English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ C ] / Clive

Clive tradutor Português

830 parallel translation
Clive, yataklı vagonla kömür vagonunu birbirine bağlamışsın!
Clive. Puseste carvão e passageiros no mesmo comboio.
Clive dayınla ben az önce trenlerinle oynuyorduk.
O tio Clive e eu temos estado a brincar com o teu comboio. Pergunta-lhe onde está.
- Clive, gelir misin?
- Clive, tens um momento? - Sim.
Baksana Clive, soru sorulursa hemen tüyeriz.
Ouve, Clive, se perguntarem, acabámos de chegar de barco. Boa ideia.
Haydi gel. - Dişçiye gösterelim.
Vamos, Clive.
Clive, Clive, Clive. Sıranın sonundaki kadına bak. Bizim solumuzda duran kadın.
Clive, Clive, Clive tem atenção à mulher ao fundo à tua esquerda e à minha.
Clive, pencereden çık.
Clive! Salta pela janela e chama a Jill!
- Clive!
- Clive!
- Clive Candy mi?
Clive Candy?
- Evet, Clive Candy. - Doğru adama geldiniz. - Onu iyi tanırım.
Procuraram a pessoa certa.
Fakat bu Clive Candy bir subay olduğundan... -... ona meydan okunabilir. - Meydan mı okunabilir?
Mas se ele é um oficial, pode ser desafiado.
Venning, hemen Kaisehof'a git. Clive Candy'yi acele buraya getir.
Traga Clive Candy aqui já.
Böylece Clive Candy'nin adı Stolpchensee'nin bir köşesinde ilelebet yaşayacak.
Assim, o nome... de Clive Candy viverá para sempre em Stolpchensee.
Clive, sen ve ben, arkadaş, evet mi?
Clive, você e eu amigos.
- Öyle misin Clive?
- Por quê?
Clive benim İngilizcem pek çok değil ama sana duyduğum arkadaşlık çok fazla.
Clive, meu inglês não é demais. Mas minha amizade por você é demais.
- Efendi Clive.
- Senhor!
- Hasta değilsiniz ya Efendi Clive?
Não está doente?
- İyi geceler Efendi Clive.
Boa noite, Sr. Clive.
Clive, zengin şımarıklarla ya da göçebe halimizden yaralarla da dönsek bu evi, her zaman emekleyebileceğimiz sığınağımız haline getirelim.
Vamos fazer de nossa casa nosso refúgio. Onde poderemos sempre ficar... se voltarmos com riquezas, ou feridos de nossas brigas.
Clive, hiç değişmeyeceksin, değil mi?
Você não vai mudar, não?
Clive Candy. "Çok fazla" neden böyle yazılmış?
- Por que'demais'está assim?
Clive. Sana hala Clive diyebilir miyim? Ne de olsa artık bir generalsin.
Clive, posso chamá-lo de Clive, agora que é general?
Clive Candy, telafisi olmayan kaybı için taziyelerini sunan tüm nazik dostlarına teşekkürlerini sunar. Vakti elverdiğince, herkese cevap vermeyi ummaktadır.
'Clive Candy agradece a todos os amigos que escreveram... apoiando-lhe por sua irreparável perda.
Tümgeneral Clive Wynne-Candy'yi tanımıyor musunuz?
Não conhece o General Clive Wynne Candy?
Ne kadar da şanslısın Clive.
Como você tem sorte, Clive.
- Teşekkürler Clive.
Não posso, Clive.
Hatırlar mısın Clive, eskiden şöyle derdik : "Ordularımız ; kadınlarımız, çocuklarımız ve yuvamız için savaşır."
Lembra-se que dizíamos que nossos exércitos estavam... lutando por nossas mulheres, filhos e lares?
Clive, Berlin'de seninle konuştuğum son gün gayet mutlu görünüyordun.
Aquela noite que lhe contei, você pareceu muito feliz.
- Clive, ne oldu? - Tekrar emekli oldum.
O que aconteceu, Clive?
- Şu an çok daha farklı bir bilgiye ihtiyaçları var Clive.
Diga-me. É um conhecimento diferente agora.
Clive, sana arkandan vuranlara aynı şekilde vuramayacak kadar adil biri olup kendi teslim bayrağını çekersen geriye Nazi metotlarından başka bir şey kalmaz.
Clive! Se você se deixar derrotar por eles... só porque não pode lutar da mesma forma... eles vão atingi-lo. Não há outros métodos, apenas os nazistas.
Ama Clive sevgili Clive bu beyefendilerin savaşı değil.
Mas, Clive... meu bom e velho Clive... esta não é uma guerra de cavalheiros.
"Tümgeneral Clive Wynne-Candy." Vay canına.
General Clive Wynne Candy.
Selam Clive. Merhaba Theo.
Olá, Clive.
Belki biraz daha Clive Jenkins tarzı bir şey.
Talvez uma coisa um pouco mais ao estilo Clive Jenkins.
Clive, daima o kamera yanında!
Clive, estás sempre com a câmara.
- Küçük bir ayrıntı var ama...
- Só há uma coisa, Clive.
Merhaba, Peter Clive.
Alô, Peter Clive.
Ben Peter Clive, iki yardımcı bina sorumlusundan biriyim.
Sou Peter Clive, um dos dois supervisores daqui.
- Şu sözleşmeyle ilgili saçmalık da ne?
- Que merda é essa de contrato? - É o Pete Clive.
Haydi Clive, hangi yöne gittiler?
Clive, por onde andou?
Clive şuna baksana.
Clive, olha.
Ve... - Clive, Edith buraya gelmek, çevirmek.
Clive, Edith vem traduzir.
Bize söylenenler, Leda, Leto, Danae onlara merhametini sundun. Clive'ın yanındaki kız kim sevgilim? Onu tanıyor musun?
Quem é a moça, você conhece?
Çok kötü değildim Efendi Clive.
Na época não foi tão mau. Havia tanto a fazer.
- Aynen öyle. - Anlıyorum.
Escute, Clive.
Dinle Clive.
Tenho 18 quartos aqui e uma criadagem vadia.
Sen de öyle düşünmüyor musun, Clive?
Não acha, Clive?
Hoşça kal Clive.
- Adeus.
- Clive, söylemem gerekir ki onlar...
Como eles estavam? - Clive, devo dizer que...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]