Aır tradutor Português
300,025 parallel translation
Çok az insan bunun canlılar tarafından yeryüzünde yapılmış en büyük yapı olduğunun farkındadır.
Poucas pessoas sabem que esta é a maior estrutura criada pela vida na Terra.
Resifin geçmişine bakmanın bir yolu mercan köküne ya da kesitine bakmaktır.
Um dos modos de observar a passagem do tempo nos recifes é retirar os núcleos dos corais ou secções.
Bu harika şey, uzun zamandır buralarda ve bizim dönemimizde, bizim gözetimimizde tehlike altında.
Esta coisa maravilhosa, que já existe há tanto tempo, está a ser ameaçada durante a nossa vida.
Sanırım ekip olarak bundan dönüş olmadığını fark ettik.
A equipa apercebeu-se de que não havia volta a dar.
Bu türden, cinsten, aileden, düzenden daha fazlasıdır.
É mais do que a espécie, o género, a família ou a ordem.
Bilim insanları iklim değişikliği ve mercan resiflerini araştırıyoruz, dediklerinde iklimin değişip değişmediğine değil durumun kötü mü yoksa çok mu kötü olacağı konusundaki belirsizliğe bakıyorlardır.
Quando os cientistas investigam as alterações climáticas nos recifes, não é para provar se elas estão a acontecer ou não. Trata-se de saber se as coisas serão más ou muito más.
- Sanırım, zaman içinde gördüğünüz değişimle ilgili fikirlerinizi almak istiyorum.
- Só queria ouvir a sua opinião sobre as alterações que tem visto ao longo do tempo.
Büyük Set Resifi berbat hâle geldiğinde ben de ölmeye hazırım çünkü o, hayatımın fiziksel dünyasında... en çok sevdiğim şey oldu.
Estarei pronto para partir quando a Grande Barreira estiver destruída, porque foi a coisa que mais amei no mundo físico em toda a vida.
Sanırım çıktığım bu yolda, dünyadaki en depresif insan olmalıyım.
Acho que, ao ter feito este percurso, devia ser a pessoa mais deprimida no planeta.
Kayıtlara geçmesi için, hiç insan büyüme hormonu ya da başka performans artırıcı maddeler kullandınız mı?
Para que conste, alguma vez usou a hormona de crescimento humano ou qualquer outra substância para melhorar o desempenho?
Hayatımda ne varsa arabaya yükledim, bu deliliğe atılmak için her şey hazır.
E isto no carro, neste momento, é toda a minha vida, organizada, pronta para a loucura.
28 yıldır biniyorum, bu işte ciddiyim ama hiç profesyonel olarak yapmadım.
Já ando de bicicleta há 28 anos, a sério, mas nunca como profissional.
LeMond ilk Fransa Bisiklet Turu'nu kazandığında yedinci sınıftaydım sanırım.
Quando o LeMond venceu a primeira Volta à França, acho que eu estava no sétimo ano.
Büyük ölçüde doping kullanan atletlerin yakalanmasına yönelik testler geliştirmemle tanınırım.
Sou mais conhecido por desenvolver testes para que os atletas sejam apanhados, se estiverem a consumir drogas.
WADA, Dünya Dopingle Mücadele Ajansı'dır.
A AMA é a Agência Mundial Antidopagem.
Bu, yıllardır emek verip kazandığım itibarımı zedeleyebilir.
Isto pode lesar a minha reputação que desenvolvi durante anos...
Testosteronun hazır.
A testosterona vem pronta a usar.
Bu iş çığırından çıkmaya başladı.
Isto começa a tornar-se ridículo.
Rusya 80'lerde atletlerine doping kullandırıyormuş.
A Rússia dopava os atletas nos anos 80.
Grigory, testosteron tedavisinden sonra idrarın temizlenerek negatif çıkma süresi ne kadardır?
Grigory, qual é o tempo habitual para a urina passar a negativa após um tratamento completo de testosterona?
Yoksa idrarın kaynağı ve sebebi merak uyandırır.
Senão, qual é a origem da urina e porquê?
ABD olarak Sovyetleri buraya çağırıp test etmek istedikleri atletleri seçtirecek ve onların gözü önünde test edecektik.
Nós, os EUA, convidávamos soviéticos para virem para a América escolher os atletas que quisessem testar, chamávamo-los e testávamo-los onde os soviéticos estivessem a ver.
Güvenceden sorumlu son kişi laboratuvarın başkanıdır, değil mi?
O diretor do laboratório era a última posição infalível, certo?
Sınırı ve gümrüğü geçmeden önce.
Antes de passar a fronteira e a alfândega.
Yarış için performans artırıcı ilaç testi yaptıklarını söylüyorlar.
Quanto a testes antidopagem para melhorar o desempenho, a corrida diz que os faz.
Ama tabii, neredeyse herkesin günah işlediği bir dönem vardır.
Mas, mais uma vez, quase toda a gente tem um período em que foi pecador.
IAAF tarafından cezalandırılacak atletler olacaktır.
Vão ver atletas a serem sancionados pela IAAF.
" Rusya, doping sorunuyla mücadele etmek için gerekli tüm önlemleri almıştır.
" A Rússia tomou as medidas necessárias para combater o problema da dopagem.
Ben ortadan kaldırılırsam o zaman Rusya olimpiyatlara katılır.
Se eu for expurgado pronto, a Rússia irá às Olimpíadas.
