Aşırı tradutor Português
67,346 parallel translation
"Mamba du Mal, kuzey yarım kürenin en ölümcül yılanlarından biridir, aşırı tesirli zehriyle bilinir."
"A Mamba du Mal é uma das cobras mais mortíferas do hemisfério, conhecida pelo seu poderoso veneno."
Aşırı derecede iltihaplanmış.
Estão muito inflamados.
Aşırı tepki göstermiş olabilirim.
Eu posso ter exagerado.
EHS olarak da bilinen elektromanyetik aşırı duyarlılık.
Por vezes, é referida como HSE. Hipersensibilidade Eletromagnética.
Sürekli dükkanın kasasından aşırırdı.
Não tirava as mãos da gaveta do dinheiro.
Üniversite başvurularımda harika görünecektir. Ama geçen yıl, denediğimde Cheryl aşırı kilolu olduğumu söyledi.
Ficaria ótimo, nas minhas candidaturas às faculdades, mas, o ano passado, quando prestei provas, a Cheryl disse que eu era gorda demais.
"Aşırı Mevsimlik 5 Betty Draper."
"Demasiado Betty Draper na quinta temporada." Foi uma fala fantástica.
Belli ki babanın parası sana aşırı özgüven vermiş.
Acho que o dinheiro do teu pai está a dar-te excesso de confiança.
Aşırılık kişisel bağ göstergesi, onları cezalandırmak istiyorlar.
O exagero diz-nos que há uma ligação pessoal, e queriam que fossem punidos.
O köylerin ruhani liderleri aşırı uçtadır.
Estes líderes espirituais são extremistas.
Tamam, içeri gireceğiz, sessiz konuşacağız, aşırı saygılı olacağız, bozuk paralardan mest olacağız ve Dennington Koleji'nin nasıl bir okul olduğunu göstereceğiz.
Vamos entrar, usar as nossas vozes interiores, ser muito respeitadores, ficar muito entusiasmados com as moedas e vamos mostrar-lhes como é o Liceu de Dennington.
Aşırı heyecanlıydı, dedikleri zar zor duyuluyordu..
Ele estava frenético. Quase não ouvi.
Ama Klaus yukarıdan baktığında, çalıların tanıdık, kötücül bir gözü andırdığını görünce labirenti hem sır hem de tehlikelerle dolu bir yere benzetti.
Quando o Klaus olhou de cima, viu a forma como as sebes formavam um olho sinistro e familiar que parecia conter segredos e perigo.
- Ama yılan ısırıkları...
- As marcas de mordedura...
Grup toplantısı. Korkularını dışarı dökmelerine izin veririz. Aşırı etkilenenleri evine göndeririz.
Quem estiver muito abalado, pode ir para casa, tira uma licença, os restantes vão salvar a Axe Capital.
Hayatımda yaptığım en iyi hamlelerde disiplin, sabır ve güven istedim.
As melhores decisões que tomei exigiram disciplina, paciência e confiança.
Axe'in şahsi parasıyla yıldızlara ulaşacağımızı söyle. Axe bu saçmalıktan aklanır aklanmaz onlarla toplantı yapacağımızı söyle. Çünkü bu sadece bir saçmalık.
Que resolvemos tudo com o dinheiro do Axe e que haverá reunião assim que Axe for ilibado de todas as mentiras, é isso que são mentiras.
"Renkli tenliler içinse seçenekler oldukça sınırlıdır."
Para pessoas de cor, as opções são bastante limitadas. "
Eşyaların yenisi alınır.
As coisas podem substituir-se.
Barışırız.
E fazemos as pazes.
İncil'deki kehanete göre iki tanık yedi musibete katlanmak zorundadır.
A Bíblia diz que as duas Testemunhas devem suportar sete tribulações.
Jimmy McGill, ayak takımıyla birlikte parmak izlerini aldırıyor.
O Jimmy McGill a dar as impressões digitais com o povo.
... aşırı cezalandırma diyebiliriz.
Clássico caso de declaração excessiva.
En kötü şeyleri bile aslında asil gibi duran sebepler için yapma gibi bir huyu vardır.
Ele consegue fazer as piores coisas por motivos que quase soam nobres.
Sonuçlarına katlanmaya her şeyiyle hazır durumda.
