Şaşkın tradutor Francês
1,290 parallel translation
Şaşkınlığınızı anlayabiliyorum.
Je comprends votre méprise.
Bilim adamlarımınızın bize, sizin geminizin enerji kaynağının dilityum olduğunu ve kolayca trilityuma dönüştürülebileceğini söylediğinde şaşkınlığımızı anlarsınız.
Imaginez notre étonnement quand l'enquête révéla que votre vaisseau fonctionnait au dilithium qui, d'après nos scientifiques, peut être transformé en trilithium.
Tamam, şimdi sen mahzenden çıkan şaşkın hırsız ol.
Maintenant, tu fais le cambrioleur. Bien.
Çok şaşkın.
Elle est perdue.
23 saat önce dünya başka bir Makine'nin ve yolcusu Eleanor Ann Arroway'in varlığını duyarak şaşkına döndü.
Il y a 23 heures, le monde a appris avec stupéfaction l'existence d'une seconde Machine et de son passager, Eleanor Ann Arroway.
Ellerim bağlı, tüm yönlerdeki Buda'lara istirham ediyorum... sefaletin karanlığındaki tüm şaşkınlara Dharma'nın lambasını parlatmalarını. "
Les mains jointes j'implore les bouddhas de toute part d'allumer la lampe du dharma pour tous les effarés dans les ténèbres du malheur
Ben de senin kadar şaşkınım ama kurbanlara iki kez oyun oynandı ve sen ikisine de dahil oldun.
Je comprends mal... mais la victime nous joue des tours... et les deux fois, tu étais là.
Onlara yemeğini getirirken masalarını temizlerken seni izlemelerini, hayattaki en muhteşem kadınla karşılaştıklarının farkında olmayışlarını şaşkınlıkla seyrediyorum.
Je me demande comment vous pouvez les servir sans qu'ils sachent qu'ils ont rencontré la plus géniale des femmes.
Kaptan, sanığın bilinç durumunu nasıl açıklayabilirsiniz? Şaşkındı.
Capitaine, l'accusé était dans quel état d'esprit?
Böyle durumlarda, şaşkın olmak akla yatkın bir cevapmıdır?
Dans une telle situation, la "surprise"
Tüm bu tanıtımdan dolayı hala biraz şaşkınım.
Je suis encore un peu tourneboulé par tout ce battage.
O kadar şaşkın görünmemelisin.
Tu as l'air surpris.
Şaşkın durma öyle.
Ne reste pas là stupide.
- Hala şaşkın. Bir şeyler yapabilecek durumda değil, ama iyileşeceğini düşünüyorlar.
- Il est encore un peu sonné mais il n'est pas três loin de son état normal.
Bu kasabada güzel bir kadın var Kalbimi şaşkına çeviren
Il y a une jolie fille que je connais Qui a fait de mon coeur son prisonnier
neden böyle huzursuz ve şaşkınsın?
Qu'est ce qui te tracasse? Qu'est ce qui te perturbe?
Kafası karışık, dağılmış, şaşkın, anlaşılmayan.
Confus, perplexe, désorienté, mystifié.
Lordum, Uzaklara yelken aç Uzaklara yelken aç Uzaklara yelken aç benimle. Onları melek sandım, fakat bu benim şaşkınlığım Onların uzay gemilerine çıktık.
Hôpital du Col de l'Enfer - 35 miles
Kanal içinde geriye doğru emekleyerek sanal-yayımlayıcılara giriş yaptı ve kendisini, buraya nakletti, Romulanları üzerek, yoldaşının yüzünde ki şaşkınlığı gör...
Puis il a rampé hors du tube, s'est transféré ici, a vu le regard ahuri de son collègue...
Komünist merkez kademesi bu şaşkınların tutuklama sırasında kendilerini öldüreceklerini söylüyor?
Tu crois que le Comité central leur dit de se foutre en l'air?
- Sen çağırdın seni şaşkın. Senin departmanından çağrı aldık.
- C'est vous, abrutis.
CELINE DION'UN EVİ 16 : 07 Çok şaşkınım Çirkin Bob.
Je ne sais plus où j'en suis.
Burada olduğun için şaşkın durumdayım.
Je suis si surpris.
Şaşkın şavalak da olsa, namuslu davrandık.
N'importe comment, comme une sorte de bouillabaisse improvisée... mais c'était ce qui fallait.
Efendim, yarı uyanık olsam da ben, şaşkınım.
