Asın tradutor Português
205,175 parallel translation
Bu da kafanın karışmasına yol açıyor.
Por isso as coisas ficaram confusas.
- Pardon, pardon. Dinesh, sanırım yanlışlıkla görüntülü konuşmanın bilgi bankasına erişimimi kapatmışsın.
Dinesh, deves ter desligado as minhas chaves de acesso sem querer.
Size tavsiyem Lordum karınızı elbette kurtarın fakat bunun bedeli boğazlarımızın kesilmesi olmasın.
O conselho que vos dou, senhor, é que façais tudo para a resgatar mas não a um preço que nos corte as gargantas.
Her kararı ülkem için aldığımdan hiç şüphen olmasın.
Nunca duvideis. Todas as decisões que tomo são a favor do meu país.
İnsan hangi güçle toprağını ve o topraklarda çalışan aileleri hayatı pahasına korur?
Que força interior lhe permite dar a vida para preservar a sua terra e as vidas das famílias que nela trabalham?
Aramızın tuhaf olmasını istemem.
Não quero que as coisas fiquem estranhas.
Biriniz araçta Ve siz üçünüz bardasınız
... uma na carrinha a vigiar e vocês as três no bar.
Evet, kızlar yatak odasını şimdiye kadar hazırlamış olmalılar.
As raparigas já devem ter o quarto pronto.
Obrukların sadece jeolojik anlamı yoktur.
As crateras não existem apenas num contexto geológico.
- Sadece taşırsın.
- Só as transporta.
Kollarını sıva.
Levante as mangas.
Damarını bulmak zor oldu.
É difícil encontrar as suas veias.
Bahsettiğimiz kişi DMV kayıtlarına sızmış biri, bir de Meksika uyuşturucu kartellerinin güvenlik duvarlarını düşün, alışık olduğumdan çok daha fena.
Estamos a falar de um tipo que pirateou os registos da DGV e comparou com uma parede online de um cartel de drogas mexicano mais assustadora que as paredes online que estou acostumada.
Ama reçeteli ilaçların ve vitaminlerin yetmediğini söylemişti.
Mas disse que as prescrições e as vitaminas não chegavam.
İkimiz de bunların buraya yerleştirilebileceğini biliyoruz, aynı uyuşturucuların bagaja yerleştirilmesi gibi.
Ambos sabemos que estas coisas podem ter sido plantadas aqui, assim como as drogas podem ter sido plantadas no porta-malas.
Nöbetçi. Bandajının değiştirilmesi gerekiyor.
Agente, precisamos trocar as ligaduras, por favor.
Meksika kökenlidir ama asıl yetiştiği yer sınırın daha kuzeyi ya da güneyindedir.
É originária do México, mas cresce a norte ou a sul da fronteira.
Cinayet için soruşturulduğundan önduruşmaya dek bu kelepçeleri takacaksın, ama şu an uçuş riski taşımıyorsun.
Como estás sob investigação por homicídio, as algemas vão ter de ficar até seres acusado formalmente, mas não és um risco de fuga aqui.
"Aynı HooliChat gibi" "ama saçma yerlerini çıkardığımızı düşünün" alıntının sonu.
"Exatamente como o HooliChat mas sem as partes de merda!"
ÇOMKA * cezalarının şakası olmuyor. Milyarları bulabiliyor.
As multas da COPPA podem ser de milhões...
Dinle, benim için yaptığın her şeyden sonra, beni Hooli'nin oyun alanına sokup da, burada oynamama izin verdiğin için varsayıyorum, diyelim ki, reşit olmayanların hesabını ve konuşma geçmişini silmenin bir yolunu buldum.
Ouça, depois de tudo o que fez por mim ao deixar-me brincar na caixa de areia da Hooli... E se, hipoteticamente, eu arranjasse forma de apagar as contas dos menores e os seus dados?
Hacker takımlarının başarılı işlerinin artıkları konusunda tamamen hatalısın.
Estavas errada sobre deitar fora as melhores proezas.
- Aethelflaed yanınızda mıydı? - Kızıma yapacakları her şey...
Todas as coisas que lhe vão fazer...
Kralın emirlerini ifa etmekten başka bir şey yapmadım.
Não fiz nada além de cumprir as ordens do rei. Haveis posto em risco o reino todo!
Sizi mektuplarınızla bırakayım.
Deixo-vos com as vossas cartas.
- Çevirin kafalarınızı!
Mostrai-me as vossas nucas!
Yüzlerce, binlerce adam kadın ve çocuk şimdi yapmak üzere olduğumuz şey için hayatlarını verecek.
