Üçte tradutor Francês
1,336 parallel translation
Tankın üçte ikisi dolu.
On est aux deux-tiers.
Lucy üçte.
Lucy, sur la 3.
Tecavüz kurbanlarının üçte biri aklından intiharı geçirir.
Presque un tiers des victimes pensent au suicide.
Saat üçte aç olacağımızı sanmıyorum.
Je sais pas si on aura faim à 3 h.
Evet, doğru. Öğle yemeğinden sonra oylama bitiyor. Saat üçte.
Le bureau de vote ferme après le dîner, à 15 h.
Sabah saat üçte, diskoda Miranda söylediklerine inanamıyordu.
Il était 3h du matin dans le Temple du Disco... et Miranda n'en revenait pas des mots qu'elle s'apprêtait à prononcer.
Ülkenin üçte biri işsiz.
Un tiers du pays est sans emploi.
Bir açıklama istiyorlar Onlara, adaletin asla ondan üçte bir pay aldığında olduğundan daha tatlı olmadığını söyle.
Dis-leur que... la victoire est d'autant plus douce qu'on touche un tiers des bénefs.
Sanırım üçte iki oldu Joey!
Ça fait deux sur trois. Joey!
Ve saat üçte uyumakla uyanık kalmak arasındayken, cevabımı aldım.
Et à 3 h du matin, dans un demi-sommeil, j'ai eu ma réponse.
Çardak üçte bir kaç tane travesti var çardak altıda ürkütücü bir örümcek var lafın kısası çardak sekiz daha iyi.
Il y a des travestis au belvédère trois, une horrible araignée au belvédère six et moins on parle du huit, mieux ça vaut.
Kalamar yemek için gece saat üçte uyandırmama ne dersin?
- Je peux pas. Si on mangeait des calamars à 3 h du matin?
Başka birinin üçte ikisine yetecek kadar daha yerimiz var!
Il reste assez de place pour 2 / 3 d'un locataire.
Burada kal, saat üçte Barselona'ya uçuyorum.
Je prends l'avion pour Barcelone à trois heures.
Belki sizinle İspanya'ya gitmem ve üçte birini alırım.
Peut-être que je n'irai pas en Espagne avec toi... et je prendrai un tiers.
"Saat üçte görüşebilir miyiz?"
"Tu peux venir à quinze heures?"
Bilinmeyen bir milyonerin suçla savaşan seçkin ekibinin üçte biriyim.
Jason, je fais partie d'une équipe anti-criminelle de choc... financée par un millionnaire anonyme.
Saat üçte yapmam gereken önemli bir şey var.
J'ai une chose importante à faire à 3 heures.
Sonuçları aldığınızda, üçte biriniz, hatta yarınız... artık bizimle olmayacaksınız.
Un tiers, ou même la moitié d'entre vous ne fera pas partie des notre au moment de la remise des diplômes.
Doktor sizi ya yarın saat üçte ya da cuma günü on birde görebilir.
Alors, demain à 3 h ou vendredi à 1 1 h
Yarın üçte olsun.
Demain à 3 heures
Prens. Vaktinizin üçte ikisi doldu.
Prince les deux tiers du temps sont écoulés.
- Mirasın üçte biri onun hakkı.
- La troisième part est à lui.
Bu, normal kalkış mesafesinin üçte biri kadardı.
Ça faisait un tiers de la distance de décollage normale.
Yarın saat üçte deprem tatbikatı.
Pour l'exercice de simulation de séisme, demain.
- Yarın saat üçte tatbikat var.
- exercice demain à 1 5 h.
- Peki ama yarın üçte orada olmam gerekiyorsa bana arabanı ödünç vermen gerek. Ondan sonra dersim var.
- Bon, mais si c'est à 1 5 h, je prendrai la voiture parce que j'ai cours.
Küçük sıçan, ilk üçte ikincisin.
Hé, petit, le premier à trois.
Hangi sadist notunun üçte birini Canterbury Hikayeleri'nin açılışını eski İngilizce'yle okumana göre verir?
Quel sadique a décidé qu'un diplôme dépend du fait que tu peux réciter The Canterbury Tales?
Yüzlerce üçte birlik devre geçirince, mecburen hepsini öğrenmek zorunda kaldım.
Il y a des centaines de quadrants et j'ai du tous les apprendre.
- Henry, sen üçte çalacaksın.
- Henry, tu sonnes à 3.
- Chuck ikide çalacak. Sen üçte.
- Non Chuck sonne à 2, toi à 3.
Seninle Damion'ın Yerinde görüşürüz, yarın saat üçte.
On se retrouve au Damion demain à 15 h.
Hayır, bazen hastaneden gece üçte çıkıyorum.
Parfois je ne quitte pas l'hôpital avant 3h.
Evet, evet. Acele ettirmek istemem ama... Saat üçte ikizleri halledeceğim.
Je ne veux pas vous presser mais... j'ai des jumeaux à 15h.
Yarın saat üçte onunla buluşuyorsun.
On le rencontre demain.
- Köyün üçte biri.
- un tiers du village.
Bölüğümün üçte birini bölgeden çektim efendim.
Je ai tiré environ un tiers de mon détail du projet site, monsieur.
Adamım, haydi! Tamam, üçte kalkıyoruz.
Arrête, lâche-moi, mec!
- Evet. Yani üçte iki.
Ça fait deux sur trois.
Ve orkestra üçte başlasın.
Maestro, à trois...
Yani Ramon arazinin üçte ikisine sahip.
Enfin, il en possède les deux tiers.
Sende saat üçte orada olmalısın.
Soyez là à 3 h
Ağabeyim Yale Hukuk Fakültesinde ilk üçte ve bir Vanderbilt ile nişanlı!
Mon frère est dans les premiers à Yale et il est fiancé à une Vanderbilt!
- Cumaları saat üçte.
- Le vendredi, c'est à 3 h.
Saat üçte boktan bir sabaha uyanıyorum hayatımı yaşarken seninkinin içine ediyorum!
Il est 3 h du mat, je vis ma vie et je t'emmerde!
- Adamlarının üçte biri esir olarak satılacak,... 1000 kilo altın, bahar hasadının yarısı. - Koşulların ne?
- Tes conditions?
Ve o, malın üçte birini alır!
Et qu'elle hérite d'un tiers de la propriété!
Tamam, üçte iki yapan kazanır.
Au meilleur des trois parties.
Motorlar üçte bir hız.
Barre à zéro en avant toute un-tiers.
"Eğer yıl sonuna kadar sanatçı avansına eşdeğer bir şey satamazsa üçte birlik komisyonu da ödeyerek, resimlerin ücretini karşılayacaktır." 2400 dolarlık satış yapamazsan, Bütün çalışmalar Peggy'nin olacak. O yüzden satmaya bak.
En d'autres termes, mes chers... si vous ne vendez pas pour 2400 dollars de toiles, Peggy possédera les travaux.