English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Francês / [ I ] / Isak

Isak tradutor Francês

42,507 parallel translation
Onu sadece Lorelai yapar, yani sakın...
Ça ne marche qu'avec Lorelai.
Sakın.
Jamais de la vie.
Başına oturdum ve birden geldi, şakır şakır yazdım.
Je me suis assise et c'est venu tout seul.
Sakın bir daha "palavra" deme!
Je ne veux plus entendre le mot "connerie".
"Sakın bana bakma" derdi.
Il disait : " Ne me regardez pas.
Üniversiteye gittiler, hayata atıldılar, hayat onları sakız gibi tükürdü, şimdi de senin gibi eski odalarına geri döndüler.
Ils sont allés à la fac, dans la vie active, et ils ont été recrachés tel un vieux chewing-gum. Et comme toi, ils ont repris leur chambre.
Dikiş atıldıktan sonra kasıklarınızda sancı hissederseniz sakın endişelenmeyin Bay Cecil.
M. Cecil, ne vous inquiétez pas si vous sentez une petite douleur dans votre aine où je vous ai suturé, d'accord?
Sakın yapma.
Non.
Hayır, hayır, hayır! Bıçağı çıkarma sakın!
Ne retirez pas ce couteau!
Lizzie, sakın...
Ne...
Sakın vazgeçme, tamam mı? Vazgeçme.
N'abandonne pas, d'accord?
Lizzie! Sakın vazgeçme hayatım, tamam mı?
N'abandonne pas, chérie, d'accord?
Sakın onu düşürme, dostum.
Ne le lâche pas, mon pote.
- Alice'i sakın tutabilirsek...
- Si on peut calmer Alice...
Sakın eşyalarımı taşıma.
Ne me cherche pas.
Bir sakıncası mı var?
Ça vous convient?
Ama eğer sormamda sakınca yoksa, Neden masum olduğunu düşünüyorsunuz?
Mais, si je puis me permettre, pourquoi le pensez-vous innocent?
Sakın endişelenme.
Ne t'inquiète pas de ça.
Sakın böyle yapma.
Ne fait pas ça.
- Sakıncası var mı? - Hayır, merak etme.
- Ça ne vous dérange pas?
Burada kal ve sakın kıpırdama.
Reste ici. Ne bouge surtout pas.
- Sakın bana anlaşma yaptığını söyleme.
Ne me dites pas que vous avez conclu un accord.
- Sakıncası var mı?
- Je peux?
Mike, sakıncası yoksa hemen yerlerimizi değiştirebilir miyiz?
Mike, vous voulez bien changer de place avec moi?
Belli ki, onun başka kadınlarla olmasında senin için sakınca yok.
Ça a l'air de vous convenir.
Sanırım, onun olduğunu farz etmemin hiçbir sakıncası yok...
Je crois... On peut affirmer sans se tromper que l'homme...
Bir şey farz etmenin sakıncası var.
On ne peut rien affirmer sans se tromper.
Taksim bekliyor, o yüzden sakıncası yoksa formu imzalar mısın?
Mon taxi m'attend, si ça ne vous dérange pas de signer mon formulaire.
Drag'in herhangi bir bahane sunmasına izin verme sakın.
Et ne laisse pas Drag se défiler.
Affedersin, sakıncası yoksa...
- Désolé, je vous dérange jsute,...?
Bu davada mahkeme kararına göre çocuğun geçici velayeti ailesine verilmiş ve geçici velayetin kalıcı velayete dönüşmesinde hiçbir sakınca olmayacaktır.
et à moins d'un problème, la garde deviendra permanente.
Sakın bebeğin yanına yaklaşma.
N'approchez pas ce bébé.
Guy, sakın onun bir şey satmak için konuşmasına izin verme.
Guy, ne te laisse pas convaincre d'acheter quoi que ce soit.
Sakıncası olmazsa?
Ça vous dérangerait?
Hâlâ diğer erkekleri istiyormuşum gibi yapmaktan ve senin de diğer kadınlarla birlikte olmanın sakıncası yokmuş gibi yapmaktan.
De voir d'autres hommes et que je me fiche que tu voies d'autres femmes.
Tamam. Ben içsem sakıncası olur mu?
Ça ne vous dérange pas, si je bois?
Senin için sakıncası yoksa tabii.
À moins que... Est-ce que...
Hayır, sakın başlama.
Ne fais pas ça.
- Sakın konuşma.
- Ne parle pas.
Benim için sakıncası yok.
Je suis d'accord avec ça.
Sakıncası yoksa biraz daha lidocaine vermek istiyorum.
J'aurais besoin de plus de Lidocaine avec l'EPI, si ça ne vous dérange pas.
Hayır, sakın böyle söyleme.
Non, ne dites pas ça.
Hayır! Sakın bakma. Kötü şans getirir.
- Ne regarde pas, ça porte malheur!
Çok pahalı sakın kırayım deme
Il vaut cher, casse-le pas.
Sakın...
Tout de suite!
Sakın yapma.
N'y pense même pas.
Aklımda bazı şeyler var ve yürümemde sakınca yok.
Ça me fera du bien de marcher, ça me changera les idées.
Evet, o konuya gelecek olursak Phil'in ölmeden önce söylediği sondan ikinci şey "Sakın bebeğimizi Tandy'nin büyütmesine izin verme." oldu.
À ce sujet... L'avant-dernière chose que Phil m'a dite avant de mourir, était, "Ne laisse pas Tandy élever notre bébé."
Biraz daha dayan. Sakın endişelenme.
Oui, ne vous inquiétez pas.
Sakın hokey oynamayı denemeyin.
- N'essayez pas le hockey.
Müdürüm beni izliyor, müşteriymişsin gibi davranmamda bir sakınca var mı?
Mon patron regarde. J'peux prétendre que t'es une cliente?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]