Ciğer tradutor Português
367 parallel translation
Baba sana ciğer verecek.
O Papá manda.
Ne istersiniz? Jambon mu ciğer mi?
Presunto ou fígado?
Ciğer.
Fígado.
Sosisli sandviç değil, ciğer.
Não foram cachorros, foi fígado.
- Ciğer hapı.
Comprimidos para o estômago!
Balayında kim ciğer hapı görmek ister?
Quem é que quer ver comprimidos na sua lua-de-mel?
Pastırmalı ya da jambonlu yumurta, ciğer, biftek...
ovos com bacon, fígado com bacon, presunto com ovo, bifes...
Nasıl bir ciğer bu, körük gibi!
Que pulmões!
Patron, sen git biraz ciğer al.
Patroa, vai depressa buscar o fígado.
Çelikten kaslar, demirden ciğer, ve insan üstü bir güç.
músculos de aço, pulmões de ferro e força sobrehumana.
Ayrana ve ciğer sosisine ve her şeyin dünkü gibi yerli yerinde olması şerefine.
Ao leite, ao salsichao de figado, e a voltar ao ponto em que estavamos ontem.
Onlar anca ciğer tava bilirler!
Estes só conhecem o figado á veneciana com cebolas...
Çocuğun biri ciğer ezmesi sürülmüş Ritz krakeri verip adına "kanape" dedi.
Um miúdo de casaco branco aproxima-se, dá-me uma bolacha e fígado cortado e diz "Canapés".
Ben de, "Ne kanapesi, ciğer ezmesi sürülmüş Ritz krakeri!" dedim.
Eu disse : "Canapés, uma ova, isso é bolacha e fígado cortado."
Jambon, peynir ve ciğer ezmesi var.
Temos queijo, presunto e mortadela.
Birinin benden doğranmış ciğer yapmasını bekleyecek değilim.
Não vou sentar-me perto de alguém que... quer matar-me.
Ciğer ve meyve salatası.
É fígado frito e salada de fruta.
Ciğer yeterliliği % 50 daha iyi.
Os pulmões têm uma eficiência 50 % melhor.
- Eskisi kadar can ciğer değiliz.
- Já não somos amigos como éramos.
Her sabah kahvaltıda sandalyesinin altına ciğer ve pastırma koyup dolaba girer.
Ao pequeno-almoço, todos os dias, Ken põe um prato de fígado e toucinho debaixo da cadeira e tranca-se no armário.
- Bir ciğer için 500 dolarmı?
- Quinhentos dólares por um fígado?
Bilirsin işte, Jenny'nin bahsettiği şu ciğer doktoruna.
O médico do fígado que a Jenny me falou.
Ama kediye ciğer emanet etmek aptallık olur.
Mas é um disparate deixar a doninha na capoeira.
- Biraz ciğer ezmesi Albay?
- Quer foie gras, Coronel?
Ciğer salamı mı, efendim?
- Deseja uma salsicha?
İşte ciğer ezmem mangalda hindi ve sonrasında dinlenmek.
Aqui está o paté... peru assado na lenha e tudo o mais.
Yemekte ciğer ve spagetti var.
Fígado com esparguete para o jantar.
Ciğer nasıl olsun istersin?
Como gostas do fígado?
Ciğer ezme ve kuzu güveç alayım.
Quero o paté e borrego estufado.
- Ciğer ezme istemediniz, öyle mi? - Hayır, istemedim.
- Não pediu paté, pois não?
Albay Ruffrius'un, Bayan Messalina'nın can ciğer arkadaşlarından biri olduğunu biliyor muydun?
Mas não sabias que o teu superior, o Coronel Rúfrio, era um dos amigos chegados de Messalina?
Böylelikle Et ve Ciğer Komisyonunu da geçiyoruz.
Isso exclui também a Comissão de Carne e Gado.
Balık midye istiridye karides istemem. Kırmızı et istiyorum, kuzu pirzola domuz pirzola ciğer.
Nada de peixe, mariscos, mexilhões, ostras, camarões.... quero carne, costeletas de carneiro e costeletas...
- Ciğer salamı olacağız.
- É a andar!
Her ne kadar geçmişte kara ciğer rahatsızlığı geçirmiş olsam da yine de içmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Embora sofra de fígado, o que me impede de beber.
Bir çift bacaya "Ciğer" diyordu. Bir başkası onun " Şaft'ıydı
Ele chamou um conjunto de canos "pulmões" e ao outro "frecha de cocó".
Yarın ciğer ezmeli sandviç getireceğim.
Trago-te paté de fígado amanhã.
Baharatlı domuz yağı, ciğer ezmesi, köfte, çikolatalı kurabiye... margarin, yumurta, peynir.
Têm banha condimentada, pasta de fígado, almôndegas, biscoitos de chocolate, margarina, ovos, queijo.
Onun adı ciğer Steamer.
Isso é fígado de lagosta, Steamer.
Şu konuda anlaşmıştık, eğer bu ciğer işiyle ilgilenirsen, ev ile ilgilenecek birine ihtiyacımız olacak, öyle değil mi?
Concordámos que se fizeres esse fígado, precisávamos de alguém para cuidar da casa, certo?
Ben ciğer severim.
Eu prefiro fígado.
Ciğer ve soğan siparişim var...
Preciso dumas iscas com cebola...
Hey, ciğer.
Olha, fígado, queijo...
Ciğer var mı?
Tens fígado?
En sevdiğin yemek var ; ciğer.
É o seu preferido : "buffet de fígado"!
- Ciğer, değil mi?
- Haggis, certo?
Evet, ciğer isteyen kişi bendim.
Sim, fui eu que pedi o haggis.
- Geçekten ciğer sever misin?
- Gosta de haggis?
- Ciğer?
- Sou, sim.
Kedinin uzanamadığı ciğer hesabı.
É só inveja.
Ciğer!
Fígado!