Bezelye tradutor Português
557 parallel translation
Aynen, bir kasede iki bezelye gibiyiz.
Parecemos duas ervilhas num pote ( pot ).
Garajdan aşağı tırmanıp,.. .. çatı oluğunda giysilerimizi değiştiririz.. .. sonra bir hotele gideriz, ve keyfimize bakarız, iki bezelye gibi bir koza-da.
Vamos descer a garagem mudamos de roupa no algeroz vamos para um hotel, e..... vamos ficar tão confortáveis como duas ervilhas numa v-a-g-e-m.
Çocuklar bunları hep aşırıyor. Bununla bezelye üflüyorlar.
Os miúdos passam a vida a faná-los para disparar feijões.
Burada, Almanya'nın göbeğinde ailemizden bir ateş hattıyla ayrılmış olduğumuzu ama buna rağmen Paris'den doğrudan doğruya bir bezelye konservesinin elime geldiğini düşündükçe...
Quando penso que estamos aqui, no coração da Alemanha, separados dos camaradas por uma linha de fogo intransponíveI... E, no entanto, eis que chega de Paris uma caixa de ervilhas.
Tavuk kroketi, yanına da kremalı sos yeşil bezelye ve patates püresi alacağım.
Eu quero os croquetes de galinha com molho de natas, ervilhas e puré de batata.
koca bir marine edilmiş ringa... iki büyük kase bezelye çorbası... paspas büyüklüğünde bir biftek... sebze, domates... bir kova salata... biraz peynir ve çukulatalı fındıklı dondurma.
Uma quantidade enorme de arenques marinados... dois grandes pratos de sopa de ervilhas... bife mais ou menos do tamanho do capacho da entrada... quatro vegetais e alguns tomates... uma tigela de salada... algum queijo e um batido de chocolate com nozes.
Bezelye!
Saqué!
Gözlerini bir bezelye tanesi gibi yuvalarından sökebilir.
Podia te arrancar um olho como se debulhasse uma ervilha.
- Belki de çok fazla bezelye sarmaşığı yemiştir.
Talvez tenha febre aftosa.
Bezelye sarmaşığı olamaz. Yılın bu mevsiminde değil.
Não pode ser febre aftosa nesta época.
Bezelye kadar beyni olmasına rağmen atlar asla...
Apesar de ter o cérebro do tamanho dum feijão, nenhum cavalo...
Ev kadar büyük bir kalbi ve bezelye kadar küçük bir beyni vardı.
Tinha um coração enorme e um cérebro do tamanho de uma ervilha.
Kendinden geçtiğinde bezelye istiyor.
Quais ervilhas? No delírio a senhora pediu ervilhas.
Düşünün, tüm yaşadıklarımızdan sonra, topluma tüm yaptıklarımızdan sonra... tavuk, bezelye ve püre alıyoruz.
Imagine, depois de tudo o que passámos, tudo o que fizemos pela sociedade... recebemos frango e ervilhas... e puré de batata.
Bezelye ister misiniz?
Quer algum grão?
Çin'deki insanlar çubukla yiyor Ve bu sürüngenlerin tabaktaki her bezelye tanesi için 40 çeşit aletleri var.
Pessoas na china comendo com pauzinhos... e estas coisas com 16 utensílios pra cada coisa no prato.
Kabuğunda iki bezelye gibi.
Como duas ervilhas na vagem. Rápido!
Bezelye, zeytin, karpuz çekirdeği!
Feijões! Azeitonas! Sementes de melão torradas!
Bezelye, zeytin, karpuz çekirdeği!
Feijões, azeitonas, sementes de melão torradas!
Bezelye çorbasï gibi yogun.
Està espesso que nem sopa de ervilhas.
Fasulyeleri bezelye yapabiliriz!
Podemos tornar feijões em ervilhas!
Bezelye beyninin kafanda uydurduklarından başka hiçbir şey yok.
Só ouves o teu cérebro de galinha a chocalhar na tua cabeça.
