Canvas tradutor Português
27 parallel translation
Bu bakma ayrıcalığına sahip olduğum en mükemmel tuval.
It's the most perfect canvas I've gazed upon.
Kemikteki şu çentiklere bak.
Já ouviste falar numa discoteca em South Beach, chamada Canvas? - Sim, já lá fui algumas vezes.
Sadece nasılsın diye soracaktım.
A tinta do cabelo da Michelle é igual à que trouxemos do Canvas.
Neyse gitmem lazım.
Da Discoteca Canvas. E dos anéis que tanto o Jarod Parker e o Michael Guerra usam.
Emekli maaşını almam için.
Vamos voltar à Discoteca Canvas.
Neler olduğunu o anlatır. Kim başlamak ister?
Prova que tem um interesse camuflado em fazer da Canvas a melhor discoteca, o que fez, ao eliminar a competição.
Darren'la ben yattım.
A Michelle serviu-se da Canvas para ganhar nome e usou o nome dela para atrair os seus VIP's para as festas dela.
Heather Denver Üniversitesi'nden geldi.
A Heather foi transferida para aqui do estado do Canvas.
Jack Swanson'ın adresine ihtiyacım var. S-w-a-n-s-o-n. Canvas bölgesinin dedektifleriyle bağlantı kurmalıyız.
Precisamos de uma morada de Jack Swanson, S-W-A-N-S-O-N, e de equipas de detectives para verificar áreas favoráveis.
Şu iri adam, canvas ceketli, tam arkamda barda.
Grande, casaco de lona, bem atrás de mim no bar.
Kung Fu dövüş kıyafeti, sporcu armalı Kanvas Kahraman ceketi.
Luta Kung Fu, Canvas Hero com bandeira desportiva.
- Canvas Kasabası.
É Canvas Town.
Gitmen gereken yer Canvas Kasabası.
Deves ir para Canvas Town.
- Canvas Kasabası.
- Canvas Town.
Canvas Kasabası'nda gözlerini dört açmanı istiyorum.
Mantenha os olhos abertos em Canvas Town.
Canvas Kasabası'na yerleştiğimde kadınları doğum yapmaya hazır erkeklerin ya da kendileri için beni arayan kadınların bana uğraması bir dakikayı bulmamıştı.
Quando me instalei em Canvas Town, ainda mal tinha passado um minuto quando fui chamada por homens cujas mulheres estavam prontas a dar à luz, ou pelas próprias mulheres que me procuravam.
- Bir adam var. Canvas'ta etrafa bakınıyor. Sanırım seni arıyor.
- Há um homem a bisbilhotar perto de Canvas Town e anda à sua procura.
Hiç parayı saklamadım onu yalnızca Canvas Kasabası'ndaki insanlara yardım etmek için kullandım.
Nunca fiquei com o dinheiro, mas, apenas o utilizava para ajudar as pessoas de Canvas Town.
Canvas Kasabası'ndaki hiçbir zenciye bir paunt çıkmam, 10 şilin.
Nenhum negro em Canvas Town consegue juntar esse valor. 10 xelins.
Canvas Kasabası'nın zencilerini savaş için mi istiyor?
Ele quer que os negros de Canvas Town lutem?
Canvas zencilerinden birkaçımız General Burgoyne'la buluştuk.
Alguns de nós, negros de Canvas Town, encontraramo-nos com o General Burgoyne.
- Canvas Kasabası.
Canvas Town.
Seni aramak için Canvas Kasabası'na gittim.
Fui procurá-la a Canvas Town.
- Canvas Kasabası'nın yarısına onu öğrettim.
Ensinei-o a metade de Canvas Town.
İngilizler teslim olduktan sonra köle sahipleri Canvas Kasabası'nı kolaçan etmeye başladılar.
Depois dos Britânicos se renderam, os donos de escravos começaram a espreitar Canvas Town.
Canvas Kasabası bir zamanlar hayat kaynağıydı.
Canvas Town outrora foi uma fonte de vida.
Domuz kemiği.
Parece a tinta que estavam a usar na discoteca Canvas.