Asansör tradutor Português
1,572 parallel translation
Bu sadece basit bir inen çıkan asansör değil.
Este não é um elevador normal que só vai para cima e para baixo.
Bu asansör yanlara, çapraza ve akla gelmeyecek yönlere gidebilir.
Ele pode andar de lado, para trás e para a frente, na diagonal... e em todos as outras maneiras que pensares!
Baba, uçan bir cam asansör istiyorum.
Papá, quero um elevador de vidro voador.
Asansör çalışmıyor.
O elevador não funciona.
- Şu asansör!
- Aquele elevador...
Bilirsin, buraya çok yağmur yağıyor ve bunun asansör boşluğuna akmasını engelleyemiyorsun.
Tem chovido tanto. É inevitável que água se infiltre no poço do elevador.
Kyle bu çocuklara sularla pislik yapmaları için ve o sırt çantası için para veriyor olmalı. Ve asansör.
Deve ter-lhes pago para brincar com a água e com a mochila.
Asansör doldu.
Está cheio.
Sonra bir bakmışsın asansör kurmuşlar.
Quando deres por ti, põem elevadores.
Küçük bir asansör
É um elevador pequeno.
Bu asansör hiç çalışmaz zaten!
Este elevador nunca funciona.
Hiçbir şey asansör ile Dünya'ya gidemez.
Nada entra no elevador de volta à Terra.
Şu haline bak. Asansör tamircilerine dönmüşsün!
Olha só... és um ascensorista!
Hemşire ortopedi aparatlarını kendine takıp, asansör boşluğuna atlamış.
Ela vestiu os membros ortopédicos da garota... e se jogou no poço do elevador.
- Asansör kumandası!
- O elevador!
Asansör var.
Há um elevador.
30 saniyelik bir asansör yolculuğunun mu dönüşü olmayacak?
Vamos entrar num elevador de 30 segundos, está bem?
Asansör, merdiven görüntüleri.
- Elevadores, escadas...
Operasyon, asansör kabloları.
A operação, os cabos do elevador.
Orada bir asansör var ; yani ikinci bir çıkış.
Há lá um elevador. Saída secundária.
Evet, çok renkli iplik. Asansör kapısına takılmış. Yani gençlerden biri kaçmaya kalkmış olabilir.
Sim, fibras multicolores, presas na porta do elevador, por isso estou a pensar que um dos miúdos tentou escapar.
Bu küçük lekelerin yönü silahın muhtemelen asansör dışından ateşlendiğini gösteriyor.
A direcção destas manchas mais pequenas, indicam que provavelmente a arma foi disparada de fora do elevador.
Fakat kurbanın dayandığı asansör duvarında herhangi bir saçma izi yok, saçmalar delip geçmemiş.
Mas não há balas da caçadeira na parede do elevador onde estava a vítima. E o ferimento não foi de um lado ao outro.
Kinsey'in anahtarlığında ilave bir asansör anahtarı vardı.
O Kinsey tinha uma chave extra do elevador no seu chaveiro.
Bir asansör ver?
Dás-me uma boleia?
Ne Asansör başlarsa?
E se o elevador recomeçar a andar?
Asansör boşluğu kontrol edildi.
Nenhum elevador está a funcionar.
Asansör için anahtar gerek. Anahtarı almanın tek yolu da terfi.
Precisamos de uma chave para o elevador e só a conseguimos com uma promoção.
Asansör kumanda tablosunun bağlantısını kesin.
Para o elevador, bloquear os controles.
"Eğer asansör durmadıysa, alarma basmayın."
"Se o elevador parar, não fique alarmado."
Aslında, kata çıkabilmek için gerekli olan asansör için de, bu karta ihtiyacın var.
De facto, tu precisas de uma chave para o elevador, apenas para chegar ao andar.
Üç dakika sonra, Asansör geri çıkmış.
3 minutos depois, para subir no elevador.
Ya asansör çalışırsa?
E se o elevador se mexer?
Asansör durduğunda o ölmüştü.
Quando parou, ela estava morta.
Asansör kapısı açılınca siz ikiniz rollerinizi yaparak dışarı çıktınız.
A porta do elevador abriu-se e vocês entraram em cena.
saat 4 : 07 deki asansör B. Bir bakalım.
Elevador B às 4 : 07. Vamos lá ver.
- Tercihen asansör kapıları kapanmadan önce.
Agora. De preferência antes que a porta do elevador se feche.
Zehirlenebilirsin, asansör boşluğu sonra ya da bir mayına basabilirsin, boğulabilirsin.
Pode ser envenenado, cair num poço, pisar uma mina.
- -büyük bir patlama oldu, birden bire asansör havaya uçtu, duman vardı, adamı dışarı sürükledim, derisi dışarı sarkıyordu,... onu dışarı sürükledim ve ambulansa kadar ona yardım ettim.
"... ocorreu uma grande explosão... de repente o elevador rebentou... fumo, arrastei o gajo cá para fora, a sua pele estava a cair... arrastei-o para fora e levei-o para a ambulância. "
Bu durum, asansör boşluğunda hızlı bir düşüşün oluşturduğu öfkeli bir ateş topundan kaynaklanan hasar olarak ortaya çıkmıştı.
Estes danos foram causados por uma explosão no poço dos elevadores.
Ancak, Dünya Ticaret Merkezi'nin "çekirdeği" ve asansör boşlukları hava geçirmez bir tarzda kapatılmıştı, yani bilindiği şekilde, hava geçirmez.
No entanto, o núcleo do WTC e os poços dos elevadores estavam hermeticamente selados, ou seja, em vácuo.
Bu inanılmaz sıcaklıktaki kısımlar, asansör boşluğunun derinlerindeki 7 bodrum kat aşağıda bulunmuştu.
Estas áreas incrivelmente quentes, foram descobertas no fundo dos poços dos elevadores, nas sub-caves 7.
- Belki oraya asansör koymak gerekir.
- Talvez a devêssemos usar a cadeirinha.
Asansör arızalandı.
O elevador ficou preso.
Lanet olsun, öteki asansör!
Merda, o outro elevador.
Asansör hâlâ çalışıyor.
O elevador ainda funciona.
Asansör burada.
O elevador está aqui.
- Bu asansör.
- Isto é o elevador.
Peki asansör boşluğundaki kandan ne haber?
E o sangue no poço do elevador?
Tek bildiğimiz, Onun asansör boşluğuna düştüğü.
Até pode ter caído, tanto quanto sabemos.
İkiz Kuleler 200.000 ton çelikten, yaklaşık 325.000 m ³ betondan, 103 adet asansör, 43.600 pencereden, 60.000 tonluk ısıtma-soğutma donanımından ve yaklaşık 110 m.'lik bir televizyon anteninden oluşan bir komplekstir.
As Torres Gêmeas eram compostas de 200.000 toneladas de aço. 325.000 metros cúbicos de cimento. 103 elevadores.