Atletizm takımımızla ilgili son gelişmelere ilişkin olarak spor bakanımızı ve tüm spor yetkililerimizi bunu birinci öncelikleri yapmaya çağırıyorum.
Em relação aos eventos recentes ligados à nossa equipa de atletismo, recomendo ao ministro do Desporto e a todos os meus colegas desportivos que tornem isto na sua prioridade número um.
İkincisi, bir iç soruşturma başlatılması şarttır.
Segundo, é vital que façamos a nossa própria investigação interna.
Sana "evet" ya da "hayır" olarak cevaplayacağın sorular sorarak başlamayı düşünüyorum.
Eu estava a pensar em começarmos... Eu faço-lhe perguntas e o senhor responde "sim" ou "não".
Önceden başkanı olduğu doping ajansı RUSADA'dan aldığımız bilgiye göre kendisi ağır bir kalp krizi geçirmiş.
Soubemos pela RUSADA, a agência antidopagem da qual ele era o ex-diretor, que ele parece ter tido um ataque cardíaco fulminante.
WADA, seni ve beni ortadan kaldırmak için her şeyi vermeye hazır.
A AMA paga o que for preciso para eu e o Bryan desaparecermos.
"Binlerce olimpiyatçının testlerini yapan laboratuvarın başkanı Grigory Rodçenkov, yasaklı maddelerden oluşan üç ilaçlı bir kokteyl geliştirdiğini ve bunu içkiyle karıştırıp onlarca Rus atlete vererek spor tarihinin en kapsamlı ve başarılı doping hilelerinden birinin gerçekleştirilmesine yardım ettiğini açıkladı."
"Grigory Rodchenkov, que geria o laboratório que tratava dos testes de milhares de atletas olímpicos, disse que desenvolveu um cocktail de três substâncias proibidas que misturava com uma bebida alcoólica e fornecia a dezenas de atletas russos para ajudar a facilitar um dos mais elaborados e bem-sucedidos ardis de dopagem na história do desporto."
Alan kişinin gözetiminde yapılır.
Quem recolhe está ali a ver.
Analitik çalışma A numunesi üzerinde yapılır.
O trabalho analítico é feito na amostra A.
Tabii bu, Rodçenkov'un akıl sağlığına dair eski soruları gündeme getiriyor çünkü dört yıl önce başarısız bir intihar girişiminin ardından akıl hastanesine yatırılarak kendisine birinci evre şizofreni teşhisi konmuştu.
E havia questões mais antigas sobre a saúde mental de Rodchenkov em tudo isto, pois há quatro anos, após tentativa de suicídio, foi para uma instituição psiquiátrica, o diagnóstico descreveu como as primeiras fases de esquizofrenia.
Christiane bu numuneleri yeniden uygun şekilde test ederse hepsini pozitif bulacaktır.
Quando a Christiane voltar a testar corretamente estas amostras, basicamente, verá que são todas positivas.
Hayır, bunu gördük ama asıl sormak istediğimiz, nasıl yapıldığı, bunu anlamak...
Não, nós vimos isto, mas queremos fazer a pergunta e também saber como isso era feito, compreender...
Fakat sırıkla atlayıcı Yelena İsinbayeva gibi atletizm yıldızları yüksek mevkide dostları olmasına rağmen gelecek ay Rio Olimpiyatları'nda altın madalya için yarışamayacaklar.
Mas as estrelas do atletismo, como a saltadora à vara Yelena Isinbayeva, não competirão para o ouro nas Olimpíadas do Rio, no próximo mês, apesar de terem amigos em posições de destaque.
Ne iddia ederse etsin, hükûmeti kendisiyle karıştırıyor.
O que quer que ele alegue, está a confundir-se com o governo.
Moskova laboratuvarı devlet emriyle, güvenceli bir sistemle dopingli Rus atletleri korumak için çalışmıştır.
O laboratório de Moscovo operava para a proteção de atletas russos dopados dentro de um sistema infalível dirigido pelo estado.
Başkan Putin bulguları kınayarak dünyada politikanın spora karıştırıldığı tehlikeli bir tekerrür görüldüğünü belirtti.
O Presidente Putin condenou as descobertas dizendo que o mundo está a ver uma recorrência perigosa da política a interferir no desporto.
Adalet, politikadan bağımsız olmalıdır.
A justiça tem de ser independente da política.
Dört gün sonra Rusya'nın dopingle mücadele ajansının yeni başkanı New York Times'a yıllardır olimpiyatlarda hile yapmak için
Quatro dias depois, o novo chefe da agência antidopagem da Rússia admite ao New York Times que havia "uma conspiração institucional"
Bu film, sonuçlarına aldırmadan gerçeğin peşinde koşan muhbirlere ve kurallara göre oynamayı seçen tüm atletlere adanmıştır.
Este filme é dedicado aos informadores que buscam a verdade acima de tudo e a limpar atletas de todo o mundo que escolham seguir as regras.
Belki otobüse çok binmekten sırt derileri kalınlaşmıştır.
Talvez tenham a pele mais grossa, de andar no autocarro.
Antarktika Dünya'nın en ücra kıtasıdır.
A Antártida é o continente mais remoto do planeta.
Sanırım cidden Hindistan'la konuşuyordum.
Acho que telefonei para a Índia.
- Yardım isteğinize minnettarım. Ama sosyal işaretleri anlamak, sohbet etmek gibi olaylar oğlumun günlük yaşamını zorlaştırıyor.
Aprecio a sua ajuda, mas tudo o que dificulta a vida do meu filho, comportamentos sociais, conversa de circunstância...