Cereal tradutor Português
207 parallel translation
Vali için 10,000 çuval tahıI.
10.000 sacas de cereal para o governador.
Biraz buğday ve bir gün izinle çözülemeyecek sorun yok.
Nada que uma ração de cereal e um dia de descanso não resolvessem.
- Goşen'de ambarda buğday var mı?
- Há cereal armazenado em Gósen?
Seni uyarıyorum Musa, tapınaktaki tahıllar tanrılara aittir.
Aviso-te, Moisés, o cereal do templo pertence aos deuses.
Başları dik yürüyüp, tapınak tahılıyla beslendiklerinde.
Quando andam em pé e comem o cereal do templo.
- Kölelere tahıl verdin mi?
- Deste o cereal aos escravos?
- Bu hububatı karaya çıkarın.
Leva este cereal para terra.
Mısır, tahıI ve hazine.
Milho, cereal, tesouros.
- Tahıl, patates, fasulye.
- Cereal, batata, feijão...
"Pirinç ılıman iklimli birçok ülkede yetişen bir tahıldır" Ancak rafine edilen pirinç, tüm bu yolu kat ederek bize ulaşır ve'risgryn'adını alır. "
"O arroz é um cereal cultivado em países quentes..." ... grãos refinados'risgryn'se utilizam de todos os modos...
Savaştan önce Almanlar tarafından işgal edilen bölgeler ülkenin kömür ve demir ihtiyacının neredeyse dörtte üçünü et ve tahıl ihtiyacının üçte birini ve neredeyse tüm şekeri temin etmişti.
Antes da guerra, as regiões, agora ocupadas pelos alemães, tinham produzido quase 3 / 4 do carvão e ferro do país, 1 / 3 da carne e cereal, e quase todo o açúcar.
Wilkinson'ın Sekiz Numaralı Peklik Giderici Gevreği.
O que era? O Cereal Laxante Número Oito da Wilkinson?
Agatsi'den gelen bu şefin köyü yanmış ve tahıl stokları kül olmuş.
Este é o chefe de Agatsi, cuja povoação ardeu e a colheita de cereal se desfez em fumo.
Başka bir köye saldırıp tahıl çalmak için izin istiyor.
Pede autorização para atacar outro povoado e roubar cereal.
Bundan sonra, yoksulluk çeken her köye ihtiyaçları oranında tahıl verilecek.
Doravante, qualquer povoado que sofra privações receberá cereal de acordo com as suas necessidades.
Buğday da.
Até o cereal.
Onlara ne kadar buğday kaybettiğimizi söyle.
Diz-lhes quanto cereal perdemos.
Eğer biraz daha tahıl elde edersek ve kalanını efendimize bırakırsak iflas etmeyecektir. Haydi, istediğiniz kadar alın.
O patrão já não vai mal se levarmos um pouco do nosso cereal e lhe deixarmos o resto.
Siz küçük çalışkan ve sıkı oyuncular. Vücutlarınız her gün daha da büyürken, Ranch Breakfast'ı unutmayın. Ranch Breakfast şampiyonlar yetiştiren bir kahvaltılık gevrektir.
Para todos vós brincalhões pequeninos cujos corpos crescem todos os dias, lembramos que as Papas e Cereais Ranch são o cereal que produz campeões.
- Yiyecekler bunlar mi?
- É esse o cereal?
Yiyecekler ve esirler var.
Há o cereal e os prisioneiros.
Onlari, yiyecegi ve esirleri trene taºimak için kullanacagiz.
Sao para transportar os prisioneiros e o cereal para o comboio.
Şimdi herkes bu gevreği böyle anacak.
Fez com que nos devolvessem todo o maldito cereal.
Çocuklar gidip o gevreklerin her çeşidinden alıyor.
As crianças saem e compram o cereal, todo o tipo de Cereal Sharp.
Cereal şirketi neden bir pakete iki kat daha çok üzüm kurusu koymuyor?
Por que não puseram logo as empresas de cereais duas colheres de passas?
- Bana da aynından.
- Pegue cereal também, e um donut!
- Tamam efendim. Hemen geliyor.
- Cereal e um donut.
Besin değeri olmayan bir gevrek verniği.
Isso é um verniz de cereal não-nutritivo.
Besin değer olmayan gevrek verniğiyle sen mi ilgileniyordun? - Evet efendim.
Você é aquele que trabalhou naquele verniz de cereal não-nutritivo?
- Mısır gevreğin nasıl?
- Como estava o cereal?
Bunu, heyecanladığında kasık kıllarından kuru üzüm çıkartırken hatırlarım.
Lembrar-me-ei disso da próxima que ficares entusiasmada ao desenhar pêlos púbicos de cereal.
Tahıl kıtlığından.
Por causa da fome do cereal.
Kahvaltımın içine ettiniz!
- Solta-me! - És pior que este cereal!
- Öncelikle o mısırı tahtadan iterdim.
- Para já, tirava esse cereal do tabuleiro.
O mısır benim filim. Gerçeğini Eddie yedi.
Este cereal é o meu bispo.
Dişli bir metal gevrek.
Foi este cereal redondo de metal.
Bir keresinde de bir Snickers çikolatası koymuştu blendere.
Outra vez, bateu uma barra de cereal.
- Üzgünüm. Bir dahakine kendi mısırını kendin al.
Na próxima vez, pegue seu próprio cereal.
- Ye işte.
- É cereal.
Cocoa Puffs, Fruit Loops olsa yenir.
Não, Cocoa Puffs e Fruit Loops, isso é cereal.
"Günaydın Naomi. " Biraz papalla suyu ister misin?
Bom dia Naomi, um pouco de papaia com seu cereal?
Gavin, tatlım, mısır gevreğini sen seç.
Gavin, querido, ajuda a mamã a escolher um cereal.
Yulaf ezmesi, hemen tuvalete çıkartıyor.
Ou cereal de fibra. Comigo funciona.
Kahvaltıda yediğin gevrekleri görüyorum.
Estou a ver que comeste cereal para os intestinos.
Yakında koca bir mısır gevreği olacaksın.
Vais comer muito cereal ainda.
Kahvaltılık gevreğim ağzının üstünü öldürmez!
O meu cereal não corta o céu da boca!
Mısır gevreğimi yedim.
E eu tenho meu cereal.
Baban çimleri biçti. Reese bütün tahılı silip süpürdü.
Seu pai cortou a grama, Reese acabou o cereal...
Bir sebebi bu, ama, şey... asıl sebebi, sürünme boşluğunuzdaki... dev şeker ambalajı yığını... ve yarısı yenmiş tahıl kutuları.
Essa é uma parte, mas, uh... na maior parte é essa pilha gigante de papeis de doce e caixas de cereal metade comidas que você tem na casa.
Biriniz mısır gevreği yemek zorunda.
Um de você tem que comer o cereal.
Meyveli halkalar.
Cereal.