Cäsar tradutor Português
18,974 parallel translation
Burada evlenmemize izin vereceklerini sanmam.
Acho que já não nos deixam casar aqui.
Evleniyor Eric'le Aleti hayvan gibi, garanti
Vai casar-se com o Eric De certeza que ele tem uma grande verga
Hiç fena değil, kardeşim de evleniyor
Até é fixe, a maninha Jeanie casar-se
Artık evleniyorsun Her şey girdi yoluna
E agora vais casar-te E está tudo bem
Angela'yla evlenmeye ise alinmayan biri olarak gidemem.
Não posso casar com a Angela assim sem valer nada!
Çünkü buraya döner dönmez senle ben birbirimizle deli gibi evleneceğiz.
Porque mal eu volte, eu e tu vamos casar-nos para caraças!
- Manyak evleneceğiz, tamam mi?
Vamos mesmo casar à séria!
- Evleniyor musun?
- Vai casar?
Ortağin kiz kardesinle mi evleniyor?
O seu parceiro vai casar com a sua irmã? !
Demek istediğim, ortağinin kardesinle evleniyor olmasi senin için zor olmali.
- A questão é... Deve ser duro ter o parceiro a casar com a nossa irmã...
Yaklasik 1.65 boyunda, kiz kardesimle evlenecek.
Ele mede 1m63. Vai casar com a minha irmã...
- Kiz kardesinle evlenmek üzere olan kisiye sen ne derdin?
O que chamas ao tipo que vai casar com a tua irmã?
Hayir, hayir... Böyle iyi. Evlenmek üzereyim.
Não, não preciso de nada, estou prestes a casar.
Cumartesi günü biriyle evleneceğim. Sen olmani isterim.
Vou casar no domingo, preferia que fosse contigo.
Kiz kardesimle evleniyorsun.
Vais casar com a minha irmã! Percebes?
Şöyle diyecek. " Seni seviyorum Marlon Brando Benimle evlenir misin?
"Amo-o, Marlon Brando. " Quer casar comigo?
Rocco eniştemle evlenene kadar çok ünlü bir Broadway dansçısıymış. Sonra kariyeri için Las Vegas'a taşınmaya karar vermiş.
Era uma grande estrela em Broadway, até casar com o meu Tio Rocko e ele achou que era melhor para ela mudarem-se para Las Vegas.
yoksa evlilikten mi bahsedersiniz?
ou estás a falar em casar?
Kızımın düğününün olduğu gün habersiz buraya geliyorsun.
Vens aqui sem teres marcação, no dia em que a minha filha vai-se casar.
Yakında evleniyorum!
Vou-me casar em breve!
Ama Sir James ile evlenemem.
Não me posso casar com Sir James.
Kesinlikle hoşlanılabilir biri, ve kuzenim veya kuzenimin kuzeni veya arkadaş ya da arkadaşımın arkadaşı, ya da üvey birşeyim olsaydı ondan kesin hoşlanırdım.
E, certamente, ele é simpático, e eu poderia gostar dele se ele fosse um primo ou primo de um primo, ou um amigo ou amigo de alguém, ou um parente ou um padrasto. Eu só não quero casar com ele.
Eğer tavsiyemi dinler ve DeCourcy ile evlenirsen, Manwaring'i yolundan çekmek zorunda kalacaksın.
Se me ouvir e se casar com DeCourcy, será indispensável manter Manwaring fora do caminho.
Artık evlenmek istemiyor musun?
Já não se quer casar?
Güvensizlik eğiliminde olan bir erkekle evlenemem.
Não posso casar com um homem com caráter desconfiado.
Evlenemeyiz.
Não podemos casar.
Maria Manwaring zırlayabilir, Frederica sızlanabilir ve Vernon'lar köpürebilir, kış sona ermeden Sir James Frederica'nın kocası olacak.
Maria Manwaring pode soluçar, Frederica pode gemer, os Vernons podem agastar-se, mas Sir James vai-se casar com a Frederica antes que o inverno acabe.
Nasıl evlenmiş olabilirler?
Como é que eles se poderam casar?
Kulağa çok delice geldiğinin gayet farkındayım.
Quero casar-me contigo.
Onlarla arkadaş olamıyorsunuz, evlenemiyorsunuz bunlar çok garip geliyor bana doğrusu.
Não é suposto ser amigos delas, não pode casar com elas, o que é absurdo. Quem vai casar com ele?
Bu adamla evlenmeyeceğinizi teyit etmek için benden başka bir şeye ihtiyacınız olmadığını varsayıyorum.
Presumo que não precise de dizer mais para confirmar que não irá casar com este homem.
Evlenme arzuma müdahale etmenizi tam olarak kim istiyor?
Quem exactamente lhe pediu para interferir com o meu desejo de casar?
Evlenemeyeceğimizi söyleyen hiçbir kanun yok.
Não há nada na lei que diga que não podemos casar.
Dedesi yeni bir eşle evlendiğinde o da artık kocaman bir adam olmuş.
Era quase um homem, quando o avô voltou a casar.
Bunu biliyorum çünkü tek pişmanlığı benimle evlenmesiydi.
E sei isso, porque ela arrependeu-se de casar comigo.
Ama sen kızımızla evleniyorsun.
Mas vais casar com a nossa filha.
- Benimle...
- Queres casar...
Elbette başaracağız ve mutlaka evleneceğiz.
Claro que vamos conseguir, e vamos casar-nos.
Hey o şeyi durduracağız ve siz evleneceksiniz.
Vamos deter esta coisa e vocês vão casar-se.
Hayatta kalırsak evleneceğim ve buradan gideceğiz.
Se sobrevivermos, vou-me casar na mesma e vou sair de casa.
Sınırı geçtikten sonra, ilk bulduğumuz kilisede bu işi düzelteceğiz, öyle değil mi, Henry?
Na primeira igreja que encontrarmos, vamos casar da forma correcta, não é, Henry?
Nihayet benimle evlenecek misin Jesse Owens?
Vais finalmente casar comigo, Jesse Owens?
Seninle evlenmek istiyorum Minnie Ruth Solomon.
Eu quero casar contigo, Minnie Ruth Solomon.
Hemen şimdi evlenelim.
Agora mesmo, vamos casar.
Nerede evleneceğiz Jesse?
Onde é que vamos casar, Jesse?
Ölümle dans etmek için yeterince uzun, onunla evlenecek kadar uzun değil.
É o tempo suficiente para dançar com a morte, não tanto para me casar com ela.
Sevişebilmek için evlenmiş, zırlayan bir bebekleri olan kirada oturan iki Katolik.
Dois católicos, num apartamento arrendado, com um bebé aos berros, e que se tinham acabado de casar porque quiseram fazer sexo.
Dur. Ben nişanlıyım.
Eu estou noivo e vou casar.
Okuyamayacak kadar aptal insanlar için haber yazmayı bırakmak istedim. Hafiften bunalım erkek arkadaşımla evleneyim mi diye düşünmeyi bırakmak istedim.
Eu queria não ter de decidir se devia casar com o meu namorado ligeiramente depressivo.
Ona Michelle'le evlenmesini söyleyen bile benim yahu.
Fui eu quem disse para ele se casar com a Michelle.
Erkek arkadaşım evlenebileceğimizi düşünürdü. Böylece mahkemede onun aleyhinde tanıklık etmek zorunda kalmazdım.
Sabes, o meu namorado julgava que podíamos casar para assim não ter de testemunhar contra ele em tribunal.