Bedava tradutor Português
4,431 parallel translation
Kızlar olarak yeni şöhretimiz Frankenstein'a, bir teşvik, bir ödül vermenin uygun olacağını düşündüm. : Bedava düzüşme.
Achei que seria apropriado oferecer ao Frankenstein, a nossa nova celebridade, um incentivo, um prémio, uma queca de borla.
Bedava yolculuk edeceksin.
Esta é uma viagem grátis, certo?
Bedava yolculuktan faydalanır, canım isteyince de kaçarım diye düşünüyordum.
Apenas pensei em aproveitar-me de uma viagem à borla e, quando me apetecesse, fugia.
Bu bilgi bedava.
Esta é de borla.
Ne, bedava mı çalışacaksın?
O quê, vais trabalhar de borla?
Sırf bedava sakal tarağı dağıttıkları için üye olmuştum.
Eu me inscrevi porque davam uma escova de barba de graça.
Neyim ben, savaş sonrası Berlin'inde bedava çorap ve çikolatalara salyasını akıtan bir fahişe mi?
O que sou? Uma rameira do pós-guerra de Berlim, salivando por meias e chocolate?
Thoros'a da, verdiği bedava yemekler karşılığında beni tutmak istediğini söyledi.
Disse ao Thoros que ficava comigo como pagamento pelas refeições.
Kötü fikirler bedava.
As ideias maldosas vêm de borla.
- Hayır, her yerde. Eğer müşteriye içecek isteyip istemediğini sormayı unutursan, içecek bedava olur.
Se não perguntar ao cliente se quer uma bebida, é grátis.
Bedava içki olacağını söylediler.
Disseram-me que era bar aberto.
Yarın festivalde olacak ve size istediğiniz kadar bedava mangalda et sunacağım.
Estarei no festival amanha a assar no churrasco... toda a carne que conseguirem comer.
- Bedava.
- De borla.
Bedava.
De borla.
Bedava.
É de graça.
- İki tane al, bedava.
- Leve duas, são de graça.
- Bedava.
- Grátis.
- Yine bedava.
- Grátis, também.
Bedava mısır gevreği ve çirkin insan yuvası.
Cereais de borla e malta feia.
Yalnız mı içmek istersin, bedava mı?
- Beba só ou beba de graça.
Hiçbir şey bedava değildir.
- Nada é de graça.
Bedava içki ve patronla öpüşme fırsatı.
Bebidas à borla e uma oportunidade para curtir com o patrão.
Bedava dersin karşılığında en azından bunu yapayım.
É o minímo que posso fazer após uma lição de borla.
Evlendiğimde tüm bu reality şovlar, eğlenceli müzik pembe içkilerle tanıştım ve çok güzeldi ve bedava geçiş iznim vardı, çünkü karım beni "zorluyordu."
Quando me casei, fui apresentado a um mundo de "reality shows", música divertida e bebidas cor-de-rosa. E era melhor. E eu tinha um passe grátis porque a minha mulher me "obrigava".
Erkek arkadaşım efekt uzmanı olsa bile bunu bedava yapmaz, bu yüzden biz de seçim yapmalıyız.
Meu namorado é o supervisor de efeitos especiais, mas não trabalha de graça. Teremos que escolher.
Güzel halıları, bedava kahvesi olan yerlerden.
Sabe, com belos tapetes e café a vontade.
Bedava içkiye yumulacaksın budala.
Vou atacar-lhe o bar, idiota.
"Bir şoför ile bedava yiyeceğin arasına girmek tehlikelidir."
"O sítio mais perigoso é estar entre um camionista e comida grátis."
Gerçekten, bedava.
é grátis.
Büroma kadar gelirseniz size seve seve bedava jambon kuponu veririm.
Se for comigo ao escritório, vou ficar feliz em dar-lhe um vale-presunto.
Al sana bedava bir tavsiye, dedektif...
Aqui vão alguns conselhos gratuitos, Detective...
Onu buraya hep getir. Bedava şeker, badava patlamış mısr isterler. Hazır başlamışken dokunmak da isterler.
Estão sempre a vir cá, buscar guloseimas de graça, pipocas de graça, uns apalpões de vez em quando.
Şimdi, bu GPS ile yerini belirleyebilir böylece sen oy verme mahallindeyken tonlarca bedava şeyi açar, bak.
Isto pode seguir-te por GPS e quando estiveres nas urnas, desbloqueia montes de coisas grátis. Olha.
- Bedava. Al, bedava.
Leve, é de graça.
Onca bedava bebek bakımından bahsetmiyorum bile.
Já para não dizer, um número descomunal de baby-sitters gratuitos.
Bunun için bedava latte aldım.
Ganhei um latte grátis por isto.
Bedava içki.
Bebida grátis!
Berbat zaman geçiriyorsun ama kalacak yerin ve yemek masrafın bedava.
As horas são terríveis, mas você ganha alimentação e hospedagem.
Bedava öğle yemeğini seviyor onlar.
Eles adoram os lanches complementares.
Bedava pasta mı?
- Bolo grátis? - Sim.
Bedava değil.
Não é grátis.
Hayat bedava değil.
Preciso de viver de alguma coisa!
Bu, dostlarım, bu muhteşem tabelada bedava promosyon olduğu yazıyor
Isto, meu amigo, são dois dias grátis de promoção e marketing neste letreiro espectacular.
Mesela ben fotoğrafçı olmak istiyorum ama bunu bedava bile yaparım.
Eu quero ser um fotógrafo, mas...
Bedava sarılma.
Abraços grátis!
Bedava.
Grátis!
Bedava sarılma isteyen?
Alguém quer abraços gratuitos?
Bedava sandviç de almış oldum. Sıradaki. - Briggs.
Ganhei uma sandes em seguida.
Baba, bir bardak bedava tekila için orasını burasını gösteren kızlardan biriymişim gibi davranıyorsun bana.
Pai, estás a agir como se eu fosse dessas raparigas que se exibem só para ganhar tequila de graça.
Bedava amcık ve yollarda geçen bir hayat.
- O mesmo que tu. Cona grátis e pé na estrada.
İlk ders bedava.
Primeira lição é de graça.