Çanlar tradutor Francês
3,237 parallel translation
Bu sıçanlar aynı eskisi gibi yamyassılar. Özür dilerim.
Ils sont plats, ces rats.
Sıçanlar.
Des rats.
Beyaz sıçanlar, bir düşün.
Du rat blanc. Génial!
Evet, hamile sıçanlar.
Oui, des rates enceintes.
Rus hamile sıçanların büyük satışı.
Vente à perte de rates russes enceintes.
Ölü sıçanlar!
Des rats morts.
Evet, ölü sıçanları stoklamaya küresel sağlık tehdidi denir.
Les rats morts deviennent une menace... pour la santé mondiale.
ve başarılı olursam, kilise çanları yeniden özgürce çalacak, kızlarımız, dini eğitimlerine devam edebilecekler.
Et si je réussis, les cloches de l'église sonneront de nouveau librement, et nos filles, elles pourront continuer leur catéchisme.
Kilise çanları yakında yeniden özgürce çalabilecekleri için.
Les cloches de l'église sonneront librement à nouveau très bientôt.
Roma'nın kutsaması ile, kilise çanları bir ay içinde yeniden çalmaya başlayacaktır.
Avec la bénédiction de Rome, les cloches de l'église pourraient à nouveau retentir dans moins d'ici un mois.
21 Haziran 1929'da anlaşmalar tamamlanarak sonunda Meksika'da kilise çanları yeniden özgürce çalmaya başladı
Le 21 juin 1929, les accords furent finalisés, et les cloches des églises retentirent à nouveau librement à travers tout le Mexique.
Çalın çanları Bu günden itibaren!
Sonnez les cloches Lors de cette belle journée!
Kaçın sıçanlar! Kaçın!
Courez, rats, courez!
Sıçanların bile yaşamayacağı şehrin bir bölümünün 3 metre altındayız.
3 m sous terre, dans un coin oublié de la ville.
Kilise çanları geniş bir alanda yankılanıyor.
Les cloches de l'église font écho sur une large surface.
Kilise çanları çalacak. Yankıyı duyarsın.
Quand ils feront sonner les cloches, tu entendras l'écho.
Çanlar!
Les cloches!
Çanlar dinle!
Écoute les cloches!
Kilise çanları çalıyor!
Les cloches de l'église sonnent!
Curbside sıçanları.
Des rats d'égout des Curbside.
Sıçanlar aşağıda kalacak.
Les rats resteront en bas.
Uzun zamandır tanışıyoruz ve ben düğün çanlarının çaldığını hatırlamıyorum.
Ça fait un bail qu'on se connaît, et je me souviens pas de mariage.
Canlarını kurtardık.
On a sauvé leurs vies.
Bu gece canlarına okuyacağız!
On va exploser les Mudbugs!
- Canları cehenneme.
- Qu'ils aillent au diable.
Elemanlarımın hepsi bu ülkede oldukları için memnun. Canlarına okuyabilirsiniz.
Mes domestiques ont du pot d'être dans ce pays, alors faites-les chier.
Beni iyi işitin, canlarım, rezil ve utanç günlerimiz bitmek üzere.
Entendez-moi bien, mes chères, quand je dis que nos jours de honte et de disgrâce sont presque terminés.
Üç beş uzaylının buraya gelip canları istedikleri gibi davranmalarına izin vermeyeceğiz.
On va pas laisser des aliens débarquer et faire leur loi.
Bram canlarını okudu.
Bram les a chassés.
Aganta canlarım!
Votre attention, camarades!
Diğer patlıcanları ona verebiliriz.
On lui donnera l'autre aubergine.
Pekâlâ canlarım, uzun bir gece uçuşu bizi bekliyor.
On a gagné un vol de nuit.
Temizlikten sonra, sıçanlar gibi...
Ils se cachent comme des rats depuis la Purge.
Lanet olası sıçanlar!
Merde, des rats!
Ama Marcy'e katılmak zorundayım.Canları cehenneme.
Mais Marcy a raison. Qu'ils aillent se faire foutre.
Canlarım. Burada bir tehlike yok.
Mes chers, il n'y a aucun danger en ces contrées.
Neden canlarınızı boşa versiniz?
Pourquoi vouloir gâcher vos vies?
Bu yüzden diğer çocuklar için çok tehlikelidirler,... ama esas olarak kendi canları için.
Ça les rend très dangereux pour les autres mais surtout pour eux-mêmes.
Onlarla savaşacak başka mutantın kalmadı galiba, bağışla canlarını gitsin.
Vous n'avez plus de mutants pour les affronter, autant les gracier.
- Canlarına oku Roner.
- Vas-y, Roner.
Canları yanmış olmalı.
Ça va laisser des traces.
Herkes karavanını, çadırlarını... -... sokabilecek. Canları ne isterse.
Ils pourront y mettre leurs motos, leurs tentes, leurs sacs de couchage.
Ve bunlar onun için canlarını bile vermeye hazırlar.
Ils sont prêts à donner leur vie, pour lui.
Canları cehenneme.
Qu'ils aillent se faire foutre.
Oku canlarına!
Écrase-les!
Canlarına oku, bebeğim.
Allez, ma belle.
Sana söylemiştim. Patlıcanlar hassastır.
Une aubergine, c'est susceptible.
Canları sıkılmış.
Morts d'ennui.
Ama sevdiğim insanların canlarını almasına izin veremem.
Mais je peux pas le laisser impunément attenter à la vie des gens qui m'entourent.
Cesetlerden biri mi? Canları sıkılıp, gecemize neşe katmak mı istediler?
Un des autres cadavres, quel s'ennuie et qui veut nous faire un petit tour?
- Merhaba, canlarım.
- Salut, les enfants.