Blaisdell tradutor Português
52 parallel translation
Clay Blaisdell.
Clay Blaisdell.
Bay Blaisdell, adam öldürmenin kitabını yazmıştır diyebiliriz.
Até há um livro sobre ele escrito pelo Kalib Bane.
Böyle birini Sheriff yapmak bizim için büyük bir şans olacaktır.
O Sr. Bane atribui todas as manifestações de coragem ao Sr. Blaisdell.
Onu bir kez görmüştüm, Port James'te.
Uma vez vi o Blaisdell, em PortJames.
Zavallı Nicholson kımıldıyamadı.
O Nicholson era mau. O Blaisdell mereceu esses colts dourados, ele é o melhor.
Blaisdell, Warlock'ın kurtulması için tek şansımız.
O Blaisdell só tem hipótese em Warlock se for à prova de bala.
Günaydın, Bay. Blaisdell.
Bom dia, Sr. Blaisdell.
Blaisdell, Benim, yargıç Holloway.
Blaisdell, sou o Juiz Holloway.
Senin üzerine çok düşüyorlar, Blaisdell.
la dar uma ajuda se colocasses o teu par com o punho de ouro.
- Blaisdell ne diyor?
- O que é que o Blaisdell vai dizer acerca disto?
Burayı da aynen, Port James gibi yapmışlar.
Por esta altura, já o Blaisdell está a meio caminho de regresso para PortJames.
McQuown, benim adım Blaisdell, Burada adaleti sağlıyorum.
McQuown, o meu nome é Blaisdell. Fui contratado para salvaguardar a paz deste sítio.
Blaisdell!
Blaisdell!
- Çok konuşuyorsun, Blaisdell.
- Prepara-te, Blaisdell.
Bay. Blaisdell.
Sr. Blaisdell.
Bay. Blaisdell, özürümü kabul ediyormusunuz?
De qualquer forma, Sr. Blaisdell, aceita as minhas desculpas?
Benim ilgim, onu vurmanı gerektirmiyordu.
Não até ver o Blaisdell morto a tiro.
Soyguncuları almaya geldik, onları asmalıyız.
Estamos a levar estes agentes de estrada para enforcá-Ios, Blaisdell.
McQuown'le birlikte mi çalışıyorsun, Blaisdell.
Fizeste com que os McQuown trabalhassem esta noite, Blaisdell.
Siz ayda 400 $ kazanıyorsunuz değil mi? Bay. Blaisdell.
Ouvi dizer que recebe 400 por mês, Sr. Blaisdell.
Bay. Blaisdell, Hakkınızda çok şey duydum.
Sr. Blaisdell, já li muito sobre si.
Tabi çalışırsa. Yani onu Blaisdell'in karşısına mı çıkaracaksın?
Sabes que estás a pô-Io contra o Blaisdell?
- Clay Blaisdell tarafından mı?
- Pelo Clay Blaisdell? - Sim.
Ben kasabanın sheriff'iyim, ve Clay Blaisdell onların peşine düşerse, Korkuyorum, ben yasaları korumak zorunda kalacağım.
Sou o assistente do Xerife, e se o Clay Blaisdell for atrás dele, creio que o meu dever é fazer cumprir a lei.
- Blaisdell'a karşı mı duracaksın?
- Enfrentaria o Blaisdell?
Ve, Blaisdell adamlarıyla, kardeşini ve diğerlerini öldürmeye gitti.
E o Blaisdell vai matar o seu irmão e os outros.
Blaisdell'ın, Port James'dan geldiğini biliyordun, değil mi?
Já conhecia o Blaisdell quando vivia em Port James, não conhecia?
Eğer, Morgan'ı tanıyorsan, Blaisdell'ı da tanıyorsundur.
Se se conhece o Morgan, também se conhece o Blaisdell.
Blaisdell, çeek.
Blaisdell, saca.
O, gece Blaisdell senin hayatını kurtardı, eğer O gelmeseydi, French Palace'da seni linç edeceklerdi
O Blaisdell salvou-te daquele grupo de linchamento e podia ter-te morto naquela noite no French Palace.
Burası kimin yeri Blaisdell'ın kasabası mı?
Este é um território livre, e enquanto pistoleiros como o Blaisdell...
Benim yanıma mı geleceksin, yoksa Blaisdell'in mi.
Vais ajudar-me, ou o Blaisdell?
Hadi gel, Blaisdell!
Vá lá, Blaisdell!
Blaisdell...
Blaisdell...
- Seni Blaisdell gönderdi değil mi?
- O Blaisdell enviou-te aqui?
Biz oraya gittiğimizde, Blaisdell bizi yakalayıp tek tek kesecek mi.
O Blaisdell vai matar-nos um a um, a menos que lá entremos todos juntos.
En azından Blaisdell için.
Pelo menos, do lado do Blaisdell.
yemin ediyorsun ha, ama, Billy'nin, Blaisdell ile sadece konuşmak istediğini gördün değil mi.
Mas vais dizer que o Billy disse que só queria falar com o Blaisdell.
- Sen Blaisdell değilsin,
- Puseste-te contra o McQuown e o Blaisdell.
Bir bayan sizi görmek istiyor. Bay. Blaisdell.
Está aqui uma senhora para vé-lo, Sr. Blaisdell.
Merhaba, Bay. Blaisdell.
Olá, Sr. Blaisdell.
Blaisdell, eğer yardıma geldiysen, biz seni istemiyoruz
Blaisdell, se vieste oferecer-nos ajuda, não a queremos.
Yanlışlık burada, Blaisdell.
Deixa-nos a sós, Blaisdell.
Bay.Blaisdell, şu an her zamankinden çok yardımınıza ihtiyacım var, ama artık kasabanın ayakta durma zamanı geldi.
Apreciaria a tua ajuda mais do que qualquer coisa no mundo, mas está na altura desta vila resistir sozinha.
Blaisdell çok haklıydı.
O Blaisdell tinha razão.
Blaisdell olmadan en ufak bir şansın yok.
Não tens hipótese, a menos que deixes que o Blaisdell te ajude.
Üzgünüm, Blaisdell, zamanı geldi.
Desculpa, Blaisdell, está na hora.
Buraya kadar, bay. Blaisdell.
Já não é assim, Blaisdell.
Blaisdell'e sabah şehirden gitmesini söyledim.
Disse ao Blaisdell que ele tinha de sair da vila até amanhã de manhã.
Dün gece Blaisdell'de dövüş maçı izledim.
Estava em Blaisdell ontem à noite, numa luta de MMA.
Blaisdell'de kapalı gişe çalmaya çok yaklaşmış.
Longe de encher o "Blaisdell".