Aspirin tradutor Português
837 parallel translation
Sana biraz aspirin getireceğim. Ah, ve biraz da sıcak su getireceğim.
E mais agua quente.
- Aspirin olur mu?
- Aspirina. Serve?
Ah, bu peruk o kadar sıkı ki, yanında bir de aspirin göndermeleri gerekirdi. Merhaba.
Esta peruca é tão apertada que devia vir junto com uma aspirina.
- İşte aspirin, canım.
- Aqui está a aspirina, querida.
Bir aspirin tabletini göz açıp kapayana kadar eritir.
Isto dissolve uma aspirina melhor do que qualquer outra coisa.
Sıcak bir limonata ve aspirin içmesini sağlayın.
Pode dar-lhe limonada e uma aspirina.
Yatağa uzandığında ona ateşi için bir aspirin vereceğim.
- Sou eu. É você.
Sana bir aspirin getireyim. Ablamla kavga ettim.
Será desconfortável, você sentirá frio.
- Bir aspirin, lütfen. - Şuradan alın, lütfen.
Uma embalagem de aspirina, por favor.
Başınız ağrıyorsa, bir aspirin yutarsınız.
Para a dor de cabeça, toma-se aspirina.
İyi, belgeleri ona verirken, yanında da bir kutu aspirin ver!
Dá-lhe isso com uma caixa de aspirinas.
Painter, kamarama biraz daha aspirin yolla.
Painter, peça que me mandem mais aspirinas. A dor de cabeça piorou.
Aspirin.
As aspirinas.
Çok yakında hastalarım,... bana güvenip de aspirin bile içmeyecekler.
Em breve os pacientes não confiam em mim nem para uma aspirina.
Eğer insanların başağrıları olmasaydı aspirin endüstrisi nasıI ayakta kalırdı?
Afinal, se as pessoas não tivessem dores de cabeça... que acontecia à industria da Aspirina?
- Aspirin aldın mı?
- Tomou aspirina?
- Aspirin vereyim mi? Hayır, sağolun.
Não, obrigado.
- Aspirin demiştiniz.
- Podia trazer a aspirina?
- 19. 19 tane, aspirin mi?
- 19 comprimidos?
2 tane aspirin. 19 erkek!
Duas aspirinas. Dezenove homens!
Bir aspirin al.
Tome aspirina.
Aspirin çağı.
A era da aspirina.
Bende bu var, aspirin değil.
Eu tenho isto, não é aspirina.
- Connors, burada aspirin kalmamış.
- Connors, não há aspirinas.
- Susan, aspirin nerede?
- Susan, onde está a aspirina?
Eczaneden aspirin getirmek için geldi.
Vem trazer-me aspirina.
- Bu evde aspirin bulundurmaz mısınız?
- Vocês não usam aspirinas? - É um tratamento especial.
Sisina, eczaneye git ve bana aspirin al.
Sisina, vai na farmácia e me traz uma aspirina.
Bir aspirin alıp, yatacağım.
Agora eu tomo um comprimido e me deito.
- Aspirin için 5 dolar mı?
- Pagar caro uma aspirina?
Aspirin var mı?
Tem uma aspirina?
Sanırım biraz üşüttüm. - Aspirin daha iyi gelmez mi?
Dá-me um whisky, acho que estou a chocar uma constipação.
Bir çay ve yanında aspirin ile kendine geleceksin.
Um chá e uma aspirina e ficará como nova.
Bir aspirin ve bir bardak su?
Quer uma aspirina, um copo de água?
Aspirin alıp koltuğa yatarım diye düşünmüştüm.
Ia tomar uma aspirina e enfiar-me no sofá.
Aspirin burada.
Aqui tem as aspirinas.
Sıcak bir duş ve bir aspirin aldım.
Uma aspirina e um banho e amanhã estou boa.
Gidip aspirin getireyim.
Vou buscar aspirinas.
- Lütfen bana bir aspirin ve buzlu su.
Traz-me sais de frutos e água gelada, por favor?
- Aspirin, efendim.
- Os seus sais de frutos, senhor.
- Bir de aspirin lütfen.
- Aspirina, por favor.
Aspirin bağımlısı olup çıkacaksın.
Vai acabar viciado em aspirina.
- Bay Barnier'ye hemen iki aspirin getirin.
- Traga duas aspirinas ao Sr. Barnier.
Nasıl kanıtladığını anlatabilmem için aspirin istiyorum!
Para saber que provas me deu ela, precisa de aspirina.
Aspirin, sizde takıntı olmuş!
Mas que mania essa, de me dar aspirina...
- Çabuk bana üç tane aspirin getirin.
Traga-me três aspirinas.
Kardeş bu yolculuk LSD yi aspirin gibi hissetirmek için yapılacak.
Irmão depois dessa viagem, LSD vai parecer aspirina.
Normal aspirin alın.
Vai tomar aspirinas vulgares.
Aspirin vereyim mi?
- Quer uma aspirina?
Aspirin ister misin?
- Quer uma aspirina?
Başım çok fena bana sıcak bir kahveyle aspirin getir.
Aqui está a camisa.