English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ Ç ] / Çamur

Çamur tradutor Francês

1,784 parallel translation
Onun adına çamur atmak için düzenlenen bir FBI oyunu mu bu?
Nous essayons de faire notre enquête.
Şu çamur var ya? Bağırsak içeriğiydi.
Le truc noir, c'était un reflux intestinal.
Çamur dışında bir şey olmadığı halde seri katilleri ve insan kimliklerini tespit ediyoruz.
On démasque des tueurs en série et on arrive à identifier des corps réduits en cendres,
Çamur mu? Ezilmiş çakıl mı?
Est-ce du gravier pulvérisé?
Ben böcek adamım. Böcek ve çamur.
Mais je ne m'y connais qu'en insectes et en vase.
Ya buna zorlandı, ya da birine çamur atmak zorunda hissetti,... birşeyler öyle söylemesine sebep oldu.
Il a dû le piéger ou a trouvé quelque chose de compromettant sur lui, quelque chose pour l'obliger à suivre ses idées.
Çamur.
VTT.
Hoşça kalın, fakat Sayın Manescu kadar dürüst ve zeki bir insana, çamur atmaya hakkınız yok. O iyi bir insan.
Au revoir, mais c'est dommage que vous traîniez dans la boue un homme aussi sincère et intelligent que M. Manescu.
Bugün keyfini çıkarın çünkü yarın çamur olur.
Profitez-en, demain ce sera de la boue...
- O çapulculara teslim olmanın utancını kabul edemediğiniz için Lucius'a çamur atıyorsunuz.
Moi? Incapable d'accepter la honte de se rendre devant ces voleurs, il choisi de souiller notre Lucius.
Senin o aptal ağabeyin üzerine her gelişinde, sana, çikolataya batırılmış beyaz ahmak dediğinde ya da babam bana, ayakkabısına bulaşan çamur kadar değerim olmadığını söylediğimde onlara, "Hiç olmazsa Billy Redford gibi değiliz." diyebilmek için.
Pour qu'à chaque fois que ton imbécile de frère te traite de " geeks blanc trempé dans du chocolat ou chaque fois que mon vieux me traite comme de la merde, au moins on pourra dire qu'on n'est pas Billy Redford.
- Böyle çamur gibi olur.
- Du mortier?
Dün çamur tadı alıyordum.
Hier, j'avais un goût de boue dans la bouche.
Sulu çamur boru hattı mı?
Conduite à boue?
Ruh halimi portakal sarısından çamur kahverengine çevirdin.
Mon humeur est passée de orange à marron.
Hiç çamur yok.
Il n'y a pas de boue.
Botlarında çamur var.
Vous avez de la boue sur vos chaussures.
Senden başkasının ayakkabısında çamur görmüyorum.
Je ne vois pas de boue sur les chaussures des autres.
Çamur, filmin üstündeki ışığa duyarlı tabakayı sıyırmış.
La boue a gratté la pellicule par émulsion.
Baba biraz çamur sıçratabilir miyim?
Je peux utiliser la sonnette?
60'lı yıllarda birçok kadınla yattım. Çoğunluğu açık havada. Yağmur ve çamur içinde.
Dans les années 60 j'ai fait l'amour dans la nature avec beaucoup de femmes dans la boue ou sous la pluie.
Burada her vatandaşın kanı çamur gibi kahverengi akar.
Ici bas, notre sang à tous est marron, la couleur de la crasse.
Çamur ortasındaki kristal taçyaprağı.
Ô pétale de cristal dans la fange
Eski arkadaşlarımızdan kınkanatlı - çamur kadar yaygın.
On dirait notre vieil ami le coléoptère... tout ce qu'il y a de plus commun.
Çünkü bu şey en az çamur kadar temiz ve net.
Parce que cette chose est aussi clair que de la boue.
Evet, içinde inek dışkısı ve samanla, biraz da çamur vardır.
Eh bien, il y a de la bouse dedans, mais aussi de la paille et un peu de boue pour l'isolation.
Onları temizleyip çamur örneği alıyorum. Ama bence Booth bunları bir profilciye göstermeli.
Je les nettoie et prends des échantillons de boue, mais Booth devrait les montrer à un profiler.
Yedikleri çamur olabilir. Ama fillerin kanını zenginleştirmeye bire-bir.
Il s'agit peut-être de boue, mais elle est vitale à l'enrichissement du sang.
Ve sabah çamur banyom var.
J'ai un bain de boue demain matin.
Ve bu bir politikacının mı yoksa erkeğine çamur atılan bir kızın düşüncesi mi?
C'est l'opinion d'une politicarde ou d'une fille furax que son fiancé ait été calomnié?
Sadece bana çamur atmıyorsun.
Tu ne fais pas que me traîner dans la boue.
Şimdi gidip biraz çamur getir.
Trouve-moi de la boue.
Yani, bir sanatçı çamur yığınını nasıl heykele dönüştürdüğünü açıklıyor mu?
Enfin, un artiste explique-t-il comment il transforme un bloc d'argile en sculpture?
Yüzünde çamur var.
Tu as de la boue.
Volkanik çamur maskesi, aroma terapi, okaliptüs dürümü.
Masque de boue, aromathérapie, écharpe d'eucalyptus.
Sinirlenmiştim, çünkü onlar öğlen yemeğinde fıstık ezmesi ve jöle yiyorlardı, biz ise çamur ve jöle yiyorduk.
Ils avaient du beurre de cacahuètes et de la gelée au petit déjeuner, nous, c'était plutôt boue et gelée.
Bir sonraki gün jöleyi de elimizden aldılar, geriye yalnızca çamur kaldı.
Le jour suivant, on avait plus que de la boue.
Seni ayağa kaldırmaya çalışan bendim, bu kadar çamur nereden bulaştı sanıyorsun?
Je t'ai relevée. - Et je suis plein de boue.
Çamur güreşi şampiyonası.
Championnat de combat dans la boue.
Bu bana çamur atmayı bırakacağınız anlamına mı geliyor?
Vous allez arrêter de me traîner dans la boue?
O da bunun yerine, eleştirmeni zehirledi ve Antonio'ya çamur attı.
Mais ça n'a pas marché. Donc, elle a empoisonné le critique, et a fait porter le chapeau à Antonio.
Yırtık elbiseler, çamur, kan ve kafasına aldığı bir darbe var.
On a les vêtements déchirés, les souillures, le sang le choc à la tête.
Sıra dışı bir şey yok. Üstü başı çamur içinde.
Rien d'inhabituel, cependant, il était couvert de poussière.
Çamur ve kan izi var.
J'ai trouvé de la crasse et du sang.
Kilise ucuzcu dükkanlarını gösteren belli bir böcek ya da çamur yok ki.
Il n'y a pas d'insectes ou de boue spécifique à un magasin de charité.
Böcek ve çamur adamı benim.
C'est moi le mec des insectes et de la boue.
Booth'a söyle. Böcek ya da çamur olmadığını biliyordum.
- Je savais que cétait pas des insectes
Doktor dinlenme odası çamur dolu.
La salle de repos est pleine de boue.
Çamur.
De la terre.
Hiç çamur yok.
Pas de boue.
Evime girip çıkarken arkanda çamur izleri bıraktın.
Vous avez mis de la boue partout dans notre maison.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]