Atıs tradutor Português
14,601 parallel translation
Sen tüm Moğolistan'ın en aptal atısın.
Cavalo burro!
- İyi atış Jack.
Bom tiro, Jack.
Bugün ulaştığımız bir yerli kabilesi bize kendi kabileleri dışında kimsenin bilmediği bir mağaradan ve üzeri insan ve at resimleriyle kaplı olan devasa bir taştan söz etti.
Hoje, chegamos a uma tribo de índios que nos falaram de uma caverna inteiramente desconhecida para qualquer pessoa fora do seu clã. Um presente. Presente.
Savurma atışı!
Tacada de pulso!
Bu gizemli bir atış olacak, yani doğaçlama yapmalısın.
Pronto. Os ingredientes são o segredo, vais ter que improvisar.
O beni ısırıyor bana yumruk atıyor ve atlama ipiyle bana vuruyor.
Ele morde-me, soca-me e bate-me com uma corda.
Bazı atışlarda dünyanın eğriliğini bile hesaba katmalısın, bir de...
Para alguns tiros, tens de ter em conta a curvatura da Terra...
Pekala. Atış serbest!
Muito bem, então.
- İyi atıcısın.
- Tens boa pontaria.
- Pas at ya da atış yap.
- Passa ou lança!
- Kapa çeneni ve atış yap.
- Cala a puta da boca e lança.
Atış yap.
Lança.
Şu an kafam çok karışık ama bu daha büyük bir konuyu ortaya atıyor ve bence bu konu birlikte olmamamız gerektiği.
Estou muito confusa, mas isto está a realçar um problema maior. E acho que o problema é que não devíamos estar juntos.
Bir sonraki emre kadar cezalısın.
Voc � fica suspenso at � novas ordens.
Atış başarısız.
Impacto negativo.
Fazla atış şansımız yok, iyi değerlendirin.
N � o vamos disparar muitas vezes, por isso sejam eficazes.
Takımdan atılmış.
Banida do cenário.
Keskin nişancı atışı için sana bir parmak tıklatayım.
Vou estalar os dedos, significa o atirador de elite.
Şu an tek önemsediğim tek şey Öbür Dünya'da olma ihtimalimin tamamıyla sikip atılmış olması.
E aquilo que me interessa de momento é ter sido totalmente impedido de ir para o Fabuloso Além!
Bana şu bakışı at.
Deixe-me ver seus olhos.
Ben... 1943'te üstünüze bir bomba atılmış.
Eu não... Uma bomba caiu-lhes em cima em 1943.
Bebeğinizin kalp atışı.
É o bater do coração do seu filho.
Altı aydır at sırtındayız.
- Há seis meses que cavalgamos.
- Kalp atışı değil mi o?
Isso é o coração a bater?
- Atış serbest!
- Disparem à vontade!
Kate'in anısına nehre atılan çiçekler marka çizmeler ve şarap şişeleri, deniz taşımacılığını aksatmaya başladı.
As flores, as ofertas de Hunter Wellingtons e garrafas de Sauvignon Blanc estão a ser um problema para a navegação.
Düzgün bir atış yapmak için tek şansımız sahnenin üstündeki geçitler.
A única hipótese de o abater é de cima, das passarelas.
Atışımızın ölümcül olması için kalbin hemen üstüne takması gerekirdi.
Se queria garantir um tiro certeiro, devia ter posto o receptor aqui. Por cima do coração do desgraçado.
Temiz bir atış ile yüzde 100. Yüzde 100 demek.
- Se for vista desimpedida, 100 %.
- Kartal, temiz bir atış yapabilir misin?
- Águia, tens um tiro limpo?
- Neden atılmış?
- Porquê?
-... bize atış yapmayı öğretirsin.
- e tu ensinas a disparar.
Fransızlar bahçelerinde at koşturduğumuzu anlamadan önce Mason'ı bulmalısın.
Tem de apanhar o Mason antes que os franceses percebam que estamos a agir no quintal deles.
KONU : ölü atış
ASSUNTO : dead drop
Saban atını çaldı.Çiftçinin karısı onu durdurmaya çalıştı. Tecavüz edip onu da öldürdü
Roubou o cavalo de tração do homem, a mulher dele tentou intervir, abusou dela e depois matou-a também.
Yanılmışım, ben atımı satın almak için geri döndüm, ama yeterli param yok.
Gostaria de comprar o meu cavalo de volta, embora... esteja mal de finanças, de momento.
Atışınız sizi şaşırtsın.
Deixem que o tiro vos surpreenda.
- Çok iyi bir atış oldu!
- Que grande atirador!
Artık atış yapmayacak mıyız?
Não vamos disparar mais?
Olabilir halkın yarısına deponun kenarından atışı öğretebilirsek.
Talvez, se conseguirmos ensinar mais de metade dos habitantes a acertar num celeiro a dez passos de distância.
Atışın iyi.
Está a disparar bem.
Ama biz onları şehre doğru yöneltip atış alanına sokacağız.
Mas vamos tentar atraí-los para a cidade e fazer dela uma carreira de tiro.
Geçite atış için siper kazabiliriz.
Podíamos cavar trincheiras e disparar mesmo até ali ao fundo.
Atını nehrin bu yakasındaki ilk sırta sür.
Dirija-se para a primeira cumeeira deste lado do rio.
İlk beş atışı kaçırdım.
Falhei os primeiros cinco tiros.
Esirleri serbest bıraktığında ağır yaralıymış ve yalnız başına ormanlık alana doğru at sürmüş bir daha gören olmamış.
Ela disse que ele estava gravemente ferido quando libertou os prisioneiros e entrou no mato sozinho, não sendo mais visto.
Oraya vardığında, sabırlı ol. Acele etme. Ve atışını bekle.
Quando lá chegares, sê paciente, não tenhas pressa e espera por um tiro limpo.
Atış mı?
Um tiro?
♪ At the twilight's last gleaming ♪
No último brilho do crepúsculo
- İlk atışı ben yapacağım.
- Vou dar o primeiro tiro.
Biraz gece yarısı atıştırmasına ne dersin Cass?
Que tal um lanchinho da meia noite, Cass.