. Düzensiz tarifeli bunaltıcı otobüslerden bahsetmiyorum bile.
Nous avons grandi affamés, ignorants, dans des logements étroits, sans parler de l'air irrespirable, des bus, de leurs passages aléatoires.
Bunu yapmamızı zorlayan şey kendi kaderimizden, kendi insanlarımızın kaderinden kaçmak mıydı?
Quelle force nous a poussés à fuir ce qui était vraiment notre destin et celui de notre peuple?
Aslında adamı zorlayan Baldrick idi.
Moi j'ai dit mille, c'est Baldrick qui a tapé!
Belki, dünyamıza girmeyi zorlayan bir şeydir.
Peut-être quelque chose... qui essaye d'entrer de force dans notre monde.
Zorlayan tek şey Başyapıt Tiyatrosu dizisinin ortasında elektiriklerin kesildiği zamandı.
La seule situation sauvage, c'est celle où la génératrice a lâché pendant Masterpiece Theatre.
Seni zorlayan bu öfkenin herkesi öldürdüğünde, biteceğini mi sanıyorsun?
Cette rage qui est en toi. Tu crois qu'elle va partir en tuant des gens?
Arabayı durmaya zorlayan bir barikat ya da herhangi başka bir engel mi vardı?
Y avait-il une barricade... ou un obstacle qui vous ait forcés à vous arrêter?
Babama bağlanmaya seni zorlayan olmadı.
Tu t'es engagé de plein gré envers papa.
Fakat aslında, ben kendimi... duyarlı ve, zeki biri olarak görüyorum... fakat bir soytarının ruhuna sahip her zaman beni bunları yıkmaya zorlayan... hem de en hayati anlarda.
Mais je me considère comme un être humain sensible et intelligent. mais avec l'âme d'un clown qui me force toujours à déconner au moment crucial.
Belki de Data'yı sessiz kalmaya zorlayan bir uzlaşmaya varılmıştır.
Peut-être même un compromis forçant Data à garder le silence.
İşte bu noktada bir sıkıntımız var. Tüm süreci hızlandırmaya zorlayan bir sıkıntı.
Nous avons rencontré des difficultés, qui nous ont forcés à accélérer toute la procédure.
Bizimle gelmen için seni zorlayan yok!
Personne ne te force à venir.
Philadelphia ve Babe de oradaydı ama beni zorlayan Güleç'ti.
Big Babe et Philadelphie étaient là, mais c'est Smiley qui me l'a fait faire
Seni bana karşı gelmeye zorlayan ne?
Comment as-tu pu te retourner contre moi?
- Seni buna zorlayan biri mi var?
- Quelqu'un vous a mordu?
- Zorlayan kim?
Je te pousse pas.
Pekala, benim son sözümü duymak ister misin, Bay Herkesi Zorlayan Nogerelli?
Arrête!
Yatılı hasta Bay Blessington ile olan tüm geçmişim ve ilişkilerimden geriye kalan sadece, bu akşam beni buraya gelmeye zorlayan olaylar.
Il ne reste qu'à vous raconter pourquoi je suis venu ce soir.
Hayal gücünü zorlayan bir şeyler.
Mais je vais réfléchir à quelque chose d'original.
Sen daima sınırları zorlayan biri olmuştun... ama bunun duyulmasını istemiyorum ama ben ailemi seviyorum.
Ne l'ébruite pas, mais j'aime bien ma famille.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]