English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ B ] / Babası

Babası tradutor Português

29,456 parallel translation
Babası Art.
É o Art.
Yıllarını babasız geçirmeleri benim hatam değil.
Eu não tenho culpa por teres passado anos como pai ausente.
Kimse anne-babasını anlamaz.
Nenhum filho compreende os pais.
Babası yolda.
O pai dele está a caminho.
Jimmy Bennett'ın babası zoru başarıp uyuşturucuyu bırakmış.
O pai do Jimmy Bennet venceu a luta e conseguiu livrar-se das drogas.
Ve bebeğinin babası komşunun oğluydu.
E o rapaz vizinho era o pai do seu filho.
O bebeğin babası!
- Ele é o pai daquela criança!
Masanın kenarına oturdu, oğlumun gözlerinin içine baktı hamilelikle ilgili hiçbir şey söylemedi. Kendisine ayak bağı olacakmış gibi davrandı ama Jackson o bebeğin babası.
Ela sentou-se naquela mesa, olhou o meu filho nos olhos, não disse porcaria nenhuma sobre a gravidez, tratando-o como uma inconveniência,
Jackson'ın babası sevgi dolu, nazik ve eğlenceli biriydi.
O pai do Jackson sabia ser amoroso, generoso e divertido.
Bana Jackson'ın babasından bahsetmene sevindim.
Estou feliz que me tenhas contado sobre o pai do Jackson.
Randy, vaftiz babası olacağım.
Randy, vou ser padrinho.
Babası gibi, güvendiklerine düşman olmak doğasında var.
E, como o pai, ela tem o hábito de se virar contra quem confia.
Annesi Hexenbiest, babası Grimm.
A mãe é uma Hexenbiest, o pai é um Grimm.
Oğlunun babası olduğunu biliyorum.
Sei que ele é pai do teu filho.
Babası senatör.
O pai é senador.
Peki ya babası?
E o pai?
Babası ben olmayacağım.
Não serei pai dele.
Babası.
O pai.
Ben, Patty'nin ağabeyiyim. Bunlar da babasıyla üvey annesi.
Eu sou... eu sou o irmão da Patty.
Babasının artık onunla konuştuğunu söyledi. Ofisteki sekreterlerden birinin babasıyla bir şeyler içmeye çıkmışlar.
Bem, ele disse que o pai agora fala mais com ele, e ele contou-lhe que tinha saído com o pai de uma das secretárias do escritório dele.
Kadının babasıyla konuşmak Bay Beeman için zor olmuş olsa gerek.
Imagino que tenha sido realmente duro para o Sr. Beeman conversar com o pai dela.
Bakıyorum da babasına çekmiş.
Vejo que ele sai ao pai.
Onun babası sürümüzün yarısını... kendilerini ısıtmak için öldürdü.
O pai dele matou metade dos nossos e aquece-se com a nossa pele.
Winston hâlâ bu ülkenin babası olduğunu sanıyor.
Winston ainda pensa que é o pai da nação.
Onu babasından başkasının alma yetkisi olduğunu hatırlamıyorum.
Apenas o pai dele tem autorização para o vir buscar.
Şoförü ben olacağım, ödevine yardım edeceğim babasının ruhsal durumu kötüyken birlikte olacağı birini bulacağım.
Serei a boleia dele, irei ajudá-lo com os trabalhos de casa, dar-lhe alguém com quem conviver enquanto o pai dele se organiza.
Hadi ama, o çocuğun büyük babası.
Não vai acontecer. Vá lá, ele é o avô do miúdo.
Benim için önemli olan bana baktığında zombi babasını görmüyor.
É importante para mim que quando ele olhe para mim, não veja um pai zombie.
Davadaki soruşturmacı sen değilsin, babasın.
Isso não é o seu trabalho. Você não é o investigador neste caso, é o pai.
On bir yaşındayken anne babası lokantalarının arkasındaki otoparkta silah zoruyla soyulmuş. - Ve öldürülmüş.
Quando ele tinha 11 anos, os pais dele foram assaltados à mão armada no estacionamento atrás do seu restaurante, e foram assassinados.
Emma Al Fayeed'e dua ederken.. ... babası şiddet içerisinde bağışlanmasını dilerken biz de başkanımızın yanındayız.
Rezamos pela Emma Al-Fayeed e apoiamos o pai dela, o nosso Presidente, que quer enfrentar a violência com perdão.
Neden babasının sana karşı olduğunu...
Porque o pai dela se virou contra si.
Ben babasıyım.
Sou o pai dela.
Bir insan olarak, burada durup Tanrı'ya teşekkür edeceğim. Kocam, üç çocuğu hem annesiz hem de babasız bırakmaktan sorumlu olmadığı için.
Como ser humano, dou graças ao Senhor por o meu marido não ser responsável por ter deixado três crianças sem nenhum dos pais.
Babasının öfke sorunu var.
O pai tem crises de raiva.
Anonsları dinlemediğine eminim ama babası dinliyordur. Korkup daha hızlı hareket edecek.
Ele não presta atenção a anúncios, mas aposto consigo que o pai presta, o que significa que acabou de afugentar ainda mais o pequeno.
Bunlar Geppetto'nun anne ve babası.
Estes... Estes são os pais do Geppetto.
Babası onu bulursa diye kendisini korumanın bir yolunu arıyordu.
Ele tentava encontrar uma forma de se proteger caso do pai dele o encontrasse.
Önce bebeğimin babasının aletini almalıydım.
Tive de ir buscar a carrinha do meu homem.
Bebek doğduğunda babası olacaksın ama şu anda seçim şansın yok.
És o pai quando houver um bebé. Mas agora, não tens escolha.
Yüzündeki o minik gülümseme babasına o kadar benziyordu ki.
É aquele sorriso que ele tem. Tão parecido com o pai dele.
Bilim insanları anne babası teta radyasyonuna maruz tuttu.
Exposto a radiação teta pelos pais, que eram cientistas.
Oğlumu babasız mı bırakacaktım?
Deixar o meu filho órfão?
Şimdi sadece babası ol.
Apenas sê o pai dele.
Ablamla onun babası aynı katta kalıyor.
A minha irmã e o pai dele estavam no mesmo piso.
Eğer olamazsam, o zaman en azından çocuğumuzun babası olayım.
E se não posso ter isso, pelo menos quero ser um pai para o nosso filho. Por isso...
Şimdi de babası mı oldun?
O quê, agora és o pai dele?
Tabii ki babasının kim olduğunu biliyorum.
Claro que sei quem é o pai.
O babasını görüyor.
Ele veja o seu pai.
Ben babasıyım.
Eu sou o pai.
Babası sen değilsin.
Tu não és o pai.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]