Ele está mais do que preparado para enfrentar as consequências.
Hazır konusu açılmışken, buranın masraflarını da konuşmamız lazım.
Precisamos de falar sobre as despesas deste lugar.
Hemen Duke City Koltukları'na gelin ve ayaklarınızı kaldırın.
Então, venha à Encostos Duke City e estique as pernas.
Nineler o ufak Johnny, Sally ve Skip için müziğin armağanını almaya bayılır.
Ouçam. As avós adoram comprar presentes musicais para o pequeno Johnny, para a Sally e o Skip.
O ayakkabıya parası yetiyorsa, kafası kesin çok rahattır.
Se ela as pode comprar, é porque leva uma vida desafogada.
Sinyal verici hazır.
Dumont, as coordenadas são 40.7513 graus norte,
Performans artırıcı uyarıcılar ve metabolizmayı yavaşlatan kaygı gidericiler.
Estimulantes para melhorar o desempenho, diminuir as inibições, aliviar a ansiedade.
Motoru kapatıp, kontağı pencereden dışarı atmanızı istesem çok olmam sanırım.
Acho que não é pedir muito que desliguem o motor e atirem as chaves pela janela.
Şey, hayır. Savaşta insanların neler yaptığını gördükten sonra Sana iyi gelecek ilaç dışında her ilacı önerirler.
Depois de teres visto o que fazem na guerra, eles oferecem-te todas as drogas exceto a que precisas para fazer-te esquecer.
- Hayır. Sahip olduğum şeyleri daha iyi kavrayana kadar, anlattığım tek insan sensin, tamam mı?
Até ter as coisas mais bem pensadas, só te estou a dizer a ti, está bem?
Burada soğan halkaları nasıldır?
Como são as rodelas de cebola, aqui? - São ótimas.
Güzel mi? Tam bir narsist olmak için değil, ama sanırım insanlar fazla... takıntılılar sana.
Não quero ser narcisista, mas pensei que as pessoas fossem...
Şimdi sahaya River Kızlarını ve özel yıldız konukları kızım Josie ve Pussycats'i alkışlarla çağırıyoruz.
Agora, por favor, juntem-se a mim em acolher no campo as nossas River Vixens e as suas convidadas especiais, a minha filha, Josie, e as suas Pussycats!
Hayır, kurallardan çıkmayan iyi kız gibi konuştun.
Falaste como uma boa menina que segue sempre as regras.
Sadece kendin için zorlaştırırsın işleri.
Só vais dificultar as coisas para ti.
İçkiyle karıştırınca, çekingenliği azaltıyor.
Misturado com álcool, diminui as inibições.
O günden beri de tüm işler tıkırında.
E, desde aí, as coisas têm sido tão suaves como a pele de um vison.
Jeneratör işe başladığında ışıklar azalacaktır, işte o an hazır olmalısın.
As luzes vão abaixo quando o gerador arrancar, e é aí que tu entras.
Ben kanıtı karısından alırım.
Eu vou sacar as provas à mulher dele.
Hayır, sadece karınlarını ağrıtana kadar... krema yemelerini sağlayabilirim.
Não, só lhes dou demasiado chantilly e encho-lhes as barrigas até que lhes doa.
Aşırılık olduğunu düşünen?
- Um exagero, não vos parece?
Yaraların dışarıdan bakınca iyileşmiş olabilir, ama için hala kırık ve kanıyor.
As tuas feridas cicatrizaram por fora, mas por dentro ainda estão abertas e ainda a sangrar.
Güzel kız avcısıdır.
Um verdadeiro íman para as miúdas.
Dövme, çarpılma ve yıkanma amacıyla metali yumuşatmak için bozuk paralar tav fırınında ısıtılıyor.
As moedas são então aquecidas numa fornalha de temperar de modo a amolecer o metal para o comprimir, polir e lavar.
Sahte kalıp asıl üretimi yapacak kadar sağlam değil, yani muhtemelen kırılır.
A matriz falsificada não tem resistência suficiente, por isso, é provável que se parta.
Kurul, yeni programlara yatırım tekliflerimi reddetti.
A direção rejeitou as minhas propostas de investir em novos programas.
Sanırım makineler yeniden başlıyor.
Acho que as máquinas voltaram a ligar-se.