Casual tradutor Português
678 parallel translation
Hayır, ama biz genellikle onun hakkında böyle ulu orta konuşmayız.
Não, mas normalmente não falamos Dele dessa forma tão casual.
Gündelik olmalı... Tıpkı her gün yediğin ekmek gibi hayatın bir parçası olmalı.
Ele devia ser casual... como a maior parte da vida tal como o pão de todos os dias.
- neyi? - Aranızdaki ilişkinin... resmiyetten daha ileride olduğunu....
- Não significaria isso que havia algo mais... que uma relação casual entre vocês?
Her iki taraf da birbirini kaba ve soğuk bir şekilde selamladı.
Cumprimentaram-se de modo casual, indiferente.
Bir insanının hayatı ottan daha değersiz sayılırsa bu bir suç değil, savaş kaybı olarak görülüyordu.
E se a vida humana for mais barata do que os pastos... considerava-se uma vitima casual da guerra, e não um crime.
- Sıradan bir durum gibi mi?
- Muito casual, não é?
- Amma da sıradan...
- Isso é que é ser casual...
Yani fazla yakın olmadığınız bir tanıdık mı?
Diria que é mais ou menos um conhecimento casual?
Genelde hep aynı soruyla başlarız. İlk gerginliği atmak için.
Começo sempre por uma pergunta casual, para acalmar os nervos.
Belki bir gecelik ilişkilerden yoruldum.
Talvez esteja cansada de sexo casual.
Tekini dışarı çıkartın.
Bernie, é uma festa casual.
Yani bu tesadüfen olmuş basit bir karşılaşma değil.
Portanto isto não foi apenas um encontro casual.
- Bir Alman bilim adamı "şapkanı tutacaksın" dediğinde, bu sıradan bir konuşma değildir.
- Quando um cientista alemão diz... "Têm que segurar os chapéus," não é uma conversa casual.
Parmağınızı hafifçe deldiğinizde, çok küçük boyutta bir olay meydana gelir.
O acto casual de picar um dedo, é um evento de alguma magnitude na escala do muito pequeno.
Bu okumada herhangi bir hata olduğuna, yanlış nükleotid yerleştirildiğinde, genetik bilgide çok küçük bir hata oluşturulmuş olur.
Nas raras ocasiões em que acontece um erro de correcção, o nucleótido errado é preso, e uma pequena mudança casual foi feita nas instruções genéticas.
Yörüngelerinin bir sonucu olarak uzak yıldızlara doğru sürüklenerek sonsuza dek dolanacaklar.
Como consequência casual das suas trajectórias, as naves serão inexoravelmente levadas para dentro do reino das estrelas, onde irão vaguear para sempre.
Rahat bir şeyler çal.
Roubar algo casual.
- Bir gecelik olay olmadığına sevindik.
Fico muito feliz por saber que não foi só sexo casual.
Doğu gölünün bir su yosunu gibiyim burda, orda, heryerde.... şans eseri ortaya çıkan
Sou como uma lentilha d'água no Lago Este, aqui, ali, num encontro casual em qualquer lado.
Sıradan bir rastlantı beklediğiniz çok ateşli bir ilişki olabilir,
"Um encontro casual pode ser o caso escaldante pelo que esperou"
Ama size söylüyorum bu arıza tesadüf değildi.
Mas estou a dizer-te Não foi um erro casual.
Bu adamın böylesi önemli bir belgeyi gelişigüzel bir şekilde hazırlamış olması tuhaf değil mi?
Mas não acha estranho um fulano redigir um documento tão importante desse modo casual?
Pek fazla kız onun gibi rahat giyinemezdi.
Poucas raparigas poderiam vestir-se de forma tão casual como ela.
Diğeri ise, domuz çiftçisi bir adamla sakallı bir kadının şansız bir birleşiminden olan neslin ürünüydü.
O outro era descendente de um encontro casual entre um criador de porcos e uma mulher barbada. A história, sàbiamente, esqueceu seu nome.