Bir tabak bezelye ve büyük boy da kola ver. Buzsuz olsun.
Dê-me um prato de vagens e uma Cola grande, sem gelo.
- Senin adın ne tatlı bezelye?
- Como te chamas, minha linda?
- Tatlı bezelye olabilir.
- "Minha linda" serve perfeitamente.
İki bezelyem varsa, ben iki bezelye daha eklersem, ne olur?
O rei RICARDO DEIXOU INGLATERRA NUMA CRUZADA CONTRA OS TURCOS.
Birkaç bezelye. Evet... ve hayır.
Como disse Nosso Senhor : amai o vosso vizinho como a vós mesmos - a não ser que seja turco, porque se for é preciso matar o cabrão!
İki bezelyem var, iki bezelye ekliyorum, ne olur o zaman?
COMO PRÍNCIPE REGENTE NO SEU LUGAR... - Adeus, querido Henrique. - Adeus, Pai.
- Üç ve bir daha. Yani, bunu üç taneye eklersek, ne olur? Birkaç bezelye.
Senhor agora que o Rei se foi...
- Dört. Bir kaç bezelye, bir kaç bezelye daha dört bezelye eder.
Quero-vos de volta ao castelo até o pôr-do-sol, seus pulhas senão mando-vos matar!
Kayısılarım kurudu, bezelye gibi oldu.
E os meus damascos secos, são grandes como ervilhas. A minha vinha não dará dois barris.
Gelecek yıl bezelye yetiştireceğiz.
No próximo ano, regressamos ao grão-de-bico.
Bowling'i seversin, tatlı bezelye.
Gostas de bowling, amorzinho.
"Prenses ve bezelye,"
"A Princesa e a ervilha..."
Biraz bezelye püresi ile ızgara yap.
Grelha-o com umas ervilhas à mistura.
Bezelye.
- Cenouras, ervilhas...
Bezelye kadar beyni var... ama düşünüyor.
Tem um cérebro do tamanho de uma ervilha, mas fica a pensar.
- Karidesli bezelye ister misiniz?
- Quer um canapé com camarão?
Düşün biraz, bezelye beyinli!
Pensas muito, cérebro de ervilha?
Bu büyüklükte bir bezelye görmeyeli uzun zaman olmuştu değil mi güzelim?
Há muito tempo que não vês um feijão deste tamanho, amor?
Evet. Bezelye büyütmeyi iyi biliyorsun, hayatım.
Sabes mesmo crescê-Ios, querido.
Bunu ödeyeceksin. - Yavaş! - Hey, eğer biri ateş ederse, ben de seni vururum tatlı bezelye!
Se alguém disparar, eu mato-te ervilhinha!
İçinde havuç ve bezelye de var.
E cenouras e ervilhas.
Biz... kabukta bezelye, kilit ve anahtar gibiyiz.
Tal como... as ervilhas nas vagens, uma chave numa fechadura.
Pekala bayanlar, bir tavuk ciğeri ve tatlı patatesli ve yeşillikli soğan halkaları bir Ünlü Sylvia Dünyası özel barbekü pirzola... -... patates salatası ve bezelye. - Evet.
Senhoras, fígado de frango, cebola, inhame crisralizado e couves, e as Famosas Cosrelas Grelhadas à moda da Sylvia com salada de barara e feijão-frade?
Hey, Bezelye-beyin.
Ei, cérebro de ervilha.
- taze patates ve bezelye.
- batata nova e ervilhas.
Kendimize bir kozada iki bezelye gibi, hoş ve konforlu bir yatak kuracağız.
Vamos fazer uma bela cama e ficar tão confortáveis...
İkisi de bir kase de iki bezelye gibi.
Sao ambos como duas ervilhas numa vagem.
Kıskançlık yapsam, bezelye yeşili gibi olurum ve zaten düştüğüm durumdan daha kötü olamam. Endişe etmemiz gereken sizsiniz.
É consigo que devemos raIar-nos.
Sorun yok, tatlı bezelye.
- Deixa, minha linda.