English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ B ] / Bıç

Bıç tradutor Português

7,430 parallel translation
Rita, kafamdaki bıçağı çıkardığın için tekrar çok teşekkür ederim.
Rita, obrigado, mais uma vez, por me tirares a faca da cabeça.
Ve Dusty'nin yanında bir samuray kılıcıyla karnından bıçaklanan başka bir genç kız daha vardı.
Além da coitada da Dusty, havia outra jovem que apunhalaram com uma espada de samurai, mesmo na barriga.
Herkes kendi bıçağını çıkardı.
... trouxeram uma faca.
Ben de bıçağımı çıkardım ve "Yap o zaman." dedim.
Por isso, passei-lhe a minha faca e disse : "Força".
Kılıç dövüşüne bıçak getirilmez.
Não se usa uma faca numa luta de espadas.
Puşt herif, bir defalığına bıçağımı mı çıkarayım şimdi?
Idiota. Tiro a minha faca por uma vez?
Ciddiyeti azıcık elden bırakırsan onu da yapabiliriz.
Bem, talvez quando aprenderes a descontrair-te, podemos fazer isso.
Yani üniversite, lisenin anlamsız kaosundan ve bıktırıcı iğrençliğinden farklıdır.
Por isso, a faculdade é diferente do caos absurdo e da barbaridade doentia da escola secundária.
Feneri almak için çıkmıştım, açık bırakmış olmalıyım.
Saí para ir buscar a lanterna e devo tê-la deixado aberta.
- ARAÇ B ARAÇ C
- VEÍCULO B VEÍCULO C
Yazılışı B-E-C-K.
É B-E-C-K.
Bırak vücudundan ayrılsın. Tüm odayı doldurana kadar bu enerji topunu dışarı çıkart.
Deixem a energia espalhar-se, mais e mais, para fora do voso corpo, até que encha o quarto.
Dışarı çıkarır çıkarmaz, bırak topu genişlesin.
Uma vez que está fora, deixem-na expandir-se.
Görünmeden bir yerlere girip çıkmakta çok iyidir ve arkasında sadece ölü sayısı bırakır.
É muito bom a entrar e sair de sítios sem ser visto e a deixar apenas cadáveres à sua passagem.
Serenat yapmazsak, yedek planı devreye çıkarırsın sandım, olmadı...
Pensei que, como não há a serenata, o plano B seria música de despedida.
Biliyor musunuz kızlar, bir sürü yeni koreografimiz var. Sahneye çıkacağız ve büyük bir enerjiyle herkesi kendimiz hayran bırakacağız!
Eu sei que vamos experimentar coisas novas, mas sei que vamos lá... e vamos sentir a energia e arrasar por completo.
Bırak da bilesin kılıcını.
Que isto seja a pedra de amolar a vossa espada.
Sen ve senin sapık bıyığın! Çık dışarı!
Você e o seu bigodito de tarado!
Sizi bir an bile tek başınıza bırakma fikrinden nefret etsem bile... Samantha ile çıkmak zorunda olduğum bir yemek planım var.
Por muito que odeie ter de vos deixar fora da minha vista por um segundo sequer... a Samantha e eu temos planos para jantar de que não posso desistir.
Mitch, unutma... derin su akıntılarının üzerine çıkmadan ve hava hortumunun sonuna gelmeden sakın radyofarı bırakma.
Mitch, lembra-te, quando estiveres acima das correntes profundas, vai até ao fim do cabo e solta o localizador só nessa altura.
Bırakın çıkayım.
Estamos com mal funcionamento.
İ-P-T-A-L-İ.
A-C-A-B-A-D-I-TA.
Bu vakte kadar çok iyi iş çıkardın. Sanki fakir biriymişim gibilerinden davranmayı da bırakalım artık!
Saíste-te muito bem, e vamos parar de fingir que não venho de uma família rica.
Bir başka kadını hamile bırakınca çılgına döndü.
Ela estava chateada porque engravidei outra miúda.
A, B, C D, E, F, G H, I, J... Tamam.
Está bem.
Brian Nichols, silahını bırak ve ellerin havada dışarı çık.
Brian Nichols! Deponha as armas e saia daí com as mãos no ar.
