Casa tradutor Português
242,032 parallel translation
Neyse, midem alt üst oldu, kestirmeden işi çözeyim dedim.
Fui a correr para a casa de banho.
Şimdiki şirketinin yüzde on hissesi karşılığında, havuza girme izni kazanacaksın, buzdolabında daha fazla yerin olacak, ve evimde yaşayabileceksin, hem de...
Por 10 % na tua empresa atual, terás privilégios na piscina, mais espaço no frigorífico e podes viver na minha casa de...
Çünkü buluşmadan daha yeni dönüyorum.
Não voltei para casa desde o meu encontro. Por isso...
Alfred'in kalmamı istediği yere, Coccham'a eve gidiyorum!
Vou para casa, para Coccham, onde Alfredo me pediu para ficar.
Yani Winchester'a değil de Coccham'a eve gitmemizin asıl sebebi nedir?
Isso é um facto. Então, qual é o verdadeiro motivo de irmos para casa, para Coccham, e não para Winchester?
Yakında eve gidiyor olursunuz.
Em breve, voltareis para casa.
O hâlde müsaadenizle lordum Devonshire'daki malikâneme ve karıma geri döneceğim.
Então, com a vossa autorização, senhor, voltarei para a minha casa e para a minha esposa, em Devonshire...
Umarım kardeşin sülalenizde aklı çalışan tip olsun zira dışarıda kurt gibi bir canavar var ve siz çöp evde yaşıyorsunuz.
Espero que ela seja o cérebro da família, porque há um monstro lobo mau lá fora e vocês vivem em uma casa de palha.
Bir şekilde eve dönüş yolumu bulmalıyım.
Terei que encontrar o meu caminho para casa.
TARDIS sizi eve götürür, geri dönüşler kolaydır.
Ouça! A TARDIS a levará para casa. - Viagens de volta são fáceis.
Pekâlâ, eve dönsek mi artık?
Certo, podemos voltar para casa?
Banyoda saklanıyorum. Kayınbiraderim beni yatağa atmaya çalışıyor.
Estou escondida na casa de banho porque o meu cunhado está aqui a tentar levar-me para a cama.
Derhâl evimi terk et!
Sai da minha casa!
Eve gidiyoruz.
Vou levar-te para casa.
Ayrıca, dairemde bir sızıntı var ve sanırım sizin banyonuzdan geliyor.
E tenho água a pingar no meu apartamento, acho que vem da sua casa de banho.
Bıraktığın için teşekkür ederim.
Obrigada por me trazeres a casa.
Helldritch'in evi bir kale.
A casa do Helldritch é uma fortaleza.
Tuvaleti bekliyorduk.
- Estávamos à espera da casa de banho.
- Ne yapıyorsun?
Quando saí não estavas em casa.
Beş kilometre ardımızda bir havaalanı var.
Talvez devêssemos ir para casa.
Tamam, evde harika bir CD var.
Tenho o CD perfeito em casa.
Evine.
- Para casa.
Eve git.
Vai para casa.
- Matthew'da mı kalıyor sence?
- Achas que está em casa do Matthew?
Ödevim var.
Tenho trabalhos de casa.
Stanlere gittiğimde Paige'in iyi olup olmadığını sordu.
Quando estive em casa do Stan, ele perguntou-me se ela estava bem.
Yapacak bir şey mi arıyorsunuz? Bize yüzyılın ihbarını veren ve sonrasında hayatını yaşamak için yuvasına dönen adamla uğraşmak yerine Frank Gaad'ı Bangkok'ta kimin, neden öldürdüğünü bulmaya ne dersiniz?
Porque não tentam descobrir quem matou o Frank Gaad em Bangkok e porquê, em vez de irem atrás de um tipo que nos deu a dica do século e depois foi para sua casa viver a sua vida?
Evde bir tek ben varsam endişe etmeyin.
Se estiver sozinho em casa, vocês não têm com que se preocupar.
- Bize gelmiştiniz, değil mi?
Vocês vieram cá a casa, certo?
Burada yaşamaktansa memleketimde ölmeyi yeğlerim.
Eu preferia morrer ao regressar a casa do que viver aqui.
Burada yaşamaktansa vatanında ölmeyi yeğlediğini.
Que ele preferia morrer de volta a casa do que viver aqui.
Onunlayken iyi bir iş çıkardın.
Tu fizeste um bom trabalho com ele. Ontem, fui a casa dele.
Oraya gittiğimizde raporlarına geçiyor olmamız hâlâ hoşuma gitmiyor ama.
Continuo a não gostar de aparecer nos relatórios deles de quando vamos lá a casa.
Bize yüzyılın ihbarını veren ve sonrasında hayatını yaşamak için yuvasına dönen adam Burov.
O Burov deu-nos a dica do século e depois foi para sua casa viver a sua vida.
- Seni evin önüne bıraksam olur mu?
Tudo bem se te deixar na casa? Sim.
- Henry evde mi?
- O Henry está em casa?
Ben memleketteyken çoğu gün sokaktaki çöplerle beslendim.
Em casa, eu comia lixo apanhado na rua quase todos os dias.
Evde her şey yolunda mı?
Está tudo bem em casa?
- Ne bileyim, sizi falan sordu evde işlerin nasıl gittiğini.
Ele estava a fazer perguntas sobre vocês e como as coisas estavam cá em casa...
- Öyledir. Ben bütün gün evde.
Eu em casa todo o dia...
Yapmaları gerektiği gibi onlara yaklaştıklarımızı bildirirler KGB çıldırıverir, adamlarını ülkelerine çağırır soruşturmaları bir ömür sürer.
Eles reportam a nossa abordagem, como é suposto eles fazerem, o KGB enloquece, eles enviam pessoas para casa, eles investigam para sempre...
Evin ışıkları kapalı ve cip hâlâ orada.
A casa está às escuras e o Jeep ainda lá está.
Babamın eve yiyecek ve kıyafet getirmesi.
O meu pai a trazer comida e roupa para casa.
Eve başka bir şeyler de getirir miydi?
Ele levou para casa outras coisas?
Sanırım önceden hiç evinin içinde ateşte marshmellow yapan görmemiştim.
Eu não acho que tenha alguma visto alguém fazer um "s'more" dentro de casa.
Seni evine döndüreceğim.
Eu vou arranjar-te uma casa.
Henry de Chrislere ders çalışmaya gitti.
O Henry está a estudar na casa do Chris.
Bunu bizde unutmuşsun.
Esqueceste-te disto em minha casa.
- Walt, kimliğimiz açığa çıktı.
- Walt, a casa caiu.
Bu ülke bizi kabul etti ;
Este país aceitou-nos, deu-nos uma casa, uma vida, tudo.
- Ben de öyle dedim. Onu eve götürmüyorsun, değil mi?
Vocês não vão levar isso para casa, pois não?