Ürkütücü tradutor Francês
1,942 parallel translation
Çok ürkütücü.
Sinistre.
Liman Bölümü'ne ait bir cinayeti kontrol için morgdaydım doktor Morales Flynn'le beraber aşağıya "ürkütücü bir bayan" gönderdiğini ve cesetle konuştuğundan yakındı.
{ \ pos ( 270,270 ) } J'étais à la morgue pour un homicide pour la brigade portuaire, { \ pos ( 270,270 ) } et le Dr Morales s'est plaint d'une femme bizarre - accompagnant Flynn, parlant aux morts.
Çok ürkütücü bir dövmesi var.
Elle a un tatouage qui fait peur.
Tabii gökten ürkütücü sesler çıkaran bir kartal inmezse!
À moins qu'un aigle tombe du ciel, genre...
Sıkıcı ve ürkütücü bir çocuk oyuncağı!
Flippante, la promenade de santé!
Evet, böylesi daha az ürkütücü.
Ça fait moins ermite sinistre.
- Aman tanrım, adam çok ürkütücü.
- Oh mon Dieu, il fout les jetons.
Söylemekten nefret ediyorum ama burası tam da tahmin ettiğim kadar ürkütücü.
Ca m'embête de le dire, mais cet endroit est aussi flippant que je l'avais imaginé.
Hastanelerde ne kadar zaman geçirdiğini bilmiyorum. Yani, buna mecburdun ama hastaneler ürkütücü ve tuhaf.
Je sais pas comment tu peux passer tant de temps dans les hôpitaux, t'as pas trop le choix, je sais, mais c'est d'un lugubre.
Yine de ürkütücü, gizli, iki taraflı ajan konularına benziyor.
Tu me fais quand même l'effet d'être un agent double.
- Anlaşılan, bu heavy metal türü ölümün ürkütücü görüntüsünü ve korkunç şiddeti içeriyor.
- C'est un genre de Heavy Metal * véhiculant l'image de la mort et une violence atroce.
Her semtte, ürkütücü eski evlerde yaşayan korkunç yaşlı kadınlar vardır.
{ \ pos ( 192,210 ) } Chaque ville a une vieille femme glauque qui vit dans une maison glauque.
Ne ürkütücü bir yer.
Cet endroit fiche la frousse.
Biraz ürkütücü.
- Plutôt macabre.
O çok ürkütücü olabilir.
Elle peut faire très peur.
Epey ürkütücü.
C'est assez inquiétant.
Fakat sizi uyarmalıyım, bu kısım biraz ürkütücü olabilir.
Je dois vous prévenir, cette partie peut faire un peu peur.
Ağaçlar çok ürkütücü.
- Les arbres me flanquent la pétoche.
Bilirsin, sen ünlü birisin ve eşin bir senatör... Yani bu ürkütücü geliyor. Sende cumhuriyetçi değilsin.
Tu es comme une célébrité, et ton mari est sénateur, ce qui est cool.
Biraz ürkütücü değil mi?
C'est un peu bizarre, non?
Bu biraz ürkütücü.
Mais, vous avez l'air joyeux.
Yeraltı hapishanesindeki ürkütücü hissi veriyor.
Il y a des vibrations étranges, comme dans une prison souterraine.
Ben mi yanlıyorum, yoksa o gittikçe ürkütücü hale mi geliyor?
C'est moi ou il devient terrifiant?
Michael'la son karşılaşmamızda bazı ürkütücü gerçekler ortaya çıkmıştı ve sadece, halkın bunları bilmeye hakkı olduğunu düşündüm.
Et bien, après ma dernière rencontre avec Michael, j'ai pris conscience de faits très troublants, et j'ai jugé que le public avait le droit de connaître ces nouveaux éléments.
Çok ürkütücü bir ses, değil mi?
Ça fait froid dans le dos.
Biraz ürkütücü bulmuyor musun?
Ça ne vous effraie pas?
... A evet. Oldukça ürkütücü.
- Il fout carrément les jetons.
Peki ya o ürkütücü titreme şeysi!
- Et pourquoi ce tremblement bizarre?
Evet, çok ürkütücü bir durumdu!
Oui, c'était affreux!
Çok ürkütücü ama bir o kadar da güzel.
C'est effrayant. Et magnifique à la fois.
Senin dediğin gibi, etrafta çabuk hareket etmenin yolunu buluyoruz. Ve bu, ürkütücü yerleri hızlıca geçmemi sağlıyor.
Tu l'as dit, on doit pouvoir se déplacer rapidement et comme ça je traverse ces zones glauques plus vite.
Cazale o filmde çok ürkütücü.
Cazale est effrayant dans ce film.
Yine o ürkütücü hisse kapılıyorum.
Je ressens la même sensation troublante en ce moment.
Kendisi çok güzel, adam ise... ürkütücü!
Elle était belle et il est si dégoûtant.
Bu ürkütücü.
C'est terrifiant... En effet.
Bana söylemenin yasak olduğu yeni bir ürkütücü olay mı?
Une chose horrible dont tu ne peux pas me parler?
Çünkü dışarısı ürkütücü, saçaklarda...
C'est effrayant dehors, en marge de la société...
Bu gibi ürkütücü bir durumda aklıma iki şey gelir.
Dans cette situation terrifiante, deux choses me viennent à l'esprit.
Biraz ürkütücü şeyler de kat. Mesela şöyle bir şey... " Karanlığım!
Tu sais, du genre " Je suis Je suis l'obscurité.
Hivi hakkında konuşmanın bile ne kadar ürkütücü biliyorum.
Je sais que le vivi, c'est effrayant.
Geleceğe gelince, Dan sayesinde hiç de ürkütücü gözükmüyor.
Quant à l'avenir, grâce à Dan, il semblait moins effrayant.
Geleceğe gelince, Dan sayesinde hiç de ürkütücü gözükmüyor.
Et pour ce qui était l'avenir, grâce à Dan, il ne me faisait plus peur.
Burası mükemmel, ürkütücü derecede.
Cet endroit est parfait, - parfaitement flippant.
Sarışın, güzel, biraz ürkütücü.
Blonde, magnifique, un peu intimidante.
Gerçekten ürkütücü şeyler görmek ister misin?
- Obsédé? Tu veux voir un truc vraiment flippant?
Eskisi gibi ürkütücü değilim.
La femme que j'étais n'est plus qu'un mauvais souvenir.
Çok ürkütücü.
Trop flippant!
Yol çok ürkütücü.
Ce passage est trop sinistre.
Kesinlikle daha ürkütücü bir hale geliyor.
Il devient de plus en plus terrifiant.
Burası çok ürkütücü.
C'est un message texte d'une fille dénommée Christie.
- Hayır, orası çok ürkütücü.
C'est trop effrayant.