Çai tradutor Francês
264 parallel translation
Nate cenaze direktörü ruhsatı için çaIışıyor.
Il est en formation pour les pompes funèbres.
- Veya bir iki içkiye? İsterdim ama... ... çaIışmam gerek.
Ce serait avec joie, mais... faut que j'aille étudier.
SeattIe'da bir yiyecek kooperatifinde çaIıştım.
J'ai travaillé dans une coopérative. J'ai appris deux, trois choses.
Beni defetmeye mi çaIışıyorsun?
Alors, tu veux me chasser?
Evet Nate, seni defetmeye çaIışıyorum.
Oui, Nate, je cherche à te chasser.
... ama ayağın çaIınmaya müsait oIduğu bir evde yaşamak da garip.
Mais c'est aussi bizarre d'avoir des pieds chez soi.
Güneş Peynir adası üzerinde yükseIirken, sosis çaIıIıkIarı arasından uzun göIgeIer yaparken, baI ağaçIarının tepeIerini aydınIatırken, ve füme somon tarIaIarını ısıtırken, dünyaca ünIü oIan ben, Baron Munchausen gerçeği söyIeyeceğime, bütün gerçeği ve sadece gerçeği...
Comme le soleil se levait sur l'île au Fromage, étirant l'ombre des buissons à saucisses, illuminant la crête des arbres à miel réchauffant les champs de saumon fumé, moi, Baron de Munchaüsen, reconnu partout - - pour dire la vérité, toute la vérité, rien que la vérité...
BizIer profesyoneI oImaIıyız ve hayatta kaImaya çaIışıyoruz.
Nous sommes censés être des professionnels qui doivent survivre.
OnIar basit, ayrıcaIıksız bir hayat sürdürmeye çaIışıyorIar.
Ils essaient de mener une vie sans histoire.
ÖImeye çaIışıyorum.
Je m'efforce de mourir.
Kaçmaya çaIışıyorIar.
Ils tentent de s'échapper.
- İnanmaya çaIışıyorum.
- Je fais ce que je peux.
Sen benim KraIiçemIe kaçmaya çaIışan şu küçük adamsın.
Tu es le mec qui a voulu se barrer avec ma Reine.
Eskiden çaIışanIar her bin yıIda bir maaş aIırIardı.
Jadis, on les payait tous les mille ans.
- Bugün çaIışıyor musun?
- Tu travailles aujourd'hui?
- OnIarı düzeIttirmeye çaIışıyor!
- Elle s'est arrangée!
Kaçmaya çaIışan diğer erkek arkadaşIarının yanına, kuIeye kiIitIerim onu!
Je l'enfermerai dans la tour avec tes autres chéris qui essaient de s'enfuir!
AnIatmaya çaIıştığım, ben...
Moi-même j'ai du mal...
AnIamaya çaIış.
Essaie...
Neden benim için bir şeyIer yapmaya çaIışıyorsun?
Pourquoi est-ce que tu fais tout ça pour moi?
Yani yarın çaIışmam gerekiyor.
Je dois travailler demain.
Geç saate kadar çaIışacakmış.
Elle va travailler tard ce soir.
- Beni öIdürmeye çaIıştı!
- Il essayait de me tuer!
En azından birisi yüzümle konserve açmaya çaIışmış gibi görünmüyorum.
Toi, c'est comme si on avait ouvert une boîte de conserve avec ta gueule.
Prodüksiyon Tasarımcısı ... tasarIamaya çaIışıyoruz.
Donc... on essaie de déterminer à quoi les films vont ressembler.
Bu fiImde çok daha fazIa tasarım sanatçısı çaIışıyor.
Des dessinateurs travaillent sur ce film.
NASA'da çaıIşmak iIe bir mağarada çaIışmak arasındaki fark gibiydi.
Disons que... c'est aussi différent qu'entre bosser à la NASA et dans une caverne.
Karakterimi ve beraber çaIıştığım insanIarı seviyorum.
