Cinema tradutor Português
6,550 parallel translation
Haftaya birlikte sinemaya gidelim mi diye sorsaydın ya.
Não podias convidar-me para ir ao cinema na próxima semana?
Film işine döndüm.
Estou de volta à indústria do cinema.
Şu anda sinema ve postmodern dans okuyorum.
Agora, estudo cinema e dança pós-moderna.
Küçükken sinemayla pek aram yoktu.
Não fui ao cinema quando era criança.
Ben çocukluğumu yönetmen olan bir komşunun film stüdyosunda geçirdim.
A minha infância eram os estúdios de cinema, com um vizinho realizador.
Ortada gerçek yok. Sadece filmler var.
Já não há verdade, resta apenas o cinema.
Devrim, sadece rol yapıyor.
A revolução é cinema.
Sinema salonlarında hasatlar da çok muhteşemdir.
No cinema também, as colheitas são gloriosas.
Yoksa bunlar kumla dolu film dekorları mı?
Ou seriam adereços de cinema, sacos de areia?
Ve diğer çocuk Ravenswood sinemasındaki hayalet hakkında konuştu.
E o outro falou de um fantasma no cinema de Ravenswood.
Film işine girdim dedim ya.
Disse-vos que estou no ramo do cinema.
O salonu terk edince doğru bir amaç uğruna savaşmak istemeliler.
Quando saem do cinema, querem lutar pelo que é correto.
Belki bir filme gitmişlerdir?
Talvez tenham ido ao cinema?
Evet, biz de tam filme girmek üzereydik. Patlamış mısır falan...
Sim, estamos agora a entrar para o cinema, sabes, com pipocas e...
Hani şu film yıldızlarıyla takılan?
A que sai com estrelas de cinema?
Jesus, Lexi ile sinemaya gitme izni istiyor.
O Jesus quer saber se pode ir ao cinema com a Lexi.
- Lexi ile sinemadayım.
- Com a Lexi, no cinema.
Hunter, Biz film ajansından değiliz.
Hunter, não somos agentes de cinema.
Film yıldızı gibi.
Como uma estrela de cinema.
Karımı sinemaya götüreceğim ve bunlar hiç yaşanmamış gibi davranacağım.
Vou sair com a minha mulher para irmos ao cinema, e fingir que nada disto aconteceu.
Şimdi Jailhouse Rock'ta kıvırdığı kalçası Amerika'nın tüm büyük ekranlarında gösteriliyor.
Agora está na Jailhouse Rock, e as ancas a abanar têm 6 m de largura nos ecrãs de cinema.
Sakına rolümü vermeyin şu Mike Myers'a.
Apenas não deixem o Mike Myers interpretar-me no cinema.
Var, internete gir ve şunu arat : "Benden hoşlanmayan bir kız için iki film bileti almak istiyorum."
Vais à Internet e procuras. "Quero comprar bilhetes de cinema para uma miúda que não gosta de mim."
Televizyonda değil, genelde filmlerde geçer.
E é cinema, não televisão.
Savaşın sıcağında ya da bir sinema salonunda ilk randevuda yenilen olabilir.
Pode ser a ração de combate, ou no cinema, num primeiro encontro.
Filmdeki hiçbir insan normal değil.
As pessoas do cinema não são normais.
Wui Sunhi benim film sınıfımın öğrencisidir.
Wui Sunhi foi estudante de cinema no meu curso.
Mark'la beraber sinemaya gideceğiz, değil mi dostum?
Eu e o Mark vamos ao cinema. Não vamos, meu?
Wilden film meraklısı mıymış?
O Wilden era um aficionado por cinema?
Ailecek film izleyeceğiz.
Vamos ter uma sessão de cinema em família.
- Ailecek film izliyorsunuz öyle mi?
- Sessão de cinema em família? - Ouve...
Sinemaya götürdüm. Beyzbol maçlarına.
Eu levei-o ao cinema, a jogos de basebol...
Film yıldızının tekini öldürmek için gelmedim Los Angeles'a.
Não vim para LA matar uma estrela de cinema, porra.
- Sinema salonunda patlar.
- Só explodem no cinema.
- Sinema büyük bir aldatmaca.
- O cinema é uma grande aldrabada.
- Filmlerde de oynadın mı?
- No cinema também?
Az önce bir sinemayı soyup bunun için yakalanan on yaşındaki çocuk Meyer Harris Cohen, ama herkes ona Mickey der.
Este miúdo de 10 anos que roubou um cinema e foi apanhado... é o Meyer Harris Cohen, mas toda a gente lhe chama Mickey.
Sinema, alışveriş merkezi, kız arkadaşı?
Um cinema, um centro comercial, uma namorada?
Pek dışarı çıkamadık, restorana ya da sinemaya gidemedik... Gidemedik mi?
Não podíamos ir a qualquer sítio, não fomos a restaurantes ou cinema...
Sinema perdesinden parlayan bir görüntü gibidir.
Parece brilhar, como a imagem de uma tela de cinema.
Film gecemiz bir gelenektir.
A noite de cinema é uma tradição.
Saçma sapan bir filme gidiyordu.
Ia ver uma parvoíce qualquer ao cinema.
Birileriyle buluşurdum ya da sinemaya gidebilirdim.
Podia ter ido ao cinema ou uma coisa assim.
Bu şaşaalı yaratıklar edebiyatımızın oyunlarımızın, sinemamızın kabuslarımızın hatta dinlerimizin önemli parçaları olmuşlardır.
Esses monstros glorificados marcaram as páginas da nossa literatura, dos jogos, do cinema... dos nossos pesadelos. Até as religiões.
Kardeşim sinemaya gitmek istiyor.
O meu irmão quer ir ao cinema.
Lisa Molinera sinemadayken kaçırıldı.
A Lisa Molinera foi raptada à porta de uma sala de cinema.
Kızlarınızdan ikisiyle iki çift laf edecektik de. Senin gibi bir film yıldızı kardeşlik evine girince insanlar nereye, kiminle gittiğine dikkat ediyor tabii.
Quando uma estrela de cinema aparece numa república, as pessoas veem aonde vai e com quem.
Yeri gelmişken, film kulübü nasıl gidiyor?
Por falar nisso, como vai o clube de cinema?
- Hayır, sinema kahramanımdan alıntı yapıyorum.
Estou a citar o meu herói de cinema.
Hayvanat bahçesine ve belki de sinemaya gideceğiz.
Vamos ao jardim zoológico e talvez ao cinema.
Bu bebeğin dünyaya gelmesi için gereken hazırlıkları ben yapmıştım.
"Estrela de Cinema de Filmes de Ação Morta, Sean Walker" Fiz os preparativos para a chegada deste bebé.