Aşkın tradutor Português
11,658 parallel translation
# Beni aşkının rengine boya #
Pinta-me de açafrão
Mira aşkını gözden çıkardı.
A Meera ama-te muito.
- Aklınızca abinizin aşkını mı kurtaracaksınız?
Ele salva-a. E os dois apaixonam-se. É o limite.
Ne olduysa olmuş. Ama içinde bir yerlerde, hala ilk aşkını unutmayan bir kalbin vardır.
Não importa o que aconteceu entre os dois, ela ainda não esqueceu o primeiro amor.
Sidhu, aşkının pahalı olduğunu biliyoruz.
Siddhu, não sabíamos que passavas por tantos problemas.
# Aşkın parçalandığında #
Quando te separas do teu amor
Yüzyılı aşkın zamandır Yew Tree'deler.
Eles estão em Yew Tree há mais de um século.
Tomurcuklanan aşkını Anavatan'a hizmet etmek için kullanabilirsin.
Podes usar o teu romance recém-começado ao serviço da Pátria.
Winston, bu kupa bir yılı aşkın süredir, hiç iş görmedi.
Winston, aquela caneca não aparece há mais de um ano.
Leydi Mary aşkın hepimizi parmağında oynattığına inanmıyor demek ki?
Então, a Lady Mary não acredita que o amor conquista tudo?
3 yılı aşkın süredir para veriyorum sana.
Paguei-te por mais de três anos.
Hayatımın aşkını da asla terk edemezdim, ikinizden 2 ay boyunca ayrı da kalamazdım.
Eu nunca poderia deixar o amor da minha vida, abandoná-la e a ti durante dois meses.
Aşıklar aşkınızı unutun ve bunlar aşkının listesi.
" Amantes, esqueçam o vosso amor, e desejem o amor destes.
Hayatının aşkını kaybetmedin.
Nunca perdeste o amor da tua vida.
Hayatının aşkını kaybettikten sonra.
Depois do amor da sua vida ter desaparecido.
- Allah aşkına sen ne yaptın?
- O que fez?
Çünkü farkettim ki nasıl olursa olsun, bu yerlerde buldum babanla aşkın zirvesini burada yaşadım, veya bana verdiğin sevinci burda buldum.
Porque compreendi que não importa quão excitantes esses locais fossem. Eles nunca seriam mais importantes do que o amor que eu tinha com o teu pai aqui. Ou a alegria que me deste.
Bana bir çeşit ulusal kahraman olduğun söylenmişti. Vatanına olan aşkından dolayı ailesiyle olan yaşamını feda etti dediler.
Contaram-me que eras um herói nacional, que sacrificaste a vida com a família pelo teu país.
Clementine'ye olan aşkın, insan ruhunun zirvesinde tuttuğun şeydir.
O seu amor pela Clementine é o que mantém o espírito humano por cima.
Tanrı aşkına, sizin gibi genç güzel bir bayanın kötü, ahlaksız bir kuş bokunun yanında ne işi var?
Que raio faz uma jovem como você com um merdoso inútil como ele?
Parasını da ver Tanrı aşkına.
A pagar, pelo amor de Deus.
Senin yıldızın kütleçekimsel olarak benimkinin etrafında dönüyor. Bana hayatımın aşkını getirdin, Elliot.
A tua estrela a orbitar a minha gravidade trouxe o amor da minha vida, Elliot.
Egzotik bir aşkını mı kaybettin?
Uma paixão exótica?
Aşkın öldürdüğünü gördüm aşkın hayat kurtardığını gördüm.
Já vi amor que mata e amor que redime.
Aşkın suçlu hissettirdiğini gördüm ve aşkın sevdiğini kaybetmiş kişiyi kurtardığını.
Vi amor que acredita nos culpados e amor que salva os enlutados.
Şeftali, aşk'ın bir yukarı düğmesi var birde aşağı düğmesi var çekmek için birini seçmelisin.
Querido, o amor tem um botão para ligar e outro para desligar. Tens de decidir qual queres premir.
Hayatımın aşkı da aynı turla gitti.
O amor da minha vida, também.
Sen kendine aşk doktoru diyebilecek en son insansın.
És a pessoa menos qualificada para se intitular médica do amor.
Evet, anladım. Tüm bu aşk doktoru olayını anlamamıştım zaten.
Nunca percebi isso de ser médica do amor.
Sana sunacak çok şeyim olmadığının farkındayım. Muhtemelen baban meteliksiz bir emlakçıdan daha fazlasını umuyordur... Fakat orta halli şekilde aşk yaşanabiliyorsa o zaman iyi.
Sei que não tenho muito paraa oferecer e o seu pai provavelmente está à espera de mais do que um feitor sem dinheiro, mas se for permitido pesar o amor numa balança, tenho muito para oferecer.
Benim hayatımın aşkı katil bir manyak.
O grande amor da minha vida é uma maníaca homicida.
Kurallarını biraz askıya almayı teklif ediyorum.
Proponho uma breve suspensão das tuas regras.
Hayatımın aşkıydı.
Ele era o amor da minha vida.
Gitarist ya da şarkıcı kiralayıp evet dediğin anda aşk şarkıları çalmalarını isterdim.
Tinha contratado um quarteto, ou um solista, ou uma maldita banda de mariachi, para começar a tocar quando dissesses sim.
Yarın ki programımda, ben tüm Mali'ye aşkımızı ilan edeyim.
Amanhã no meu programa, falarei do nosso amor a todos do Mali.
Bazen aşk sana çılgın, iğrenç şeyler yaptırır. Bunun gibi.
Às vezes o amor leva-nos a fazer coisas loucas e repugnantes.
Bir Hamster'ın Aşk Hikayesi.
"A história de amor de um hamster".
Bayan Winter'ın hayatının aşkı olduğunu nasıl anladın?
Como é que sabia que a Sra. Winter era a rapariga para si?
Aşk denkleme hiç girmedi, projenin prensine takasladın.
O amor não entrou na equação. Trocaste-me pelo responsável do projecto.
Ne cennette, nefrete dönmüş aşk misali bir hınç var ne de cehennemde aldatılmış bir kadının öfkesi.
O céu não conhece tamanha ira como a do amor tornado em ódio. Nem o inferno conhece fúria como a de uma mulher escarnecida.
Aşk hayatın nasıl gidiyor?
- Que tal a tua vida amorosa?
Aşk hayatın nasıl gidiyor?
- Como vai a tua vida amorosa?
Sen hayatımın aşkısın.
És o amor da minha vida.
Hayatının aşkı olduğumu söyledi.
O Mike disse-me que eu era o amor da sua vida.
Ne bekliyordun ki? Askıda bırakılmanın nasıl bir şey olduğunu anlamanızı bekliyordum.
Esperava que compreendesse como é ser deixado para trás.
- Hayatımın aşkı.
O verdadeiro amor da minha vida.
Tüm bunlar bizi, penis ve vajinanın arasına koyuyor aşk, evlilik ve giysiler gibi.
Todas as coisas que metemos entre a pila e a rata, como o amor, o casamento, a roupa...
Aşk içinde,... saadet içinde ve arzularını giderdiğin bir hayat.
Uma vida de amor, de felicidade e satisfação.
Aşk sonsuza kadar saçmalığını eninde sonunda aşacak.
Ele vai aceitar-me de volta.
Siz ikiniz benim kayıtsız aşkımın kızıl saçlı temellerisiniz.
Vocês as duas são os meus pilares ruivos de amor incondicional.
Hayatımın aşkı görmezden geliyor.
O amor da minha vida evita-me.