Bulur tradutor Português
3,887 parallel translation
Bodrumdan çıkmanın bir yolunu da bulur.
Deve conseguir sair da cave.
Caldwell kafayı yemiş durumda. Beni bulur.
O Caldwell é um maldito cão de caça, vai encontrar-me.
Belki onu seven biri, onu bulur.
Talvez alguém que o ame o encontre.
Bu yaydan çıkan ok her zaman hedefini bulur.
Uma flecha disparada deste arco encontra sempre o seu alvo.
Çünkü bu gemi batar da can yeleğim olmazsa gelir seni bulur yumruk savururum sana.
Porque se o barco se afundar e eu não tiver um colete salva-vidas, vou procurar-te de punhos preparados.
Eğer geri getirmezsen bu zenciyi, tıpkı söylediğim gibi seni bulur ve toprağın derinliklerine gömerim.
Se não trouxeres esse negro exactamente como eu digo,
- Ben mesaj bölgesini bulur eve döner ve kısa dalgalı radyoyu dinlerim.
Vou ver o local do sinal. Vai para casa e verifica as ondas curtas.
Yenisinin gelmesi birkaç haftayı bulur.
Leva umas duas semanas a ser substituído.
Kızları bulur onlara sorular sorar filme çeker sonra da üstüne mi boşalırdın? - Doğru.
Encontra as miúdas... faz-lhe perguntas, filma... e, a seguir, masturba-se?
Lanetin altında son bulur
"acabam amaldiçoados,"
Eğer onu bulur ve ne gördüğünü öğrenebilirsem, iş anlaşmamızı genişletmeye razı olacak mısınız?
Se eu o conseguir encontrar e souber o que ele viu, estariam dispostos a expandir o nosso acordo de trabalho?
O seni bulur.
Ele irá encontrá-lo.
Bu evde bundan sonra ayakaltında dolaşan her şey kendini tencerede bulur.
Qualquer coisa nova que entra nesta casa acaba na panela.
Arabamın anahtarlarını bulur bulmaz söyleyeceğim.
Digo-te assim que encontrar as chaves do carro.
Tarayıcılarımız Aya'nın yerini bulur bulmaz rotamızı onun bulunduğu yere ayarlayacağız.
Assim que localizarmos a Aya, mudamos o curso para as coordenadas dela.
Ne zaman bir yere yerleşsem babamız beni bulur ve peşime düşerdi.
Sempre que me estabelecia em algum lado o nosso pai perseguia-me e... punha-me em fuga.
Yaşam her zaman yolunu bulur, kim bilir, belki insanlar da bulur.
Não importa quantas vezes você pode revivê-la... Até mesmo os seres humanos têm uma certa chance...
Ölüm onları her türlü bulur.
A morte encontrou-as na mesma.
Zamanı gelince herkesi bulur o vicdansız sürtük.
Ele apanha-nos a todos, o sacana.
Şu an arabadayım trafik olmazsa gelmem bir buçuk saati bulur.
Já estou no carro e... Devo demorar hora e meia, se não apanhar trânsito.
Bir şey bulur bulmaz seni arayacağım, tamam mı?
Ligo-te quando souber algo, está bem?
Telefonda bir şey varsa bizim çocuklar bulur.
Se há alguma coisa por aí, o nosso pessoal encontra-a.
Önemli bir avukat rolü oynama fırsatı bulur.
E consegue ser a advogada.
- Tamamdır patron. Bir şey bulur bulmaz ararım.
- Ligo quando souber alguma coisa.
Uyuşturucu parası güvercin gibidir. Her zaman evinin yolunu bulur.
O dinheiro da droga é como um pombo, volta sempre para casa.
Yiyecek kaynaklarını ormandan bulur...
Ele come os víveres na floresta, e o meu...
Bazı işler parayla karşılık bulur.
Mexer os pauzinhos custa dinheiro.
Evet, bir şey bulur bulmaz bana dön.
Ligue-me assim que tiver resultados.
O adam seni bulur burada kalırsam beni de.
Aquele homem... Ele vai encontrar-te. Vai encontrar-me a mim, se eu ficar.
Bu şeyi bulur muyuz hiç bilmiyorum.
Não sei se vamos encontrar.
Çalışmıyorken ellerimiz boş kalır ve şeytan boş eller için yapacak işler bulur.
Quando não trabalhamos as nossas mãos ficam ociosas. E o diabo arranja trabalho para elas.
Az buçuk gerçekleştirilmesi en iyi ihtimalle elli yılı bulur.
No máximo, está a 50 anos de ser minimamente operacional.
Her zaman bir yolunu bulur o.
Ele arranja sempre uma maneira.
Sikten işler hep beni bulur, değil mi?
Não sei. Estas merdas só acontecem comigo, não é?
"Sizi safça bulur..."
" Passa uma rapariga Com ares charmosos
Eğer Agnes'in yerinde olsam, bir gemi bulur bulmaz Londra'ya geri giderdim.
Se eu fosse a Agnes Ayres, teria voltado logo para Londres.
Tek yapmanız gereken zili üç defa çalmak ve acılarınız son bulur.
Tudo o que têm de fazer é tocar o sino três vezes, e a vossa dor vai-se embora.
Köpek, bombaları bulur, hayatlar kurtarır.
Os cães encontram bombas, salvam vidas.
Ya yapar ya da çalışmasını sokakta bulur.
Ou ele o faz ou o estudo vai para a rua.
Sonra kendini sıkıcı siyah beyaz karelerde tekrar çiftlikte bulur.
E depois volta à quinta e está num preto e branco chato.
Bazı erkekler bunu cazip bulur.
Alguns homens acham isso fascinante.
Birçok insan, bunu kazanmak için başkalarına yardım etmekte bulur çözümü.
Muitas pessoas crêem que a chave para a felicidade está em ajudar os outros.
Hayal kırıklığı ile son bulur.
E acabam por desapontar.
Genelde insanlar beni tuhaf bulur.
Normalmente as pessoas só me consideram esquisito.
Böyle şeyleri nereden bulur hayatta bilmem.
Não faço ideia onde ele vai buscar isso.
Bizi bulur sonra da beni cezalandırır.
Ele vai encontrar-nos e vai-me punir.
Silas'ı bulur tedaviyi alırım.
Vou encontrar o Silas, e vou conseguir a cura.
Her şey sona erince onu bulur.
Encontrá-la-á quando tudo isto tiver acabado.
Birkaç taş aldıktan sonra o bizi bulur diye umuyoruz.
- Ele encontra-nos, quando apanharmos mais algumas das suas rochas.
Pam'i bulur bulmaz buradan birlikte gidiyoruz.
Vamos sair daqui juntos assim que encontrarmos a Pam.
Marco'yu bulur...
Encontraremos o Marco...