Bataklık tradutor Português
905 parallel translation
Senin çalıştığın bataklık burasıdır.
É nesta espelunca que trabalhas.
Ama Kaptan Fry burası bataklık.
Mas, Capitão Fry, isto e um pântano.
Bataklık izimizi kapatır ve bana göre doğru yol bu.
O pântano cobre os trilhos e é a direcção certa, tanto quanto percebo.
Bu, şöhretin bataklık kumlarında yaşayan o güzel yaratıklardan birinin :
Esta é a história de uma dessas bonitas criaturas que viviam nas areias movediças da popularidade.
Bataklıktaki mezarlık.
No cemitério nos pântanos.
Eski mezarlık, bataklıklar, çiçekler.
Havia o velho cemitério, esquilos, malmequeres, margaridas.
Artık şu bataklık bitkilerinden biriyim.
Agora sou como uma dessas árvores.
İhtiyar bataklık tosbağası Samson'ı çağırsın.
Deixem a velha tartaruga lamacenta, gritar por Sansão!
Fakat bu bataklık ne yaptığını biliyor.
Mas sabe o que faz.
Bataklık bölgelerinde.
A sua ficha diz que passou três anos a trabalhar em bairros como este, os tais bairros desfavorecidos.
o bataklık kayan kumlar, yılanlarla doludur...
Ali esta cheio de areias movediças... bolsões de agua...
Bataklık!
O pântano!
Böylece bize bataklık ve sis kaldı.
Por isso, resta-nos a charneca e o nevoeiro.
Artık o bataklıkları bu tarlalara dönüştürdük.
Nós transformámos esses brejos em campos.
Bataklık.
No pântano.
Seni bataklık parmaklı orman faresi!
Seu imprestável!
Bataklık!
Areias movediças!
Şurası, Almanların suya boğduğu bataklık alan.
Aqui em baixo é o pântano que os alemães inundaram.
Her yer bataklık.
- Arriscado. É pântano tudo à volta.
30 metre ilerisi, belki bataklık kumu.
A 20 metros, areia movediça, se calhar.
Kimse bataklık kumundan bahsetmemişti.
Ninguém falou em areia movediça.
Darbeler. Bataklık kumu gibi.
Areias movediças?
- Shreveport dışında bir bataklık.
- Um pântano perto de Shreveport.
Bataklık mutasyon kaynıyor.
O pântano está cheio de mutações.
Topraklarının bataklık bir kesiminde düzeni sağlamak için.. .. en güvendiği şövalyelerinden olan Chrysagon de la Cruex yönetiminde..... bir grup savaşçısını bölgeye gönderdi.
Para proteger os pântanos de rebeldes, enviou guerreiros e seu melhor cavaleiro
Bataklık arazi onları buraya çekiyor.
Os nossos pântanos e lezírias atraem-nos em grande quantidade. Eu vi-os com estes olhos.
Bataklık, kule, Allahın unuttuğu yer.
Um pântano, uma torre indefesa, quase o fim do mundo.
Gelmeden önce bana dediler ki bataklık insanlarının benekli derileri ve perdeli ayakları vardır.
Antes de vir, disseram-me que o povo do pântano tinha a barriga às pintas e os dedos dos pés unidos.
Bu bataklık tavşanları için yalvaracak mısın?
Suplicar por estes coelhos do pântano?
- Büyük bir bataklık.
- É um grande pântano.
Bir tek bataklık var.
Há só pântano.
Bunu, bataklıkta tabut kayarken ve ben o sırada elini sımsıkı tutarken anladım.
Eu percebi aquilo quando eu estava a espremer a tua mão firmemente enquanto o caixão foi com os porcos na savana.
Duvarımız bataklık. Kilometrelerce uzunlukta bataklık. İçi leş gibi su, çamur, zehirli yılan ve sıtma mikrobu dolu.
O pântano é o nosso muro, quilómetros e quilómetros dele, cheio de água suja, areias movediças, cobras e malária.
Tıpkı müdürün dediği gibiydi, kilometrelerce bataklık, çamur, yaban domuzları, zehirli yılanlar, sivrisinekler, öldüren her şey.
Exactamente como o director disse. Quilómetros de pântano, areia movediça, cobras venenosas, mosquitos... tudo o que mata.
Güneş battıktan iki saat sonra, bataklık kıyısında buluşalım.
Duas horas depois do sol se pôr, vai ter comigo à beira do pântano.
Bataklık suyu kullansan da olurdu.
Podias ter usado água do pântano para isso.
George budur işte bir kenef, bir bataklık, G.D. Bataklığı!
É isso que o George é um lodaçal, um charco, um raio de um pântano!
Hey, bataklık!
Pântano!
Değil mi bataklık, değil mi?
Vais ser tu, pantanoso, vais?
Burası bir bataklık ve daha öğrenemeden dibe doğru sürüklenirsin.
Há aqui areias movediças e ainda te enterras sem dar por isso.
Evet, burada bir bataklık var, efendim.
Você também está um pouco molhado, senhor.
Ve Tierra del Fuego'daki bataklık yaşamını
Entrevistar a vida do pântano na Tierra del Fuego.
Thames Vadisi o zaman bataklık idi.
E nós sobrevivemos.
Bataklık seni esir edebilir, Ve hava seni kurutabilir,
A lama pode aprisionar-te As planícies podem ressecar-te
Bir dilim bataklık yılanı atıp, karıştıralım kazanı.
Naco de cobra paludosa, no caldeirão ferve e coze.
Ve bataklık...
As bordas são pantanosas.
Korkmayın. Sadece bataklık gazı.
Näo vos assusteis, é o gás do pântano.
Onunla gurur duy diye, onu Zanzibar'ın en aşağılık bataklığında büyüttüm.
Tinha-a no curral mais miserável de Zanzibar... assim podes estar orgulhoso dela!
Adımınıza dikkat edin. 40 yıllık pas güverteyi bataklığa çevirebilir.
Estejam atentos e vejam onde põem os pés. Quarenta anos de ferrugem transformam as chapas de ferro em areias movediças.
Korktum, atları kırbaçladım. Gecidin üstünde sandık düstü. Doğruca bataklığa.
Açoitei os cavalos e a caixa caiu... no pântano.
Bataklık kumuna değil mi?
Não será em areias movediças?