Ölmemiş tradutor Francês
863 parallel translation
Kurban boğularak ölmemiş.
La victime n'est pas morte par noyade.
- Öldü. - Hayır, ölmemiş.
- Elle est morte.
Roy ölmemiş. Döndü.
Roy est vivant!
Jenny Williams da bu şekilde ölmemiş miydi?
N'est-ce pas la façon dont Jenny Williams a été tuée?
Bir de doktor çağır. Varna ölmemiş olabilir.
Et un toubib, au cas où Varna n'est pas mort.
Ama ölmemiş.
Mais il n'est pas mort.
Hemen ölmemiş, silah için boğuşmuşlar.
Ils se sont battus pour le revolver.
Ölü sandığım ama ölmemiş olan kocam.
Mais il ne l'est pas.
- Katiyyen ölmemiş.
- ll semblerait que non.
- Ölmemiş ama kendine de gelememiş.
- Il a perdu conscience.
İnsanlığı tamamen ölmemiş demek ki.
C'est donc qu'il est humain.
Üç cesur adamım ölmemiş, ikisi de yaralanmamış olurdu.
Cela m'aurait épargné d'avoir trois braves hommes tués et deux blessés.
O ölmemiş.
Elle n'est pas morte.
Adamım, içindeki yavrukurt hala ölmemiş.
Gus, tu es vraiment un grand naïf, dans le fond.
Hayır, ölmemiş.
Non, il n'est pas mort.
Ölmemiş mi?
Il n'est pas mort?
O ölmemiş.
Il n'est pas mort.
- Demek ölmemiş. - Hayır, ölmüştü.
- II n'était pas mort?
Eğer kabul edersem o hiç yaşamamış olur. Hiç ölmemiş olur.
Si je t'écoute, elle n'a pas existé.
Ee? Ölmüş mü, ölmemiş mi?
Est-ce qu'il est mort, oui ou non?
Bu adam ölmemiş.
Il vit encore.
Ölmemiş.
Il n'est pas mort.
Bay Ffolly Hardwicke'in doğal bir şekilde ölmemiş olabileceği ihtimalini düşünmüyor musunuz galiba?
je constate que vous ignorez la possibilité... que M. Ffolly Hardwicke ne soit pas mort naturellement?
Görünüşe göre Stevens güneş çarpmasından ölmemiş.
Une insolation ne serait pas la cause du décès.
Ölmemiş olmam bir mucize.
C'est un miracle que je sois encore vivante.
Diğer Tane'yi, henüz ölmemiş olanı. En azından elinin acısı geçene kadar.
Maintenant, vous en avez une autre sur la main... tant que la marque de mes dents durera sur votre peau.
Theophanes? Sen ölmemiş miydin?
Théophane, n'es-tu pas mort?
O ölmemiş miydi?
Il n'est pas mort?
Kurtar onu, kalbinin sana söylediğini dinle, daha önce ölmemiş olan milyonlar ölecek.
Sauvez-la, écoutez ce que votre coeur vous dit, et des millions de gens qui auraient dû vivre mourront.
Ölmüş de olabilir, ölmemiş de.
J'en sais rien.
Cumartesi günü... hala ölmemiş ya da esir alınmamış olursanız... sadece iki.
Samedi, si vous n'êtes pas encore morts ou capturés, il n'y en aura que deux.
Bu daha ölmemiş.
Celui-là est encore vivant.
Size bir şey söyleyeyim mi? Dün gece usturayla parçalanan kız ölmemiş.
Car savez-vous que la victime n'est pas morte?
Ölmemiş mi?
Elle est vivante?
Aslında ben diyecektim ki eğer kız ölmemiş olsaydı bu iş çok kolay olacaktı.
En fait je voulais dire... que si elle était encore vivante, les choses auraient été plus simples.
Ölmemiş miydi yani?
Oh, il n'était pas mort?
Ölmemiş olsaydı.
Si elle n'était pas morte.
Tüm bunların nedeni, içimdeki şeylerin ölmemiş olması, Frank.
Car tout ça n'est pas mort en moi, Frank.
Piç kurusu ölmemiş, üstelik kızdırmışlar da!
Il n'est pas mort ce salaud!
Evet ölmemiş.
C'est juste, il n'est pas mort.
- Belli ki ölmemiş.
- Bien sûr que non!
Hey, ölmemiş!
Hé, elle n'est pas morte!
Gijun boş yere ölmemiş
Puisque tu es vivant, on va pouvoir venger Gijun.
- Ölmemiş.
- Il n'est pas mort?
- Daha ölmemiş!
- Il est toujours en vie!
Sevgili çocuk... senin açından ölmemiş olmam ne yazık.
Cher enfant... quel dommage pour toi que je ne sois pas mort...
Bu kasaba tamamen ölmemiş demek ki.
Je suppose que cette ville n'est pas encore complètement morte.
Hâlâ ölmemiş mi?
- Il est pas mort?
Şarkı söylediğine göre ölmemiş.
Et en plus, il chante!
Ölmemiş!
Il n'est pas mort!
- Ama anneniz ölmemiş miydi?
N'est-elle pas morte?