Monseigneur, je suis ahuri moitié dormant, moitié éveillé.
Bu güzelliğin karşısında şaşkınım. Nasıl böyle suskun ve çekingen bir adamla evlendiğini düşünüyor olmalısın.
Tu dois te demander comment toi, si belle et si espiègle... tu épouses un homme aussi réservé et silencieux.
kendimi şaşkın, dağılmış depresyonda hissediyorum. kendimi tanıyamıyorum.
Je me sens trompée, paumée, déprimée!
Bu yaşlı adamın Warren G.'nin kuaförü olduğu ortaya çıktığında yaşadığımız şaşkınlığı hayal et.
Elle s'est mise à se bécoter avec un vieux et imagine notre surprise : c'était le coiffeur de Warren G.
Şaşkın görünüşlü ikizler orada.
Il y a une paire de jumeaux à croquer...
Eğer baştan, ne yaparsan yap aynı miktar ıslanacağını... kabullenirsen, şaşkınlığa uğramazsın.
Si l'on est résolu dès le départ, on ignorera l'hésitation, dût-on être trempé de la même façon.
Şovda bulunduğum için şaşkınım sadece.
Je suis hyper content d'être dans la série.
Ona şaşkın bir şekilde baktım.
Je le regarde, je ne savais pas.
O da benim gibi şaşkının teki.
Il est distrait comme moi.
Mutlu ama şaşkın şaşkın dolaşmandan belli oluyor zaten.
Tu es bizarre ces temps-ci. Il t'arrive même de rire tout seul.
- Kızgın, yıkılmış, şaşkın.
- Furieux, frustres, nerveux.
Evet, hala şaşkın bir ifadeye sahipsin.
Oui, tu as ce regard émerveillé.
Her problem, benim sana şaşkın bir ifade ile koşup, tavsiye almamla çözülmüyor.
Je ne peux pas tout résoudre en venant, tout ouïe, te demander conseil.
Onun şaşkınlığını bir düşünün...
Quel ne fut son étonnement lorsque...
Çok garip. Hiç de şaşkın görünmüyordunuz. Hatta oldukça sakindiniz.
C'est drôle, vous n'aviez pas l'air choqué, plutôt froid en fait.
ve bana kendimi hatırlatıyorsun... şaşkın ve acı dolu ergenliğimi.
Vous me rappelez l'adolescent perdu et triste que j'étais.
Peki. Hadi in aşağı şaşkın ördeğim benim.
Allez, descends, gros maladroit.
Anlayamadığın duygular tarafından şaşkına döndün.
Vous ne compreniez pas ce qui vous arrivait.
Leela, herkes kadar şaşkınım.
Je suis le premier surpris.
Ve burada olanlardan bazılarını ortaya çıkarmaya yardım etmiş olsa da daha büyük bir şaşkınlığa da neden oldu.
Tout en nous aidant dans nos recherches, ça n'a fait qu'augmenter notre trouble.
Ben, Baron Harkonnen... pek muhterem evimizin mührü olan... o şaşkın ve iğrenç griffonun... artık açgözlülüğümüzü yeterince temsil etmediğine karar verdim.
j'ai dècidè que le sceau de notre vénérable clan, cette chimère confuse et laide, le griffon, ne reprèsente plus de manière adéquate l'ambition de notre appétit.
Benimle dans edecek misin yoksa şaşkın şaşkın bakacak mısın?
Tu vas danser avec moi ou rester debout, l'air confus?
Farkındasınızdır biraz şaşkınım şu an.
Je suis un peu en état de choc.
Kadın cinsel organına giriş ve boşalma gibi basit bir eylemin, böylesine inanılmaz hadiselere ve bedensel değişime neden olabilmesi beni şaşkına çeviriyordu.
C'était incroyable que le simple fait de pénétrer et d'éjaculer dans un sexe féminin puisse causer de telles transformations corporelles.
Böylesine ufak bir canlıdan çıkan kan miktarından şaşkın bir haldeyim.
La quantité de sang est surprenante pour une si petite créature.
Fransa bu kitap karşısında şaşkınlığa düştü. Ama siz duymamışsınız.
Toute la France est atterrée par ce livre, et vous n'en savez rien.
Ben sadece- - şu anda çok şaşkın bir ruh hali içindeyim. Bir kız arkadaşın var ve beni öptün?
Je n'en parlerai à personne.