English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ D ] / Dando

Dando tradutor Português

2,438 parallel translation
Onu tanıyorsam eğer, buralarda bir yerde fink atıyordur.
Se eu o conheço, ele está lá em cima, dando uma voltinha.
Sadece sana iyi eleştiri yazanları
Sempre dando o melhor para você usar.
Sadece bana iyi eleştiri yazanları
Sempre me dando o melhor para usar.
Sadece bana iyi eleştiri yazanları Hepsini istiyorum
Sempre me dando o melhor para usar. Eu quero tudo!
O ışıltıyı ve basını Sadece bana iyi eleştiri yazanları
Sempre me dando o melhor para usar.
Neyse, haber verirsin.
Vai-me dando notícias.
Ameliyat sırasında seninle konuşmak istiyorum. Ne?
- Eu vou dando orientações.
Her şey iyice sarpa sardı.
Está tudo dando errado.
Tüm tehlikelere karşı birbirlerini kollarlar.
Tomam conta umas das outras, dando o sinal de perigo.
İnsanlar vebanın etkilerinin onlarda tersine işlediğini söylüyor. Onları iki kat güçlendirmiş ve süper güçler vermiş. Süpermen gibi.
As pessoas dizem que os efeitos da praga tiveram efeito contrario nos Steel, tornando-os mais fortes... e dando-lhes super poderes, como o Super-homem.
Sözünü ettiğiniz şeyin, insanların vatandaşlık haklarını ellerinden almak, Yabancıları Gözetim Altına Alma Kanunu'nu gevşetmek, ve Terörle Mücadele Kanunu'nun kapsamını genişletmek olduğuna dair bazı korkular var. Buna ne diyeceksiniz?
Há quem receie que a intenção seja cercear as liberdades cívicas, dando carta-branca à espionagem e alargando o âmbito do Patriot Act.
Sayın Mandela, artık özgür bir adam ve yeni Güney Afrika'ya ilk adımlarını atıyor.
O Sr. Mandela, um homem livre, dando os seus primeiros passos rumo a uma nova África do Sul.
Örnekler göstererek.
Dando o exemplo.
... dev adam Jonah Lomu ve ona zaman ve alan yaratan... Hayır! ... fırsatların birçoğu Yeni Zelanda'nın eline geçti...
... o grande Jonah Lomu e dando-lhe algum tempo e espaço a maioria das oportunidades foi anulada pela Nova Zelândia...
Tabiri caizse, görüşmelerimiz berraklaştı.
Dando bandeira, por assim falar.
Eğer Veronika Edward'a onu sevdiği hayaliyle... yardımcı olmayı başarabilirse o zaman onun yaşamı... ve ölümü tamamen anlamsız olmamış olacak.
Se a Veronika pode ajudar o Edward dando-lhe a ilusão... de que a está a ajudar através do amor, então a vida e a morte dela não terão sido totalmente sem sentido.
[İbranice] Sorun ne, Dando?
O que está mal, Dando?
N'apıyorsun, Dando?
O que estás a fazer, Dando?
Çekil, Dando!
- Vamos, Dando!
Çekil, Dando!
Vamos, Dando!
Dando, git!
Vai, Dando!
- Dando.
- Dando.
- Dando, hayır.
- Dando, Dando, não...
Dando burası suç mahalli.
Dando, Dando, é o local de um crime...
- Burada dur!
- Dando, fica aqui!
- Dando!
- Dando!
Dando, hayır!
Dando, não!
Dando, Iütfen.
Dando, por favor.
Dando, yapma.
Dando, não!
Dando, Iütfen.
Por favor, Dando! Dando, vamos.
Bilginin nereden geldiğini ve kimin gönderdiğini bilmek istiyorum, tamam mı?
Quero saber de onde veio a informação... - E a quem se refere, Ok? - Dando, Dando...
Artık "bilmiyoruz" demeyin! - Dando. Dando.
- Não me digam "Não sabemos" nunca mais!
Ailen bunu hak etmiyor.
- Dando... Dando, os teus pais não merecem passar por isto.
Ne yapıyorsun, Dando?
- O que estás a fazer, Dando? ! ...
[İbranice] Dando, n'aber?
Dando, como é?
[İbranice] Sorun ne, Dando?
Qual é o problema, Dando?
Dando! Dando!
Dando!
Sadece sizi bekliyo...
Estou só dando um tem...
Burada doğum yapıyorum.
Estou dando à luz aqui.
Beyaz Saray'dan Bauer'a Burnett için özel izin verilmiş.
Foi uma ordem executiva da Casa Branca dando ao Bauer acesso ao Burnett.
Efendim, Starkwood'un Juma'ya teknolojik destek ve istihbarat sağladığına dair kanıtlar var. Karşılığında, Juma Starkwood'a Sangala'yı gözlerden uzak bir üs olarak kullanma izni vermiş.
Em troca, o general Juma permitiu que a Starkwood usasse Sangala como base, dando carta-branca à empresa.
Peki neden parayı alıp direk onlara vermiyor ki?
Sim, dando-lhes o nosso dinheiro.
Sana yardım etmek istiyorum, sen de işinde ne kadar güvenilir olduğun gösterip bana yardım ederek kendine yardım etmiş olacaksın.
Quero ajudar-te. E podes ajudar-me a ajudar-te dando-me um pouco de percepção de como é estar contigo.
Aracı kenara çekeceksin sol kalçan önde olacak, sağ elini arkadaki kalçana koyacaksın ki silahın olduğu izlenimini veresin.
Vais parar, anca esquerda para a frente, colocas a mão direita na anca afastada, assim, dando a ilusão de que tens uma arma.
Aracını kenara çekip silahın varmış gibi görünmek için sol kalçan önde mi duracaksın? İkimiz de biliyoruz ki silahın yok.
Vais pôr a anca esquerda para a frente, dando a ilusão de que tens uma arma, que ambos sabemos que não tens?
Amelia Earhart Oakland'dan Honolulu'ya yola çıkıyor, bu, havacılık tarihinde denenmiş en tehlikeli yolculuk olacak :
Amelia Earhart parte de Oakland para Honolulu, dando início à façanha aeronáutica mais perigosa de sempre :
Tavuğu mısır ve lizinle beslerseniz, yumurtadan çıktıktan altı ay sonra süpermarkete piliç olarak gider.
Dando a um frango milho e lisina, passa do ovo para a frigideira em seis meses, em vez de oito.
Şehirde yalnız ve kaybolmuş olduğunu hissediyordum ve bir an önce gelip onu görmem için bana imalarda bulunuyordu.
Sentia que ela estava sozinha e perdida na cidade, dando mostras de que eu devia ir vê-la o mais rápido que pudesse.
Beni strese sokuyorsunuz.
- Ele está te ameaçando? Oh, você está me dando nos nervos.
Dando!
Dando!
Dando!
- Dando!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]