Ağırmış tradutor Português
344 parallel translation
- Oldukça ağırmış.
Anda. - Está muito pesada.
Keseler ağırmış, Mali.
Os sacos pesam muito, Mali.
- Karımın durumu ağırmış. - Üzüldüm.
- A minha mulher está muito doente.
- Ağırmış.
- Pesa muito.
Of, amma da ağırmış!
Como é pesado!
Maalesef... düşündüğümden çok daha ağırmış. -... garip.
Suspeito que é assaz mais pesado do que eu que estranho.
Çekil, çekil, çok ağırmış!
Depressa, é muito pesado!
Süt çok ağırmış.
O leite está tão pesado.
Ağırmış.
É pesado.
Araba gelirken de, giderken de ağırmış.
A carroça estava pesada quando chegou e quando partiu.
- Ağırmış!
- É pesado!
- Çok ağırmış, Bay Sumner.
- Oh, é pesado, Sr. Sumner.
- Amma da ağırmış! - Bilirim!
- É pesado.
Kutsal uskumru, ağırmış.
Pra cima! Pela madrugada, é pesado.
Bavullar ağırmış.
As malas säo pesadas.
Ağırmış.
Pesado.
- Vardığında, yasal eşiyle... " - Oldukça ağırmış.
- "Pretende estabelecer-se..."
- Ağırmış.
Pesado.
Çok ağırmış.
Está muito pesada.
Bu gerçekten ağırmış.
Poça, que é pesado.
Çok ağırmış.
Pesa uma tonelada!
Tanrım, çok ağırmış.
São pesados!
Gerçekten ağırmış, Hastings.
De facto é muito pesado, Hastings.
Yaşlı kadının eli amma ağırmış.
A velha tem a mão pesada. Quase me arrancava a pele.
- O, ağırmış.
Oh, é pesado.
Bayağı da ağırmış.
É pesado.
Bu kitaplar ağırmış.
Estes livros são pesados.
Vay be! Ağırmış!
É pesado.
Sana içerledim çünkü karakola girdiğinde telefonum çok ağırmış gibime geliyor.
Tu é que me ofendes. Quando entras na esquadra o meu telefone pesa uma tonelada.
Ağırmış bayağa.
Isto é pesado.
Bu ağırmış.
Isto é pesado...
Kahretsin, bu domuz pek ağırmış.
Como este porco é gordo!
Sudan çıkınca bu takımlar ne kadar ağırmış.
Não nos disseram o peso destes fatos fora d'água.
Sikik sosis. Kulağa ağırmış gibi geliyor.
- Caneco, mas que brutidade!
Ama ne kadar sürebilir ki bu, sudan ağırlaşınca etekleri. Kesip zavallıcığın güzelim tatlı sesini, ölüm çamurlarına batırmış Ophelia'yı.
Não foi preciso muito tempo, para que os seus vestidos ensopados em água, levassem a infeliz, do seu leito melodioso, para um túmulo de lodo.
Sanki onu koparmış, kesmiş elleriyle parçalara ayırmışlar bıçaklarıyla ya da müzik çaldıkları çentikli teneke kutularıyla sanki onu parçalara ayırmış ve o parçaları gürültücü ağızlarına doldurmuşlardı!
Como se tivessem arrancado ou cortado partes dele com as mäos ou com facas, ou com as latas que usavam para fazer música. Como se tivessem arrancado pedaços e os tivessem metido na boca!
- Ağırmış.
Com certeza.
Oldukça ağırmış.
É bastante pesado.
Yüce İsa aşkına, ağırmış.
Caramba, que pesada!
Ve sağ tarafımda, kırmızı, beyaz ve mavi renklerde.. .. 95 kg ağırlığında.. .. 46 maçtır yenilgi almamış..
E à direita, de vermelho, branco e azul, pesa 95 quilos, r nunca derrotado em 46 combates, m o Senhor Desastre, B o indisputado campeão do mundo de pesos pesados,
Şu tıbbi alet durumunu ağırlaştırmış olabilir mi?
Helena, aquele aparelho pode ter agravado o estado dele?
Beyin dalgalarını düzenleyici cihazın... durumunu ağırlaştırmış olması mümkün.
Talvez o uso do sistema de ondas cerebrais tenha piorado o seu estado.
Kırmızı devden kurtulan yıldız maddesi bir sarmaşık gibi sıcak nötron yıldızının ağırlık merkezine sarılır.
Gavinhas de matéria estelar de uma gigante vermelha, convergem em espiral para dentro do disco onde se acumula a matéria, centrado na quente estrela de neutrões.
Yaklaşık her elli kafadan biri canlı kalırmış. Tamamen uyanık halde gözler kırpıyor, ağızları bir şey söylemeye çalışır gibi.
Mas cada quinto das cabeças ainda estava viva... com os olhos a pestajenar, e a boca a tentar dizer algo.
İlk olarak, ağırlıklarının iki katı peynir yediler. ve yuvarlandılar. ve bu küçük kırmızı ışığa bakakaldılar.
Primeiro, eles comem o dobro do seu peso em queijo, depois rebolam e ficam a olhar para esta pequena luz vermelha.
Adam yiyen toz bezleri bizi.. kapana kıstırmış ve siz burada oturmuş.. birkaç serseriyle ağız dalaşı yapıyorsunuz!
Estes roedores comedores de homens têm-nos aqui bem encurralados que nem um touro e tudo o que vocês fazem é jogar à lata com um rapaz punk!
- Çantalar ne kadar ağırmış!
Estas coisas são pesadas.
Ağırmış.
Que pesado isto é.
Sunucu bunun bir hüner olduğunu düşünüyor ve adamla ağız kalabalığına giriyor, Adam da neler döndüğünü bilmediğinden çıldırmış.
A vedeta pensa que é um truque e desata a disparatar com o gajo, que, não sabendo de nada, passa-se da cabeça.
Ama ne kadar ki sürebilir bu sudan ağırlaşınca etekleri. Kesip zavallıcığın, güzelim tatlı sesini ölüm çamurlarına batırmış Ophelia'yı.
Mas logo as roupas, carregadas de água... puxaram-na do melodioso leito para morte barrenta.
EVİNE HOŞ GELDİN... bir tür mantar da yemişsin, aklın ağır işliyor git Alice'e sor o bilir bence mantık ve kıyas safdışı kaldığında beyaz at meydan okuyacak ve kırmızı vezir...
BEM-VINDO A CASA... do tabuleiro de xadrez e diz-te para onde deves ir. E comeste uma espécie de cogumelo e a tua mente rodopia... Vai perguntar à Alice