Boşluk tradutor Português
1,980 parallel translation
Kayanın 20 metre gerisinde bir boşluk var.
Existe uma câmara a cerca de 20 metros para o interior da rocha.
Ben sadece... yasal boşluk buldum.
Eu apenas encontrei uma... uma lacuna.
Hiçbir şeye benzemiyorlar Hagen. Onlar boşluk. Karanlık.
Não se parecem com nada, Hagen, são vazios, uma escuridão.
Zihinsel boşluk durumunu tam olarak saptamak için onu burada biraz daha uzun tutmalıyız.
Temos de a ter um pouco mais para avaliar o seu estado mental...
Bana güzel geldi. lütfen iki boşluk bırakın, ve standart kalıpları kullandığınıza emin olun.
Façam os duplos espaços, e usem as margens padrão.
Koridor hem şu tarafa... Burada bir sürü boşluk var.
O corredor vai... por ali, e...
Diğerleri, içi boş kâseler oluşturdular. Yani kendi üzerlerine kapanarak, dahili bir boşluk oluşturdular.
Outras formaram esferas ocas que colapsaram sobre si mesmas, criando um corpo com uma cavidade interna.
Ben de eskiden ruhumda bir boşluk hissederdim.
Eu também costumava sentir um vazio na minha alma.
Burada bir boşluk var.
Temos aqui um vazio.
Gizli. Çok gizli bir boşluk.
- Viva, em que estás a trabalhar?
Öyle bir boşluk yok.
Omega-Mega 16.
Tabii ki, 2 kişilik ekiplerde, hata için birçok boşluk oluşur.
Claro que com uma equipa de dois, não há grande margem para erros.
Kuzey Kutup dairesindeki UBV seferinde son dakikada bir boşluk açıldı.
Que simpático. Bom, abriu uma vaga no último minuto, na expedição da FNC ao Círculo Ártico.
Hıyar boşluk Şef, efendim.
Chefe, espaço, Imbecil, senhor.
Hıyar, boşluk, Şef.
Chefe, espaço, Imbecil.
Genel cerrahide hâlâ benim için bir boşluk varsa oraya geçmek istiyorum.
Se ainda houver uma vaga para mim em Cirurgia Geral, gostava que me considerasse para ela.
Ben bu kızın içinde böyle bir boşluk yaratmasaydım durum bu kadar ilerlemezdi belki.
Se não a tivesse deixado de rastos, se calhar o que está dentro dela não tinha entrado.
Doktorun olması gereken yerde koca bir boşluk vardı ve devreye ben girdim.
Havia um enorme buraco onde o médico era suposto estar, e então saltei para lá.
Kalabalık, onları en sonunda öldürecek, bahçıvanlar onları köklerinden söküyor, daha fazla boşluk yaratıyorlar, ve söktüklerine yeni bir başlangıç şansı veriyorlar.
E, amontoados, acabam morrendo, assim o jardineiro arranca partes para dar mais espaço, dando aos desenraizados um novo começo.
Fakat ağlar sıklaştıkça, içerdeki boşluk azalıyor.
Mas, como a rede está esticada, o espaço interno torna-se pequeno.
Bilirsin, boşluk.
Sabes, a solidão.
- Şurada bir boşluk kalmış.
- Faltou um pedaço.
Deliklerin aşağısında boşluk mu var?
Dentro daqueles buracos é só vazio.
Boşluk çubuğuna bastığın an durdurabiliriz.
Para parar, basta tocar na barra de espaços.
Ama kuşaklarımız arasında büyük bir boşluk var. Bana hiçbir şey anlatmıyor.
Mas sabe, estamos a gerações de distância, e ele nunca quer falar comigo.
- Boşluk görüyorum. - Önemli değil.
- Só vejo um ecrã branco.
Boşluk.
Vazio.
İçinde bir boşluk kaldı.
Um sentimento vazio no interior.
