Contigo tradutor Português
89,050 parallel translation
İnanamıyorum, Sana ne yaptılar böyle?
Jesus Cristo, o que é que fizeram contigo?
Sana bunu yaptıysam neden bana yardım ediyorsun?
Como podes ajudar-me após o que fiz contigo?
Bu gece yalnızken bunu yapmak için sabırsızlanıyorum.
Mal posso esperar para fazer isto contigo quando estivermos a sós hoje à noite.
Senin için endişeliyim.
Estou preocupado contigo.
Seninle harika vakit geçiriyorum, Charlie.
Estou a ter um momento incrível contigo, Charlie.
Senin için ensişelenmişti, Holden.
Ele também estava preocupado contigo, Holden.
Belkide, annem babam uyurlarken sessizce dışarı kaçtığın içindir.
Talvez isso tenha algo haver contigo a sair depois deles dormirem.
Ne oldu sana böyle?
O que raio aconteceu contigo?
Ondan sonra da seninle birlikte Ulusal Güvenlik'e gideceğim.
E depois irei para a Segurança Interna contigo.
Burada seninle kalmak istiyorum.
Quero ficar aqui contigo.
Seninle konuşur.
Ele vai falar contigo.
Bu yüzden, Santa Monica'da neler yaşadığın ile ilgili konuşmalıyız. Çünkü, bu yükü benim yaptığım gibi taşımanı istemiyorum.
É por isso que precisamos de falar sobre o que se passou contigo em Santa Mónica, porque não quero que carregues isso como eu fiz.
Fakat füzeler konusunda katılıyorum.
Mas concordo contigo quanto aos mísseis.
- Amos da yanınızda mı?
- O Amos está contigo?
Seni görmek istiyor.
Ele quer falar contigo.
İyi biri olmasan seninle olmazdı zaten.
Deves ser um tipo às direitas ou ela não estaria contigo.
- Ama yanında olabilirim.
- Mas... posso estar lá contigo.
Mon-El'e dayan.
Mantém-nos contigo.
- Ben yanındayım.
- Estou contigo.
Beni çok gururlandırdın.
Estou impressionado contigo.
- Ben seninle konuşmak istiyorum.
- Quero falar contigo.
- Bak, onu ben çağırmadım. Bana tecavüz etmedi. Senin canına okumak ve onu öldürmek dışında buna hiç hevesim yok.
- Não fui eu que o invoquei, não fui violada por ele e não tenho nada a ver com isto, excepto que quero acabar contigo e matá-lo.
Epey hırpalanmışsın çünkü.
Alguma coisa acabou contigo.
Sonuna kadar yanındayım!
Estou contigo até ao fim!
Tek söyleyebileceğim, seni görmek isterlerse sana gelirler.
Tanto quanto sei, quando eles querem conversar, eles vão ter contigo.
Seninle birkaç saniye özel olarak konuşabilir miyim?
Posso conversar contigo em particular?
Selam doktor, seninle konuşmam lazım.
Olá, Doutor. Preciso de falar contigo.
Seninle konuşmak istiyor.
Ele quer falar contigo.
Vekil Alcala seninle konuştu mu?
O Governador Alcala falou contigo?
Sana borçlandım.
Estou em dívida contigo.
Seninle nötr bir yerde buluşmak istiyor.
Ela quer encontrar-se contigo num local neutro.
Neden buraya seninle gelmedi?
Porque não veio ela contigo?
Ama ben istiyorum ki, takılalım.
Mas eu quero sair contigo.
- Gerçekten kötü yaralanmıştınız. Doktorlar komaya sokmaya mecbur kaldılar ve ben de yanınızda kaldım.
Estavas muito ferido, os médicos tiveram de induzir o coma e eu fiquei contigo.
- Kendine iyi bak.
Tem cuidado contigo.
- Mümkün olan en kısa sürede sana katılırım.
Eu vou ter contigo, assim que puder.
Fred sana hiç yanlış yaptı mı?
O Fred alguma vez se portou mal contigo?
Seninle dövüşmek istemiyorum Alex.
Eu não quero lutar contigo, Alex. Por favor, não me obrigues.
Onlar seninle konuştu mu?
Eles falaram contigo?
Bekle, seninle geleceğim.
Espera, eu vou contigo.
Üzgünüm, sana bağırdım.
Desculpa ter berrado contigo.
Bence daha çok kendin hakkında endişelenmelisin.
É melhor preocupares-te com o que poderá acontecer contigo.
Seninle gitmeliyim.
- Devo ir contigo.
Burda, seninle olmaktan çok mutluyum.
Estou tão feliz de estar contigo novamente.
İçinden geçen kahveden bahsediyoruz.
Olha o que o café faz contigo.
Bunun seninle bir alakası yok.
Não tem nada a ver contigo.
Bu gece yanında kalmamı ister misin?
Queres que eu fique contigo hoje?
Bütün bunların senin başına gelmesinden nefret ediyorum.
Detesto isso tudo ter de ficar contigo.
Bir dilim barış pizzası yiyemez miyiz?
Mesmo assim não quero falar contigo.
Seninle geliyorum.
- Vou contigo.
Seni istiyor.
Ele quer falar contigo.