Avlanmak tradutor Português
409 parallel translation
Avlanmak için fazla büyük bir safari düzenliyorsunuz.
Está a organizar um grande safari para uma caçada.
Bir tabela koymalı : "Avlanmak, ateş etmek ve izinsiz giriş yasaktır."
Devíamos pendurar um letreiro : "Proibido caçar, disparar e entrar."
- Jackie, avlanmak hoşuna gidiyor mu?
- Jackie, gostas de caça?
- Daha fazla avlanmak istemiyorum.
deixaremos de caçar.
O da bana dediki, "avlanmak senin işin değil"
Ele disse, "Mas você não tem aspecto de caçadora".
Tanrı aşkına. Bütün hayatın boyunca avlanmak mı istiyorsun?
Quer ser perseguido a vida inteira?
Çevrede avlanmak da güzeldir.
E a caça também é boa.
Tuzak kurmak, balık tutmak ve avlanmak.
Colocar armadilhas, pescar e caçar.
Tuzak kurmak, balık tutmak ve avlanmak.
A colocar armadilhas, pescar e caçar.
Avlanmak için.
É para caçar.
- Şimdi mi avlanmak istiyorsunuz, geceleyin?
Arriamos agora? À noite?
Güneye avlanmak ve sarhoş olmak için geldiklerini sanıyorlar.
Eles acham que viemos ao sul para caçar e... embebedar-nos.
Üstlerinde tabelalar var. Avlanmak yasak, yürüyüş yapmak yasak, girmek yasak... izinsiz girilmez, özel mülk, yasak bölge, kapalı alan... yaylan, uzaklaş, kaybol, yokol.
E letreiros com "Proibido Caçar" "Entrada Proibida", "Proibido Acampar" "Propriedade Particular", "Área Fechada", "Ande" "Vá Embora", "Desapareça", "Caia Morto".
Avlanmak için mi buradasın?
Veio para a estação da caça?
"Tanrının yaratıkları arasında, sadece O ; avlanmak, şehvet veya açgözlülük yüzünden öldürür."
"Só ele, entre os primatas de Deus, mata por desporto, gozo ou ganância."
Avlanmak için oklar ve yaylar fakat kendi aralarında savaş yok.
Arcos e flechas para a caça, mas não para brigarem entre si.
Avlanmak zorundasın demiştin ya.
Você disse que tem de ir caçar.
Avlanmak, yok.
Dersu não pode caçar na cidade.
Sadece avlanmak için tırmanılır diye düşünüyorlar.
Pensava que o objectivo da escalada era a caça.
Avlanmak için bir tür köpek yetiştirilir ve aile için farklı bir tür.
Como um homem criar um cão para caçar e criar outro para brincar com a sua familia.
Yani... siz avlanmak mı istiyorsunuz?
Então vocês querem ser caçados?
- Avlanmak mı?
- Caçar?
Evet, avlanmak.
Uh, sim, caçar.
Biz kovboylarda burayı avlanmak için kullanırdık.
Nós, os vaqueiros, usávamo-lo para caçar.
Avlanmak. Ve yenilmek.
Cada um considera o outro como um trofeu que deve ser caçado e logo ser devorado.
Büyücü Kurt avlanmak.
O Medicine Wolf estava a caçar.
AVLANMAK YASAKTIR ÖZEL AV KORUSU "Avlanmak yasaktır."
"Proibido caçar".
Avlanmak için.
- Para caçar.
Gafil avlanmak istemezler.
Não gostam que as coisas os apanhem de surpresa.
Para için avlanmak çok farklı olacak mı?
Vai ser muito diferente, caçar para turistas?
Avlanmak, çalışmak, çiftleşmek.
Caçar, trabalhar, acasalar.
Kurt avlanmak için pençesinin üstünde yürür.
Vem connosco, homem.
AVLANMAK YASAKTIR
PROIBIDO CAÇAR
Erkekler avcıdır. Ama sen avlanmak için yaratılmamışsın.
Os homens são caçadores... mas tu... tu não foste criado para caçar.
AVLANMAK YASAKTIR
PROÍBIDO PESCAR
Avlanmak Billy'i rahatlatıyor.
- A caça acalma o Billy.
Fildişi avcıları, son model araçlarıyla avlanmak için bu kurak araziye izinsizce girdiklerinde, yanlarında bir depo su getiriyorlar.
Quando os caçadores de marfim em evoluídos veículos invadem esta terra seca para caçar elefantes, têm de trazer reservatórios de água com eles.
Ya da avlanmak, avlanmayı mı tercih edersiniz?
Ou caça. Prefere caça?
- Avlanmak için mi?
- Vais caçar?
Seni koca aptal! Avlanmak bir yarış değil.
Mas, grande burrinho, a caça não é uma competição
Avlanmak için izin almam.
Eu, para ir à caça, não peço licença.
Hayır. Avlanmak, savaşmak, araba sürmek, tıraş olmak ve balık temizlemek gibi.
Não, caçar, andar à guerra, guiar carros, fazer a barba, pescar.
Tüfeklerimiz bizde kalsın, avlanmak için.
Ficamos com as armas para caçar.
Avlanmak, nasıl bir duygu?
Gostas de ser perseguido?
Avlanmak istiyor.
Prefere caçar.
Çünkü şu anda avlanmak üzereyiz.
Porque estamos a ser caçados.
- Arazimde avlanmak yasaktır.
- Não pode caçar nas minhas terras.
Avlanmak gibi ama daha zengin ödüller var.
É como a caça, mas a recompensa é maior.
Şimdi tek yaptığı avlanmak.
Ele apenas caçou...
Pazar günü avlanmak istemesine şaşırmamalı.
Por isso o miúdo pensa que a caça abre ao domingo
Artık avlanmak yok.
Não vamos voltar a caçar.