Acaba şu an kadroda boşluk, yarı zamanlı hafta sonu ya da gece vardiyası işleri var mı?
Por isso, só estou a perguntar se existem cargos para principiantes, part-times, fins de semana, turno da noite?
Şurada sıraya girin, arada kol mesafesinde boşluk bırakın.
Coloquem-se em linha por aqui, com distância de um braço.
Hikayende bir mutfak süngerinden daha fazla boşluk var!
Sua história tem mais buracos do que uma esponja.
Şöyle derdi : "Parmağını bir kova suya sok, sonra çıkar ve bak bakalım boşluk nasıl doluyor."
Ele costumava dizer : "Põe o dedo num balde de água, retira-o," e vê a que velocidade o buraco se enche. "
programımda aniden bir boşluk oldu
Assim de repente tive uma aberta na minha agenda.
Neden içimde bir boşluk varmış gibi hissediyorum?
- Por que me sinto tão vazio?
Görünüşe göre 30 dakikalık boşluk var.
Há um hiato de 30 minutos.
Sol tarafta beni koruyacak bir boşluk bırakın!
Abram espaço para avançar pela esquerda!
Ama sorumluluk hukukunda yasal bir boşluk yaratıyorsun.
Mas está a criar uma falha na lei de responsabilidade.
Arabasında yaşayan biri daima ekstra boşluk bulur.
E eu sei do que falo, vivo no meu carro.
"Ve bir boşluğa uzun süre bakarsan, boşluk da sana bakar."
"e se tu olhares muito tempo para dentro de um abismo," "o abismo também olhará para dentro de ti."
Saniyede sekiz kereye kadar, parmaklarını ağaca vurur ve titreşimdeki küçük değişimi dinler ki bu, içeride bir boşluk olup olmadığını belli eder.
Bate com os dedos na madeira cerca de oito vezes por segundo e ouve as pequenas alterações de ressonância que indicam um espaço oco.
Burada büyük bir boşluk var.
Tenho aqui uma grande lacuna.
Papa Cenapları, bu keşfin, bir ilahi gücün varlığının bilimsel kanıtı olacağını düşünmüştü. Bilim ile din arasındaki boşluk üzerine kurulacak köprünün başlangıcı olacaktı.
Acreditava que podiam provar através da ciência a existência de um poder divino, que seria uma ponte sobre o fosso entre religião e a ciência.
Sismolojik ölçümler sonucunda 9 mil derinliğinde devasa bir boşluk tespit edildi.
Medições sismográficas detectaram uma cavidade, a 14km de profundidade.
6 gün önce yaklaşık 47.000 fit derinlikte yer kabuğu altında devasa bir boşluk keşfettik.
Há 6 dias, aproximadamente a 14 mil metros, a broca atingiu a cavidade.
Adamlarıma güvenmediğimden değil ama insanların aklına yanlış bir şey gelmesin diye herhangi bir boşluk kalmasını istemiyordum.
Não porque não confiava nos meus rapazes, mas não queria deixar nenhuma ponta para que ninguêm tivesse ideias?
Geminin içindeyken sıçrarsa, uzay kalkanında yaratacağı boşluk Galactica'yı parçalayabilir.
Se ela saltar dentro da nave, a disrupção espacial pode destruir a Galactica.
Eğer sıçrarsa, uzay kalkanında yaratacağı boşluk Galactica'yı parçalayabilir.
Se ela saltar, a disruptura espacial pode arrancar as tripas à Galactica.
Bunun sebebi kalbindeki boşluk Tom.
É o buraco no teu coração, Tom.
Boşluk.
Um vácuo.
Ağzındaki boşluk onu engelliyor mu?
Os "Cavity Creeps" fizeram-lhe uma visita?
New York Times bulmaca yazari Will Shortz "Herkeste dogustan gelen bir bosluk doldurma dürtüsü vardir." der.
O editor de palavras cruzadas do New York Times, Will Shortz, diz : "Temos uma compulsão nata para preencher espaços vazios."