Evden çıkıp bir iş bulmalı ve lanet oyuncaklarla oynamayı bırakmalısın.
Tens de sair de casa, arranjar um trabalho e parar de brincar com o raio do boneco!
KALİFORNİYA EYALET HAPİSHANESİ MANSON, C B-33920
PRISÃO DO ESTADO DA CALIFÓRNIA MANSON, C. B-33920
Sonra kalkıp aynı lavaboya gitmeni çipini çıkarıp bulamayacakları bir yere bırakmanı istiyorum.
Levantas-te e vais à mesma casa de banho, tiras o teu chip... e quero que o deixes lá, em algum sítio onde não o descubram.
Haberin var mı Phoebe bir keresinde senin şu sevgilini kasabadan çıkışta, otoyolda panik atak geçirdi diye evine kadar bırakmam gerekmişti.
Sabes, Phoebe... Uma vez, tive de levar o teu menino a casa porque teve um ataque de pânico na auto-estrada a tentar sair da cidade.
Ben de toplantı boyunca size açabileceğimiz davayı düşünürken çıkaracağım mırıldanma seslerinden sizi mahrum bırakabilirim.
E eu prometo não me rir pelo resto desta reunião quando penso no processo civil que nós temos em nossas mãos.
Çünkü bu, bıcırıklarım, fırsatlar ülkesidir!
Pois esta, meus amiguinhos, é a terra da oportunidade!
Yaklaşmadan önce iki silahını da çıkar ve oradaki kayanın üzerine bırak.
Antes de te aproximares, pega nas duas armas que carregas e coloca-as ali naquela rocha.
İz bırakmaz. Azıcık yeterli.
Não deixa rastros e até uma pequena dose é suficiente.
Kıçına dayak yemek kimsede kalıcı bir hasar bırakmaz.
Palmadas no rabo nunca causaram danos permanentes em ninguém.
Yukarı çıkmalısın, tek yolu b.
Tem de ir lá acima. Essa é a única forma.
Kıza sahip çıktı ; bırakmak istemedi.
Ele não queria deixá-la ir.
- Bırak beni çıkayım.
- Deixem-me sair!
- Bırak çıkayım!
- Deixem-me sair!
Dün gece çipini çıkarıp odasında bırakmış olmalı.
Deve ter tirado o chip ontem à noite e deixou-o no quarto.
Saçınla uğraşmayı bırakıp eşyalarını dışarı çıkar.
Para de te pentear. Traz as minhas coisas do carro.
- Merdivenlerden çıkmadan bıraktım.
Deixei de fumar enquanto descia as escadas...
# Bırak kavga çıksın # # Bırak aşk-meşk birbirine karışsın #
Você quer brigar e vai conseguir
Azıcık bırakmaya gelmiyorsun sen de.
Não via a hora de por mais um na tua lista, não é?
Bırak da çıkalım. Lütfen. Yardım edin!
- Por favor, ajuda-me!
Charles onu içeri alıyor, o ise bir servet değerindeki ganimetle dışarı çıkıyor. O ise onu rüzgarda sallanmaya bırakıyor.
Ele deixa-a entrar, e ela sai com uma recompensa que vale uma fortuna, e depois deixa-o ao deus dará, e nem quer saber.
Görev gereği arkalarında kalıcı bir şey bırakamayanlar. Ve denizin albenisine kapılanlar.
aqueles cujo sentido de missão os obriga a abandonar qualquer sentido de permanência ou identidade e aqueles para quem é aí que reside a atração.
Yeşil kısmını sağlam bırakmak için dikkatlice topraktan çıkardım.
Desenterrei-as, tendo cuidado para manter as plantas vivas.
Ama Cılıbıt Kuşları yumurtalarının yakınında maymunlar olsun istemiyorlar.
Mas tarambolas não querem macacos perto dos seus ovos.
Enerji sektörüne yönelmeyi geçmişte bıraktığını biliyorum Fakat geçmişe baktığımda, arkamızda durulması çıkarlarımızı destekleyecektir.
Sei que, no passado, ficou do lado do povo na questão da energia, mas estou à procura de alguém que apoie os nossos interesses.
A Kapısı B Kapısı C Kapısı DUR!
Vai correr bem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]