Centenas e centenas de homens, mulheres e crianças deram as suas vidas por aquilo que temos agora... - Eles deram as suas vidas, Odda.
Topraklarım daha fazlasını karşılayamaz.
As minhas terras não podem pagar mais.
Kapıları açın.
Abram as portas!
Uhtred senden hayatımla beraber Wessex ve Mercia halklarını da kurtarmanı istiyorum.
Uhtred, estou a pedir-vos que me salveis a vida e, com isso, as nações de Wessex e Mércia.
Danların hüküm sürdüğü her şehre götürülecek müstehzi kalabalığın önünde dolaştırılıp teşhir edilecek ve erkekler sıra almak için para ödeyecek.
Ela seria levada a todas as cidades governadas pelos dinamarqueses. Teria de desfilar perante multidões a fazerem troça dela. Os homens pagariam para terem a sua vez.
Bir memleket bizzat tarihi, tüm hikâyelerinin toplamıdır ve biz de ecdadımızın bize hazırladığı neyse oyuz.
Um país é a sua História, a soma de todas as suas histórias. Somos o que os nossos pais fizeram de nós.
Odda şüphelerini duyuyorum ve imanını tazelemeni rica ediyorum.
Odda, estou a ouvir as vossas dúvidas e peço-vos que renoveis a vossa fé.
Gerçi Uthred'in yazdığı mektupların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Embora as cartas escritas por Uhtred possam contar-se com um só dedo.
Böylece bir adam ertesi gün çalışabilir ve kılıçlar da kınında kalabilir.
É verdade? - Sim, é. É para que um homem possa trabalhar no dia seguinte e as espadas se mantenham embainhadas.
Atınızdan inecek ve yaya olarak Winchester'a dönüp haber vereceksiniz.
Descereis do vosso cavalo e voltareis a pé para Winchester com as vossas novidades.
Kadın için kavga edilmeyecek.
Acabaram-se os jogos, acabaram-se as brigas por mulheres!
Surlara çıkın!
Para as muralhas!
Lord Odda'nın Wessex'i kurtardığını tarih yazmayacak fakat benim anlatacağım hikâyede Lord Odda, Wessex kralı Alfred'in hiç olmadığı kadar güçlenmesini sağlamak için ölürken pek çok kişinin hayatını kurtaracak.
Não será escrito que o senhor Odda salvou Wessex, mas essa é a história que vou contar. Que ele deu a vida para salvar as vidas de muitos. E que garantiu que o rei Alfredo de Wessex se tornasse mais poderoso do que nunca.
Kapının korunması lazım, başka yolu yok ama asıl sorun insan ömrü çok kısa.
O portal deve ser guardado, não há outro meio. O problema é o tempo da vida humana. Ela é muito curta.
Bütün mumlarını yakabilir miyim?
Importas-te que acenda todas as tuas velas?
Bacaklarımı asla ayıramazsın!
Aposto que não me consegues abrir as pernas.
İyi olmayı öğrenmek için felsefeyi seçmiştim ama felsefe ile insanlara yardımcı olmanın yolları varmış.
Fui para filosofia para aprender a ser boa pessoa, mas depois percebi que a podia usar para ajudar as pessoas.
Kimlikleri ortaya çıkarsa tanıkların her biri tehlikede olacaktır.
Todas as testemunhas correriam perigo se a sua identidade fosse revelada.
Sınırlamalar için özür dilerim, ama hatırladığım kadarıyla, Bağlanmak aklına hiç gelmemiş gibi görünüyorsun.
Desculpa as amarras, mas, se bem me lembro, não te importavas de ser amarrado.
Yarım boş gemi yolculuğu. Zorluklarınız sizi iflas mahkemesine götürmek üzere.
As vossas dificuldades estão prestes a levá-lo ao tribunal de falências.
Sonuçlarını biliyorum.
Sei as consequências.
Tıpkı yaptığın tüm korkunç şeylere diğer taraftan baktığım gibi, çünkü onlar muhteşem bir iyilik içindi, tıpkı bu liste gibi.
Tal como finjo que não vejo as coisas horríveis que fazes porque são para um bem maior. Como esta lista.
- Bunlar kumar alışkanlığının temelleridir.
Ambos são as bases do vício em apostas. Qual é o pagamento deste trabalho?
Ben de hayatımın geçmiş bir kaç saati sıkıntıdan patladım yani ikimiz de bu iş için çok çaba sarf ettik.
Estou chateado durante as últimas horas da minha vida, ambos temos muito em jogo.
Aslında Bay Dodd, buraya Belediye Meclis Üyeliği programınızı öğrenmeye geldim.
Na verdade, senhor Dodd, quero saber quais são as suas propostas como vereador.