Bayrak tradutor Português
1,370 parallel translation
Damalı bayrak.
Bandeira axadrezada. Cuidado!
O bayrak her yere park etmemi sağlıyor.
As bandeirinhas permitem-me estacionar em qualquer lado.
- hiçbirşeyi atlatmayacağım... ben bayrak yakmıyorum, ve Kanada'ya kaçmıyorum.
- Não vou fazer isso... Não vou queimar bandeiras, nem vou fugir para o Canadá.
Dört, bir bayrak...
Quarto, uma bandeira...
Son olarak bayrak.
Finalmente, a bandeira.
Bayrak nerede?
Onde está a bandeira?
Ama bayrak yok.
Mas a bandeira não.
Mesele bayrak değil.
Não se trata da bandeira.
Elimizde resmi bir belge ya da bayrak yok.
Nós não trazemos nenhuma carta oficial ou bandeira.
Şuraya bakın.., Yuan beyaz bayrak açtı.
Lá ao fundo, a bandeira branca de Yuan.
Atmosfer olmayan bir yerde bayrak dalgalanıyor. Ve ayrıca düşüncelerini söylemekte çekinmeyen bir Astronotun ifadesi.
A bandeira tremula na Lua onde não há atmosfera e ouvimos o depoimento de um ex-astronauta que não tem medo de falar o que pensa
Nitekim atmosfer olmayan ay da bayrak sallanıyor.Bunun anlamı çekimi yapıkları yerde, 51.bölgede fırtına çıktığını gösteriyor.
O fato de a bandeira tremular na Lua, onde não existe atmosfera significa que existia vento na Área 51, quando filmaram isso
Şüpheli ölümler, fotoğraflar üzerinde oynanma yapıldığının kanıtı ve havasız vakumlu uzay da dalgalanan bayrak Ay'a gitmediğimize dair şüphelerimizin tek nedeni değildir.
Mortes suspeitas, evidências de fotos modificadas e bandeiras tremulando no vácuo do espaço não são os únicos motivos para duvidarmos que fomos à Lua
Bayrak havada!
A bandeira está levantada.
Bayrak!
A patologista deve ser a primeira a examiná-los.
Bir bayrak asmaya ne dersin?
Como, deixando uma bandeira?
Görünüşe göre kimse henüz bir bayrak dikmemiş.
Parece que ainda ninguém pôs uma bandeira.
- Bayrak kızı takımındayım!
- Sou da claque das "Raparigas de bandeira"!
Rüzgardaki bayrak gibi sallanıyor.
Deus nos acuda. Isto abana mais que o rabo de uma bailarina estrangeira.
Geç kalmayın. Bayrak bile tasarlamış.
Ela desenhou a bandeira.
"Gerçek aşkı Bayrak Bayramı'nda bulacaksın."
"Encontrará o amor na Festa da Bandeira."
Fevkalade! "Gerçek aşkı Bayrak Bayramı'nda bulacaksın."
Óptimo! "Encontrará o amor na Festa da Bandeira."
İyi de Bayrak Bayramı bugün.
A Festa da Bandeira é hoje.
Geçirdiğim en kötü Bayrak Bayramı buydu.
Esta foi a pior Festa da Bandeira de sempre.
Bayrak Bayramı bitmedi, değil mi?
- Ainda estamos na Festa da Bandeira?
Yani bunu bir bayrak yarışı oIarak görüyorsun.
Então vê isto como o passar do testemunho?
Askeri Mezarlığa gömülmek istediği yazıyor. Bayrak töreni ve askeri kavalye istemiş.
Diz aqui que pediu para ser enterrado no Cemitério Nacional, a cerimónia com bandeira e escolta militar...
Bu bayrak, yakınınız tarafından sağlanmış hizmet ve onurun bir simgesi olarak, müteşekkir bir ulus tarafından size veriliyor.
Entrego-lhe esta bandeira em nome de uma nação agradecida, como sinal de apreço pelos serviços prestados pelo seu ente querido.
Indy'de bayrak mı salladın?
- Tu deste a partida da Indy 500?
Anne, ne kadar garip ki Paula Teyzem Indy'de bayrak sallarken sen muhtemelen, BİM'e gitmişsindir.
Mãe, o quão engraçado é o facto de quando a tia Paula estava na Indy 500... Tu provavelmente estavas no... Price Mart.
İşte şimdi konuşmaya başladın. Bayrak bizimdir!
Agora sim, aquela bandeira é nossa!
- Yukarıya çıkıp bayrak hala orada mı diye bak.
- Teleporte e veja se ainda está lá.
Bayrak bizimdir.
Aquela bandeira é nossa.
Aptal bir bayrak için olmaz.
Não por uma bandeira estúpida.
Üç kilometrelik bayrak koşusunu koşuyor.
Corre nos 3200 m e na estafeta.
Savaşın ateşi içinde kimin için veya hangi bayrak için savaştığınız, bir fikir olmaktan çıkar.
No calor da garrafa deixa de ser uma ideia pela qual lutamos... ou uma bandeira.
"Geri dönmeyin!" yazan bir bayrak assalar ya dışarıya.
Por que não penduram uma faixa que diga : "Não voltem!"
Bayrak el değiştirdi.
O testemunho foi passado.
Kuş-K, bayrak el değiştirmiş.
K - Bird, o testemunho foi passado.
Bayrak etrafında bir grup oluşturun.
Formem um grupo à volta da bandeira.
Eve döndüklerinde onları karşılayan ne bir bando ne bir bayrak... ne de silahlı muhafızlar vardı.Onlar. ülkeleri emrettiği için savaşa gittiler... ama sonunda ne ülkeleri ne de bayrakları için ama... birbirleri için savaştılar.
Não havia bandas nem bandeiras nem guardas-de-honra para lhes dar as boas-vindas. Tinham ido para a guerra porque o país deles assim o ordenara mas, no final, não tinham lutado pelo país ou pela bandeira. Tinham lutado uns pelos outros.
Artık kimse bayrak sallamıyor.
A Guerra Fria acabou, já ninguém se identifica.
Eğer suikast başarılı olursa dönerken kırmızı bir bayrak salla.
Se o plano tiver êxito, acena um pano vermelho no regresso ;
Eğer kırmızı bayrak görürsem sana cennetten gülümserim.
Eu sorrirei dos céus se vir um pano vermelho.
Homoseksüelliğini bayrak yapmıştı.
Ele mostrava a sua homossexualidade como uma bandeira, orgulhoso.
Küçük gezegenleri tek bir bayrak altında nasıl birleştireceğim? Nietzscheanlara Kalderanlara, Magog'a karşı koymalarını nasıl sağlayacağım?
Como podem alguns pequenos mundos, mesmo unidos debaixo de uma bandeira, ficar de pé contra os Nietzscheans, os Kalderans, os Magog?
Tamam, beyaz bayrak çekiyorum.
Ok, iço a bandeira branca.
- Bayrak.
- É uma bandeira.
Ullom'la konuşup beyaz bayrak çekeceksin ve bizi bordasına alması konusunda ikna edeceksin.
Você vai convencer Ullom a nos deixar ir a bordo... com uma bandeira de paz.
Zhaan ve Aeryn beyaz bayrak korumasında oradalar.
Zhaan e Aeryn estão lá fora embaixo de uma bandeira de trégua.
Bayrak!
- Causa da morte? - Asfixia.