J'adore l'histoire, j'adore... J'adore le personnage et ceux avec qui je travaille.
DevamIı soruIarım vardı ve devamIı konuyu değiştirmeye çaIıştım...
Je posais des tas de questions, je voulais remanier l'histoire.
Hep beraber çaIıştık, yakınca, uzun bir süre için...
On a travaillé en étroite collaboration très longtemps.
Tam aksine, bunu fiImde yapamazsınız. Biz bunu yapmaya çaIıştık.
Ce n'est pas vraiment possible, au cinéma.
Üzerinde çaIıştığım iIk çizgi romanı yazdıIar... ... çok eskiden, çizgi romanIardaki büyük çıkışımda, ve adı Ectokid idi.
Ils ont écrit la première B.D. sur laquelle j'aie travaillé... à l'époque où j'ai percé dans la B.D. Ça s'appelait Ectokid.
Benim görevim, Larry, Andy ve oyuncuIarın çaIışabiIecekIeri... ... ortamIarı yaratmak.
Mon travail consiste à créer... les univers où Larry, Andy et les acteurs travailleront.
Bütün pratik çözümIeri buImaya çaIıştık.
On étudie toutes ces considérations pratiques.
... Hong Kong'Iu dövüşçüIerIe çaIışıyordum. Hepsi de hiç beceremeyeceğimi sandıIar.
Et je travaillais avec des gens de Hong Kong extrêmement qualifiés... qui me regardaient comme...
ÇinIiIer derki : "Sevdiğin bir işi seç, hayatında hiç çaIışmazsın."
Les Chinois ont un dicton... "Choisis un travail que tu aimes, tu ne travailleras jamais."
Fakat çektikten sonra ölmüş.
Mais ii est mort en faisant cai
- Şey... AsIında sınav icin caIışmam Iazım...
Je ois réviser un examen...
San Berdoo'daki CaI State'e gidiyorum.
Moi, je vais aller ici, à San Berdo.
o Şantung'lu adam, adamlarımızı kolyaca dövdü... üstelik bir kaçının kolunu bile kırdı!
Un petit gars de nulle part a cassé le bras de Li Cai-Chun et écrasé le poing de Fan A-Gen.
Lu Ah-cai, şimdi ikna oldun mu?
Lu Ah-Cai. Tu es convaincu? Tu t'inclines ou pas?
Lu Ah-cai, kımıldayabiliyor musun?
Lu Ah-Cai, tu ne peux plus bouger?
Lu Ah-cai, düşünmeden hareket etme.
Attention à ce que tu fais.
Dondurucum dondurulmuş gıdayla dolu zaten!
Du congelé, j'en ai plei n le frigo. Jamais demandé du cai I lou!
Sen bir can bo cai'sin Vietcong militanı.
Tu es cân bô câi... Cadre Viêt-cong.
- Seni baştan çıkarmaya çaIışıyordum.
J'essaie de te séduire.
Çizgi roman seviyorIar, ve bu sektörde caIısmısIar.
Mais on a essayé. Ils adorent la B.D. et ont travaillé dans l'univers de la B.D.
Owen ve ben cok caIıstık... ... Matrix dünyasındaki yeşiI ve tonIarının gücü hakkında.
Owen et moi... avons beaucoup collaboré... sur l'intensité des tons verts dans la Matrice.
İşte bütün bunIar, başkaIarına o kadar önemIi geImesede... ... fiImin içeriğini anIamaya caIısanIar icin... ... bir nevi vahiy gibiIer.
Toutes ces choses... ne semblent pas très importantes aux gens... mais, pour ceux qui essaient de comprendre les rouages du film... ce sont un peu des indices.
NöbetçiIeri çizmeye caIıstım ama basaramadım.
Ils n'aimaient pas mes sentinelles.
Burada oyuncuIarIa çaIışmak farkIı.
On travaille différemment avec les acteurs ici.