Alfred tradutor Português
1,755 parallel translation
Sana bir şey sorabilir miyim? O Amerikalı kızı neden seviyorsun?
Alfred, posso perguntar-te porque gostas da rapariga americana?
Daisy yemeğe oturmayacak çünkü davet etmek senin elinde değil Alfred.
- Não posso. A Daisy não se sentará, não te cabe fazer esse convite.
Hiç de bile. Bunlar kanepe, Alfred.
Não, isto são canapés, Alfred.
Genç Alfred'e bayağı emek veriyorsunuz, Bay Carson.
Está a dedicar muito tempo ao jovem Alfred, Mr.
Alfred de iyi ama sokaktan kurtarılmış bir köpek yavrusu gibi görünüyor.
O Alfred é simpático, mas parece um cachorro saído de uma poça de lama.
Ama Alfred çok iyidir. Çok istekli. Bayan O'Brien'ın yeğeni olsa bile.
Mas o Alfred é muito bom, é muito voluntarioso, mesmo sendo sobrinho de Miss O'Brien.
- İyi misin Alfred?
- Estás bem, Alfred?
- Alfred haklı, baş uşak o değil mi?
Acho que o Alfred tem razão. Ele não é primeiro criado de libré?
Müzikalden fırlamış bir uşak gibi görünüyor.
Parece um criado de libré de um musical. Pobre Alfred.
Zavallı Alfred. - Onu gölgede bırakmasına izin vermemeliyiz.
Não devemos permitir que seja completamente ofuscado.
Senin tarafındayım Alfred.
Eu estou do teu lado, Alfred.
Alfred uşaklardan biri, onu dinleme sen.
- Já chega. O Alfred é criado de libré, não oiças nada do que ele diga.
Holandez balık için, sos tabağına koyup sufleleri yap.
Põe o molho para o peixe nas molheiras para o Alfred. - Eu faço os soufflés.
Beni dinle Daisy, Alfred sen Ivy'ye kötü davranıyorsun diye seni sevmeyecek.
O Alfred não vai gostar mais de ti por a tratares mal.
Boş ver onu Alfred.
- Ignora, Alfred.
- Peki ya sen Alfred?
- E tu, Alfred?
- Alfred fokstrot yapmıyordur, değil mi Alfred?
O Alfred não dançaria o foxtrot, pois não, Alfred?
Bence Alfred baş uşak gibi görünüyor.
O Alfred é que parece um primeiro criado de libré.
Alfred ile baş başa gitmem.
- Não vou sozinha com o Alfred.
Alfred sana ne yaptı?
O que te fez o Alfred?
Alfred, hep senden bahsettiğini söyledi.
O Alfred diz que ele só fala de ti.
Alfred boşuna bıkmamış o konuşmalardan.
O Alfred está farto e com razão.
Bence Alfred gelecekte senin yardımın olmadan yapabilir James.
Acho que o Alfred se orienta sem a tua ajuda no futuro, James.
Belki Alfred artık sinemaya gitmek istemiyordur. Belki de hataları üzerine düşünmek istiyordur.
Talvez o Alfred já não queira ir ao cinema, talvez queira refletir nos erros dele.
Eğer yapmışsam da ondan bir şeyler öğrenmişimdir,... Alfred'den de bunu bekliyorum.
Se o fiz, aprendi com isso e é só isso que espero dele.
Alfred ne yaparsa yapsın hep onu tercih ediyor.
Não importa o que Alfred faça, ele continua a preferi-lo.
Bay Carson Alfred'i tercih ediyor olabilir ama diğerleri farklı.
Mr. Carson pode preferir o Alfred, mas mais ninguém prefere.
Alfred bana ne söylediyse onu biliyorum sadece.
Só sei o que o Alfred me diz.
Alfred, sandığın gibi değil.
- Alfred, não é o que pensas.
Alfred'in önemi yok. Söylese bile kimse inanmaz. Önemsiz biri.
O Alfred não interessa, ninguém acreditará nele, ele não é nada.
- Alfred, ne oldu?
- Alfred, o que aconteceu?
Alfred'i gönderdim bile.
- Já mandei o Alfred.
Kusura bakma Alfred.
Lamento, Alfred, Mr.
Dünya şaşırtıcı bir yer olabilir Alfred ama artık büyüdün ve bunları metanetle karşılamayı öğrenmelisin.
Carson. - O mundo pode ser chocante, mas agora és um homem e tens de encará-lo de cabeça erguida.
Ama Alfred gelmese yapacaktınız.
Mas esperavas fazer algo, se o Alfred não tivesse entrado.
Siz, ben, James ve Alfred ile iki ayakçı çocuk,... aşağıdan altı kişi yapıyor.
Consigo, comigo, com o James, o Alfred e dois criados, somos seis aqui de baixo.
Alfred, sorun nedir?
Alfred, o que se passa?
Bay Alfred Nugent'ı arıyorduk lordum.
- Procuramos Mr. Alfred Nugent.
Alfred'in başı polisle belaya girmemiştir. Mümkün değil.
O Alfred não pode ter-se metido em sarilhos com a Polícia.
Sana inançlarını terk etmeni söylemiyorum Alfred. Sadece biraz da hoşgörülü olmanı istiyorum.
Não lhe peço que abandone as suas crenças, Alfred, só que veja as coisas de forma benevolente.
Sen günahsız mısın Alfred?
Nunca pecou, Alfred?
Alfred, iki çalışan arasındaki tartışmaya tanık olmuş ve bunu yanlış yorumlamış.
O Alfred testemunhou uma escaramuça entre dois criados e interpretou-a mal.
Değil mi Alfred?
Não estava, Alfred?
Öyle mi? Sen de gitmelisin Alfred.
Devias ir com ele, Alfred.
Bay Barrow Thirsk'e gidiyormuş.
Barrow vai a Thirsk e eu sugeri que o Alfred fosse com ele.
Alfred?
Alfred!
Gidip Alfred'e baharat tezgâhının nerde olduğunu söyleyeyim.
Vou procurar o Alfred e dizer-lhe onde é a banca das especiarias.
- Sonra, Alfred'le birlikteyken,... Bay Tufton'u kalabalığın arasında zavallı bir kadının ağızını kemiriyormuş gibi görünüyordu.
- Depois, quando estava com o Alfred, vi Mr. Tufton no meio da multidão e parecia estar a beijar uma pobre mulher.
- Alfred.
- Alfred!
- Alfred?
- Alfred?
Alfred de onunla gitmeli diye düşündüm.
Quem disse que posso dispensá-los?