Bardak tradutor Português
4,552 parallel translation
Baba, bir bardak bedava tekila için orasını burasını gösteren kızlardan biriymişim gibi davranıyorsun bana.
Pai, estás a agir como se eu fosse dessas raparigas que se exibem só para ganhar tequila de graça.
Bir bardak su içer miydiniz?
Posso oferecer-vos um copo de água?
Bir bardak su alırdık Ken.
Um copo de água seria excelente, Ken.
Evet, yarım litrelik bardak kaldırıp indirmenin senin için iyi bir tedavi olabileceğini düşündüm.
Sim, achei que deitar abaixo algumas canecas seria uma boa reabilitação para ti.
Birbirinize çok uygunsunuz çünkü ikinizin de bardak yıkamaktan anladığı yok.
Acho que nasceram um para o outro, nenhum sabe lavar um copo.
Ciddiyim, bir bardak şaraptan sonra adam inekten, Cyrano de Bergerac'a dönüştü.
Estou a dizer, uma taça de vinho, e ele passou de nerd a conquistador.
İzleyicileri ve bir bardak su ile.
Uma plateia e um copo d'água?
Soğuk bir gecede sıcak bir bardak çay gibisi yoktur.
Meu, nada como uma quente chávena de chá numa noite fria.
Harika bir bardak kahvem ve gelmesini beklediğim bir çöreğim var.
Bebi um café e comi um folhado pelo caminho.
Kafasında bardak kırmayı tercih etmezsin yani, anladın mı?
"com ela, em vez de o espatifar." Está a ver a ideia?
Hapşıran, öksüren, tıksıran birinin yanında bir bardak su bile içemiyorum.
Eu não posso beber um copo de água em uma única respiração e você soluçar espirro e tosse.
Her şeyden önce... bir bardak Nitrik asidin üzerine RDX dökeceksin.
Primeiro de tudo... para RDX em abowl de ácido nítrico.
Şampanya patlatıp birkaç bardak getireyim.
Vou abrir o champanhe e trazer os copos.
Biz içeri girip, bir bardak su alabilir miyiz?
Acha que podíamos entrar e beber um copo de água?
Dört bardak su lütfen.
Quatro copos de água, por favor.
Daha yarım bardak içtim. Hayır.
Bebi do copo dela, há pouco.
İstediğin bir şey var mı? Bir bardak kahve gibi?
Podemos servir um café?
Benim fikrime ters düşüyor ama... -... son bir bardak daha, tamam mı? - Söz veriyorum.
Vai contra o meu bom senso, mas é a última caneca, está bem?
Ve her yemekte bir bardak şarap.
E, também, um copo de vinho por... cada refeição..
Birkaç mendil ve bir bardak Darjeeling çayı getirebilir misiniz?
Podia trazer-me lenços de papel e chá Darjeeling? Obrigado.
- Gidip bardak getireyim, olur mu?
- Vou buscar uns copos, está bem?
Birer bardak... -... çay içelim.
- Por favor?
Yumurta, fasulye, kızarmış patates, sosis, domuz pastırması, 2 tost, bir bardak çay.
Ovos, feijão, batata frita, linguiça, bacon, duas torradas e um copo de chá.
Aslında çıkar şu ayakkabılarını ve kendine bir bardak çay yap.
Praticamente tirei os sapatos e fiz uma chávena de chá.
Şöminede erimiş bardak damlaları var ve bu viski son zamanlarda açılmış.
- Sim. Há pedaços de vidro na lareira, e este uísque foi aberto recentemente.
Burada dört bardak varmış ama şu anda odada üç tane var.
Estiverem recentemente quatro copos aqui, agora existem apenas três.
Dördüncü bardak nerede?
Onde está o quarto copo?
- Bir bardak su rica edebilir miyim?
- Podem trazer água?
Afedersiniz bir şişe ve bir bardak daha alabilir miyiz?
Com licença. Pode trazer-nos outra garrafa e mais um copo?
Bir bardak su içmek istedim bulaşık makinesinin çalışır hâlde olduğunu fark ettim, içini açtım...
Queria um copo de água e vi que máquina de lavar louça estava a funcionar, então abri...
Üç bardak Nyquil aldın. Yakında uykun gelir.
Bem, tu bebeste aquelas três chávenas de Nyquil, vais estar a dormir não tarda nada.
Bardak arıyorum.
- Estou à procura de um copo.
Sadece birkaç bardak viski verdim.
Dei-lhe uns uísques.
İşe aşırı geç kalmıştım deli gibi koştururken koca bir bardak kahve içmeye çalışıyordum ta ki bu gördüğün adam bana çarpana kadar.
Bem, estava super atrasada para o trabalho, a correr que nem uma maluca, a beber o meu café gigante, quando este tipo esbarra contra mim.
Yine o bardak.
Essa chávena novamente.
Şimdi Amy ile konuşuyorduk da kendisi aramızdaki bu hırgürün, bir bardak suda fırtına koparmaktan ibaret olduğunu söyledi.
Eu estava a falar com a Amy e ela fez-me perceber que esta pequena picardia entre nós não tem razão de ser.
Adam soğuk kanlılığını korumaya çalıştı, Melinda ona bir bardak içki fırlattı ve adam gitti.
Ele tentou manter a calma, ela atirou-lhe com uma bebida, ele sai.
O yüzden, çaylarının tadı bir bardak sıcak toprak gibi.
Por isso é que o chá deles sabe a uma chávena quente de terra.
Bir bardak da ben alabilir miyim?
Mais um copo.
Taksi şoförü bir bardak kahve almak için parketmiş.
O taxista parou aqui para tomar um café.
Her göreve gittiklerinde A takımı, Bay T'ye bir bardak süt içinde uyku hapı veriyorlardı.
Sempre que iam em missão, os Soldados da Fortuna davam ao Mr. T um copo de leite e um soporífero.
Pekâlâ madem, ben kullanmayı sevenlere bardak satmaya kaçtım.
Bem, vou continuar a vender copos para o pessoal que os usa.
Bir bardak jet yakıtı, iki kara panter bir de ağır bir şekerleme tükettim.
Tenho uma chávena de Jet Fuel, duas de Black Tigers, e uma de Butter Toffee aqui dentro.
Atılabilir bir bardak üretecekti, ki böylece her defasında...
Inventar um copo descartável para não ter de lavar...
... kıçımın dibinde binlerce bardak!
Milhares de copos no banco de trás do carro.
- Yarım bardak içtin anca. - Kalanı da iç gitsin kızım!
- Bebe o resto, miúda!
Ben ekspreso yapıyorum, sen de bardak satıyorsun.
Estou a fazer café expresso, e tu vendes copos.
Bardak satacağım.
Para vender copos.
O bardak şirketten mi? Yoksa para verip mi aldın?
Este copo foi de graça ou tiveste de pagar por ele?
- Michigan'a gidiyor olmasan belki sen de bardak çarpabilirdin. - Sıçayım ya.
Se não fosses para Michigan ia conseguir uma de graça.
- Bir bardak çay?
- Não.