Çaresiz tradutor Francês
2,589 parallel translation
Ben çaresiz değil miyim? Onun devrilmesini bekliyorum.
Je vis comme un moine en attendant la chute du tyran.
Bunu, yalnız veya çaresiz olduğumdan falan da söylemiyorum. İkimizin de her şeyi yanlış anladığını fark ettiğim için söylüyorum.
Et c'est pas parce que je me sens seul ou désespéré ou peu importe ce que tu crois, c'est parce que je viens de réaliser qu'on n'a absolument rien compris.
Biz çaresiz değiliz.
Nous ne sommes pas condamnés.
Ama Chijiiwa Motome bile çaresiz bir durumdaydı. İntihar blöfüyle para bulmaya çalışıyordu. Arkasında bir utanç bıraktı.
Mais s'il se trouvait dans un telle situation, et qu'il est sans doute condamnable et impardonnable de feindre le seppuku afin d'en tirer avantage, accepter de laisser faire hara-kiri avec un sabre de bambou est indigne.
Tamamen çaresiz durumda.
Elle est complètement impuissante.
Sen çaresiz durumdasın.
Vous êtes désespérée.
Keller çaresiz halde.
{ \ pos ( 192,225 ) }
Çaresiz ve âşık bir kadının yapabileceklerini asla küçümseme.
Ne sous-estime jamais le pouvoir d'une femme désespérée... et amoureuse.
Yani katil, yüzeye çıkıp çaresiz kurban rolünü oynarken, John'un bedeni karanlık sularda kaybolup gitmiş.
Le corps de John était emporté, pendant que son meurtrier nageait à la surface et jouait les victimes sans défense.
Çaresiz bir adamın çaresizce yaptığı bir tehdit sadece.
C'est juste une menace désespérée d'un mec désespéré.
Çok çaresiz.
Elle n'a pas eu de chance.
Partiden sonra çaresiz ve kızgındım.
Après la fête, J'étais désespérée et en colère.
Umarım bu beni çaresiz göstermez.
J'espère que cela ne me donne pas l'air désespérée.
Bu da amacına ulaşmak için ne kadar çaresiz kaldığını gösteriyor.
Ça montre qu'il est prêt à tout pour atteindre son but.
Duygusuz ve çaresiz biri.
Il est insensible. Il est désespéré.
Batman bana karşı eniğini gönderdiğine göre çaresiz olmalı.
- Batman doit être désespéré. S'il envoie ses chiots pour s'occuper de moi.
Doğrusu o kadar az kişiyle çıktım ki karşılaşma ihtimalinizi hesaplasam istatistikler çaresiz kalır.
Pour être honnête, j'en ai eu si peu que c'était statistiquement impossible que ça arrive.
Çaresiz haldeydim.
J'étais perdue.
Çaresiz bir adamın taktikleri.
Tactique de désespéré, ça.
Efendim, bu insanlar çaresiz durumda.
Ces gens sont désespérés.
İnsanlar çaresiz duruma düşünce cebinde ne varsa verir.
Ils seront désespérés, ils paieront cher.
Tamamen çaresiz hissediyorum.
Je suis complètement désespéré.
Ve... Çok çaresiz hissettim, anlatabiliyor muyum?
Et... je me sentais complètement paralysé.
-... bunun için çok çaresiz olmalı.
- Il devait être acculé.
Umarım Bay Bash geldiğinde sizin o çaresiz gösterilerinizden birini yapmaz.
J'espère seulement que quand Mr Bash arrivera, il ne sortira pas un autre de vos tours de sa manche.
- Çaresiz kalmıştım.
J'étais désespéré.
Yeteri kadar çaresiz olduğunda beni ararsın. Telefonunda bozulmadıysa tabii.
Si tu as encore ton téléphone, appelle-moi quand tu es désespéré.
Çok çaresiz olmalısın, ahbap
Vous devez être vraiment désespérée, mon pote.
Hadi ama, biraz anlayışlı ol, çaresiz durumdayım.
Aidez-moi. Je suis désespéré.
Sen de bunun çaresiz bir başbakanın ağzından çıkan kibirli bir demokrasi tanımı olduğunu söyleyeceksin.
d'une interprétation très arrogante de la démocratie et que c'est l'ultime recours d'un Premier ministre poussé dans ses retranchements.
Demek çaresiz bir kadın gördün ve yardım etmek mi istedin?
Tu as vu cette femme sans défense et tu as pensé l'aider?
Ama bu gidişle öyle bir sıkışacak ki öyle bir çaresiz kalacak ki...
C'est une chose dont on ne revient pas, et il le sait... - Il deviendra désespéré.
Bu en çaresiz zamanımda ben reddediyorsan bu ofisi başına yıkarım senin.
Si ce que tu me proposes, dans ma période la plus épouvantable, est de me rejeter, je pourrais péter un câble dans ton bureau.
Böylesine çaresiz olmasa, Parlak bir plan olurdu.
Ça serait brillant si c'était pas désespéré.
Ayrıca, sende ben yokken çaresiz oluyorsun.
En plus, tu es démunie sans moi.
Tamamen ve sapına kadar çaresiz.
Complètement et absolument démunie.
Ben karanlık ve çaresiz birine sadece seni kaybetmekten korktuğum için dönüştüm.
Je suis devenu sombre et désespéré car j'avais peur de te perdre.
- Sen uyanmadikça büyük sükse yapacagindan emin oldugu dizisi batisa geçecek olan çaresiz bir aktörüm.
- Un acteur désespéré. La série pourrait cartonner, mais elle se fera descendre si tu te bouges pas.
Kurbanları kör etmek onları çaresiz, kayıp ve bağımlı yapıyor.
Aveuglées, elles deviennent impuissantes, dépendantes.
Çaresiz olduğunu ve yalan söylediğini düşünürdüm.
Je te dirais que tu es désespérée et en train de mentir.
Ya da hem çaresiz, hem yalan söylüyor hem de sarhoş olduğunu.
Ou désespérée, en train de mentir et saoule.
Sadece çaresiz bi biçimde Adam'ı Özlemediğim zamanlar.
quand Adam ne me manque pas désespérément.
Oh, eğer bu senin beni Partiye davet etmenin, Çaresiz bir yoluysa, cevabım hayır.
Oh, si c'est une manière désespérée de me demander de t'accompagner au gala, la réponse est non.
Çaresiz insanlar çaresizce şeyler yaparlar, ve bunun için seni affediyorum.
À homme désespéré, actions désespérées, alors ça passe pour cette fois.
Çaresiz adamlar çaresiz şeyler yapar.
À homme désespéré, actions désespérées.
Bir de bir şekilde bağlanmak isteyip şimdi de çaresiz bir şekilde kurtulmak isteyenler var.
Et il y a ceux qui ont réussi à créer ce lien et qui cherchent désespérément à le briser.
Çaresiz görünmek istemiyorsan tabii.
- Surtout pas. Sauf si tu veux paraître désespérée.
Ağabey gerçekten... çaresiz durumdayım.
Hyungnim... Je suis vraiment désespéré...
Çok korkunç annesi çaresiz gözüküyordu herşeyi Martha'ya anlattı.
La mère désespérée, en larmes...
Çaresiz bir adamsın.
Tu es un homme désespéré.
Lütfen. Ailem çaresiz hâlde.
C'est notre seul espoir.