Comer tradutor Português
38,872 parallel translation
- Uzman sizsiniz, ama niye kendi için yiyecek bir şey almadı?
Vocês são os especialistas, mas porque ele não levou nada para comer para si próprio?
Bence damak tadım kamyon bile yiyebilecek kadar sofistike.
Acho que o meu paladar é suficientemente sofisticado para comer num comida de rua.
Yani bir iki misafiri yemesini anlayabilirim ama bütün partiyi de değil.
Eu consigo imaginá-lo a comer um ou dois convidados, mas não a festa inteira.
Komşumuz onları arka bahçede çırılçıplak çekirge yerken bulmuş.
Foram encontrados sem roupa no quintal a comer grilos.
Sonra gidip dondurma falan alırız.
Podemos comer sorvete ou assim.
Malzemeleri Red Hook'taki bir dükkandan almış üç gün boyunca o fabrikaya girip aç beklemiş.
Ela comprou os materiais numa loja em Red Hook, escondeu-se na fábrica e ficou 3 dias sem comer.
Pekala, o zaman oturup yemek yiyelim.
Muito bem, vamos sentar e comer.
Yemiyor musun?
Não vais comer?
Kötü polisler gibi üstüne ot yerleştirmek ister misin yoksa gidelim mi?
Vais continuar a fazer de polícia ou vamos comer?
Sabahtan beri bana Kovelsky'sten bonfile ve yumurta yedirtmeye çalışıyor.
Ele tentou fazer-me comer carne e ovos do Kevelsky.
Ben sabahları et yemem.
Não posso comer carne de manhã.
Dondurma almaya gidebilir miyiz?
- Podemos ir comer gelado?
Bugün ikimiz de yemek yemeyi ihmal ettik bence.
Penso que esquecemos de comer hoje.
Gidip bir şeyler yiyelim.
Vamos arranjar algo para comer.
Tüm bu yalanlar, başkasıymışım gibi davranmak uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum.
Todas estas mentiras, fingir ser alguém que não sou. Não consigo dormir. Não consigo comer.
Haydi, gidip elmalı turta yiyelim.
Vem, vamos comer uma torta de maçã.
Birinin domuzu varmış.
Ele está segurando o porco para comer as folhas de uma árvore.
Benim de yiyebilecegim bir yere gidersek harika olur.
Seria fantástico irmos a um sítio onde também possa comer.
Sebze yememiz dünya için yararli.
Comer vegetais é benéfico para o planeta.
Çünkü su an yediginiz pizza...
Porque a piza que vocês estão a comer agora...
Ben dondurmami bitirsem iyi olacak.
Vou acabar de comer o meu gelado.
Bir şey yiyecek misin?
Queres comer alguma coisa?
Tarih boyunca zenginler, kraliyet aileleri, firavunlar, kraliçeler, krallar, rahipler, rahibeler, yani et yemeye gücü yeten insanlar, damar hastalıkları, obezite gibi hastalıklarla boğuşmuşlardır.
Ao longo a história, as pessoas ricas, a realeza, os faraós, as rainhas, os reis, os sacerdotes, as sacerdotisas, as pessoas que tinham dinheiro para comer carne, tinham doenças arteriais, obesidade, estavam doentes.
Özellikle Ekvator'a yaklaştıkça enlemden kuzeye ve güneye doğru gidildikçe hayvansal gıda tüketme oranı artıyor.
Sobretudo quando se vive perto do Equador, ao andarmos para norte e para sul em latitude, acabamos por comer mais alimentos de origem animal.
Ellerimiz işlemek, tutmak, kazmak, soymak ve kendimizi beslemek üzere mükemmel bir şekilde tasarlanmış. Meyve, sebze, yemiş, fasulye, tohum, bitkisel gıda, yani doğa ananın ürettiği gıdalarla.
A nossa mão é perfeitamente desenhada para apanhar, forjar, agarrar, cavar, descascar e dar-nos a comer frutas e vegetais, frutos secos, feijões e sementes, alimentos vegetais, comida feita pela Mãe Natureza.
Ancak kanıtlar açıkça gösteriyor ki insanların çok fazla protein tüketmesine gerek yok, tüketmeleri halinde de birçok sağlık sorunuyla karşılaşıyorlar.
Mas as evidências são muito claras de que os humanos não precisam de comer muita proteína e, quando o fazem, isso resulta em muitos problemas de saúde.
Bu ülkede protein ve kalsiyum almak için yemeyi tercih ettiğimiz tüm hayvanların vejetaryen olması çok ilginç.
É incrível que todos os animais que escolhemos comer neste país para obter proteína e cálcio sejam animais vegetarianos.
Şunu da hep hatırlatırım, abur cubur yerken
E gosto sempre de vos lembrar, quando estão a comer o vosso lixo, nunca perguntam :
İnsanlar kırmızı eti bırakıp kümes hayvanları ve balık yerlerse daha sağlıklı olacaklarını sanıyorlar.
As pessoas acham que vão ser saudáveis deixando a carne vermelha e passando a comer aves e peixe.
Yani cıva da dahil olmak üzere okyanustaki tüm kirleticiler, ton balığı gibi yemeyi çok sevdiğimiz balıklarda toplanır.
Então, concentram-se todos os poluentes do mar, incluindo mercúrio, em peixes como o atum, que são alguns dos preferidos que gostamos de comer.
Balık ve tavuk yiyorsanız daha fazla yiyebileceğinizi düşünerek kendinizi kandırmayın.