O isimsiz, bir gecelik ilişkilerden değildi.
Ela não era apenas sexo casual.
- Basit bir yemek olur.
- Fazemos disto uma coisa casual.
Kumardan elde ettiğin bir şansı..... tamamen yabancı birine harcıyorsun.
Um encontro casual e momentâneo. Uma transacção comercial com uma completa desconhecida.
Koyu takım elbise ve kravatın gösterişsiz zarafeti yerine.. ... donuk toprak renklerinde rahat kıyafetler giymek bir tür moda intiharı. Bana deli diyeceksin ama sana yakışmış.
Mudar da elegância do fato escuro e da gravata para esse estilo casual de tons apagados é uma forma de suicídio da moda mas, chama-me louco, a ti fica-te bem.
Rahatından ödün vermeden göz kamaştırmak isteyen beyler için hem işinin başındaymışçasına, hem bir bayanla buluşurmuşçasına.
Para o homem que quer se afirmar enquanto mantém aquele jeito casual quer esteja a trabalhar ou a aproveitar um encontro.
Bir gecelik seks artık yok bile.
O sexo casual já não existe. E mortal.
- Bu gece, çok önemli bir geceydi. - Tanrım, tanrım.
Hoje foi uma coisa muito nervosa, casual, em grande.
Sizinle tanışmış olmamızın bana bir faydası yok.
Eu não poderia tirar vantagem do nosso encontro casual.
Sıradan bir sadeliği var.
Tem uma certa elegância casual.
Enerji bandı uzayda rastgele dolaşmıyor.
A faixa de energia não foi um fenómeno casual a viajar no espaço.
Sana baktığım zaman, Yarbay bir insan değil, bir düşünceyle yeniden düzenleyebileceğim, dağıtabileceğim atom altı parçacıklarından oluşan bir evren görüyorum.
Olho para si, Comandante e não vejo um homem, mas uma galáxia de partículas sub-atomicas que posso separar e reorganizar com um pensamento casual.
Contempo Casual mağazasında değil ama, dünyada neler olup bittiğini öğrenmek iyi görülüyor.
Em alguns lugares do universo, talvez não em Contempo Casual, mas em alguns lugares, é fixe saber o que se passa no mundo.
Yoldan geçen biri ateş etmiş.
Não, parece ter sido casual.
Ama işin silah olunca alıcılar muhabbetten hoşlanmıyor.
Mas quando se lida com armas, os compradores não se interessam com conversa casual.
Yani seks, sadece iki insan arasında olan anlık bir elektriklenmedir.
O sexo pode ser uma coisa casual entre duas pessoas.
Gündelik seksi özlemiş.
Tem saudades do sexo casual.
Işık ve gölgenin sebep olduğu bir şey.
É uma ocorrência casual de luzes e sombras.
Ciddi bir durum mu, yoksa sadece macera mı?
- É para durar, ou é só casual?
O tek gecelikti, Marty.
Foi uma relação casual, Marty.
Kayıtsız seks.
Sexo casual!
Belki de Centaurilere rastgele yapılan terör hareketlerinden biridir.
Talvez tenha sido um casual ataque terrorista sobre um Centauri.
Sorun yok çünkü gündelik, soğuk bir mesajdı.
Não faz mal, porque foi um recado muito casual e descontraído.
Bilgisayar, garsona daha doğal bir görüntü ver.
Computador, dê ao garçon um visual mais casual.
Rasgele veya hafif falan değil, birisi bir hata yapmış.
Isso não é casual, nem rápido. Alguém cometeu um erro.
Havadan sudan sohbeti es geçmek iyidir belki de.
Talvez seja bom dispensarmos toda aquela conversa casual.
Havadan sudan sohbet mi?
Conversa casual.
ROMA, AÇIK ŞEHİR
SÃO IMAGINÁRIOS. SEMELHANÇAS COM FATOS E PERSONAGENS REAIS... É INTEIRAMENTE CASUAL.