Cabaña tradutor Português
3,413 parallel translation
Mütevazı av köşkümüz.
Da nossa humilde cabana de caça?
Sanırım bir kulübe gördüm.
Acho que vi uma cabana.
Kulübedeki... yaşlı kadın.
Na... cabana... A velhota.
Hayır, anlıyorum, ama o kaltaklar dokuzda kulübede olacaklar.
Eu percebo, mas aquelas cabras vão estar na cabana às 21 : 00.
Diğer kızları, tepeye çıkıp ve kulübenin yanında bir mezar kazıp onu gömmeye zorluyorlar.
Obrigaram as outras raparigas a levar o corpo para a colina, cavar uma cova e enterrá-la perto de uma cabana na floresta.
Nerede bu kulübe?
Onde é a tal cabana?
Norman, burası kulübe.
Norman, é a cabana.
Kulübedeki adli tıp...
Indícios da cabana.
İki gece önce, neden kulübeden arama yaptın?
Há duas noites, porque telefonou da cabana?
Kömür olmuş bir kulübe.
É só uma cabana queimada agora.
Kulübeye kadar izini sürdüler.
Caçou ele até a cabana.
İzlerinin neden kulübede olduğuna dair birçok sebep olabilir.
Há muitas razões para ter as impressões dele na cabana.
Mark Latimer, birkaç hafta önce Briar Cliff'te patlak bir boru onardı mı?
Foi o Mark Latimer quem arranjou o cano roto na cabana em Briar Cliff há alguns fins de semana?
Bir : Briar Cliff'teki kulübenin anahtarlarına sahip olan kadın senin patlak boruyu tamir etmenle ilgili hiçbir şey hatırlamıyor.
Primeiro, a mulher que tem as chaves da cabana de Briar Cliff não se lembra de lhe ter arranjado um cano.
Size kulübeyi anlattım. Benim yalan söylediğimi söylüyorsunuz ama söylemiyorum.
Falei-vos sobre a cabana, dizem que estou a mentir e não estou.
Sonra bir kulübe yaptım, avlanmayı öğrendim ve saklandım.
Construi uma cabana, aprendi a caçar e escondi-me.
Av kulübesi.
Uma cabana de caça?
Şehir dışında bir yerde bir kulübesi var.
Tem uma cabana algures nos arredores da cidade.
Sussman'ın kulübesinin yerini bildiğini düşünüyorsun fakat onun peşinden gitmiyorsun.
Julgas saber onde é a cabana de Sussman, mas não vais atrás dele.
İşte burası. Sussman'ın kulübesi.
Eis, a cabana de Sussman.
Lyle Sussman'ın kulübesi.
A cabana do Lyle Sussman.
Kulübeye gel.
Vem até à cabana.
Kulübenin adli tıp raporu geldi.
Já temos o relatório forense sobre a cabana.
Sussman'ın kulübesine gittiğimde hava karanlıktı.
Estava escuro na cabana do Sussman.
Küçük bir kulübe.
Há lá uma cabana que eu conheço.
Sürtükler saat dokuzda kulübede olacaklar.
Aquelas cabras vão estar na cabana às 21 : 00.
Kulübeyle ilgili haber var ama Wilden'ın arabasıyla ilgili yok.
Há relatos sobre a cabana, mas nada sobre o carro do Wilden.
Bizim kulübede olduğumuz zaman. Yani bunu mazeret olarak kullanmayız.
Altura em que estávamos na cabana, por isso não podemos usar isso como álibi.
Teyzesinin kulübesine gidecekti. Orada iyi bir telefon hizmeti yok yani ondan haber almadım.
Ele ia à cabana da tia e lá não há rede, por isso não sei nada dele.
Kulübeye gidip temiz hava almaya ihtiyacın var gibi.
Acho que precisam de respirar ar puro numa cabana.
Her neyse, kulübeye hayır diyorum.
De qualquer das maneiras, recuso o convite para ir para a cabana.
Beleş kulübe.
Uma cabana de graça.
Angie, burası patronumun kulübesi.
Esta cabana é do meu chefe, Angie.
- Bu bir kulübe, çocuklar.
- Isto é uma cabana, pessoal.
Başka ne diye hep beraber bir kulübeye gidecektik ki?
Porque mais viríamos juntos para uma cabana?
Eğlenceli yemekti. Kulübede hep eğlenirim.
Divirto-me sempre na cabana.
Abraham Lincoln'de mum yakardı ama kulübesine giren herkese çakmazdı.
O Abraham Lincoln acendia velas e não dormia com toda a gente que entrava na sua cabana.
- Yol üç saat sürüyor.
É uma viagem de três horas até àquela cabana.
Gibbs'in kulübeyi bulacağını söylemiştiniz.
Disse que o Gibbs ia encontrar a cabana.
Araba sahipleri av kulübesini kullanmak için kayıt yaptırmış.
Os ocupantes registaram-se numa cabana de caça.
Bekçi, onları, en tenha kulübeyi istemelerinden hatırlamış.
O guarda lembra-se porque pediram a cabana mais isolada.
Nihayet en üst kulübeye varıyorlar. Yaklaşık 5 km yukarıda ve buzla kaplı.
Eles chegam finalmente à cabana mais alta, rodeada de gelo com quase três metros de altura.
Şu uçurumun oradaki tuvalet... yerdeki büyük bir delikten ibaret.
E... ali, num precipício realmente traiçoeiro, é a casa de banho, que é apenas uma cabana com um grande buraco no chão.
Kulübeye dönüp geçmesini bekleyeceğiz.
Portanto, estamos felizes por regressar e entrar na cabana e esperar que o tempo melhore.
Norman, burası kulübe.
E saberemos se é verdade ou não. Norman, é a cabana.
Tamamen çıkar amaçlı bir şeydi bunun gerçek olduğuna inanmıyordum ta ki kulübeyi görene dek.
Fui muito egoísta e nem sequer acreditava que fosse verdade. Até ver a cabana.
Bu adamın bir yerlerde kulübesi falan mı var, diye düşündüm. Bir göl evi? Bir aile mülkü ya da?
Depois pensei : "Será que este tipo tem alguma cabana, uma casa no lago ou outra propriedade de família?"
Benim kabinimde mi?
Na minha cabana?
Bakın, Fred ve Barney. Parktayız.
Vejam só, Fred e Barney, estamos na Cabana dos Búfalos de Água!
Bu hafta sonu meşgul müsün bilmiyorum ama ailemin bir kulübesi var.
Se estiveres livre no fim-de-semana a minha família tem uma cabana.
Ona bütün bu kulübe fikrimden bahsetmeden önce, denetimcisi sen olduğun için...
Antes de falar com ele sobre a ideia da cabana, por seres a sua protetora.