Não se enganem a pensar que, se comerem peixe ou frango, podem comer mais.
Çünkü tercihleri hangi tür olursa olsun bir miktar hayvansal gıda tüketen dünyadaki sağlıklı nüfusların tek ortak noktası, beslenme düzenlerinin çok küçük bir yüzdesini buna ayırmalarıdır.
Porque uma coisa em comum nestas populações saudáveis pelo mundo que comem um pouco de alimentos animais, seja qual for o tipo que escolhem, é mesmo uma percentagem minúscula do que estão a comer na dieta.
Kardiyologlar birçok kişiye balık yemelerini ya da balık yağı içmelerini söylerler.
Os cardiologistas andam a dizer a muita gente para comer peixe ou para tomar óleo de peixe.
Yani HDL kolesterolünü artırmak için balık yemek ya da balık yağı kapsülü almak yanlıştır.
Portanto, essa é a razão errada para comer peixe, ou para tomar cápsulas de óleo de peixe, vai aumentar o vosso colesterol HDL.
Kara hayvanlarını yemeyi bırakın.
Parem de comer esses animais terrestres todos.
Öte yandan insanlara omega-3 hapı satmak ve balık yedirmek çok para kazandırıyor.
Ganha-se muito dinheiro a vender comprimidos de ómega-3 às pessoas e a fazê-las comer peixe.
Et yemenin kendilerini maço göstereceğini sanıyorlar, değil mi?
Cá estão eles a comer a carne que vai fazer deles machões, certo?
Erkeklerin bolca protein yemeleri gerektiğini düşündükleri ve bitkisel beslenmeyi erkeksi bulmadıkları şüphe götürmez.
É inquestionável que os homens acham que têm de comer muita proteína e que fazer uma dieta à base de vegetais pode não ser muito masculino.
Son birkaç on yılda ABD'de ticari diyet patlaması yaşandı. Çoğu da karbonhidratı azaltıp bolca hayvansal protein almanın kilo vermeye yardımcı olduğu fikrine yoğunlaşıyor.
Nas últimas décadas, houve uma explosão de dietas comerciais nos EUA, a maioria delas à volta da ideia de que comer poucos hidratos de carbono e muita proteína animal ajuda a perder peso.
Bu yüzden istediğiniz kadar ıstakoz, biftek ve yumurta yiyebilirsiniz derseniz süt ürünleri içersin ya da içermesin insanların hoşuna gider çünkü daha az sınırlayıcı görünür.
Quando se diz às pessoas que podem comer a lagosta toda que quiserem, que podem comer bife e ovos e alguns incluem laticínios, outros não incluem, mas isso soa bem às pessoas, porque parece menos restritivo.
Abur cubur yemeyi hepimizin sevdiğini kabul edelim.
Vamos reconhecer que todos gostamos de comer comida de plástico.
Şimdi önüme çikolata koysanız biraz yerim ama bu bizi sağlıklı bir hayata götürmez.
Se hoje me puser chocolate à frente, eu vou comer um bocado, mas isso não conduz à saúde.
Ancak bir insan vegan olmaya yani hiçbir hayvansal gıda yememeye karar verirse, fiziksel ve zihinsel gücüne ve sıkı çalışma konusundaki ilgi ve istekliliğine dair bir mesaj vermiş olur.
Mas alguém decidiu que ia ser vegano, por outras palavras, que não ia comer alimentos animais, fizeram uma declaração quanto à sua força física e mental e ao seu interesse, à sua vontade de se esforçarem muito.
Sırf bitkisel bir beslenme düzeni benimseme fikrini, özellikle de bende işe yaradığı için sevsem de bu filmin gıdayla ilgili son bilimsel gelişmeler konusunda hassas olmasını istedim.
Por muito que gostasse da ideia de comer exclusivamente vegetais, sobretudo porque tinha resultado para mim, queria que este filme fosse muito rigoroso quanto às últimas da ciência sobre comida.
"Doktor, ben bu hastayı alayım. Basit şeyler yaparak, diyetini, beslenme şeklini biraz değiştirerek, daha bitkisel hale getirerek, biraz daha egzersiz yaptırarak bir sonra yaptığın testte diyabetini neredeyse geçirebileceğimi biliyor musun?"
" Sabe, doutor, posso pegar neste paciente e, fazendo umas coisas simples, mudando-lhe a dieta, fazendo-o comer de forma um pouco diferente, mais à base de vegetais, fazendo-o exercitar-se um pouco mais.
Madem bunlar bizim için bu kadar faydalı, sağlıklı yeme konusunu dert etmemize gerek var mı?
Se são todos tão bons para nós, devíamos preocupar-nos sequer em comer saudavelmente?
Bunları gıdalarda daha az miktarlarda yemek çok daha iyi.
É muito melhor comer pequenas quantidades disso na comida.
Sadece ham meyve ve sebze yemeye, meyve ve sebze suları içmeye başladım.
Voltei a comer só fruta e legumes crus, sumos e batidos verdes.
Bir daha asla vücuduma başka bir canlının ölüm korkusunu ve acısını sokmamaya ve hayvan yememeye karar verdim.
Tinha tomado a decisão de que não queria pôr, nunca mais, o medo da morte e o sofrimento de outra vida e comer animais no meu corpo.
Lezzetli yemekler yemek hayattaki en büyük zevklerdendir.
Comer comida saborosa é um dos maiores prazeres da vida.
Şey, akşam yemeğini bitirmesine izin veremezdim.
- Não ia deixá-lo acabar de comer.