Depo tradutor Português
2,049 parallel translation
Manhattan köprünün ayağının orada bir depo var.
Há um armazém embaixo da ponte de Manhattan.
Tamam, burası Alex'e test yaptığımız depo. Bu da küçük kaçacağımız.
Aqui é o refúgio onde estávamos a testar a Alex e aqui está a fugitiva.
Kulübün yarısı Coral Prince'te mağaza satıcısı ekip yöneticisi veya depo elemanı olarak işe girdi.
Metade do clube trabalha para a Coral Prince como balconistas, gerentes de equipa, almoxarifes.
Depo patlar, onlar kaçar, sen Kasim'i vurursun. Hayır, çok tehlikeli.
Explodindo, eles virão cá fora e tu matas o Kasim.
Depo tüm radyo dalgalarından izole durumda.
As paredes do silo isolam todas as ondas de rádio.
- Depo ağzına kadar dolu. - Bunu bütün gece yapabiliriz.
Temos o tanque cheio de gasolina.
- Depo neden Maui'de değil? - Öyle mi?
Mas porque não constroem um Armazém, sei lá... na ilha de Maui.
O bir depo.
É o armazenamento.
Onun bir depo mu yoksa fabrika mı olduğunu anlayamıyorum.
E aqui provavelmente é a fábrica.
Hangi depo?
Qual módulo?
Depo girişinden dümdüz yürüyün, dedi.
Ele disse para entrar pela entrada do armazém.
Depo kanıtlamak için mısınız?
Devemos derramar algum para provar!
Çocuklar, burası evin depo bölümü!
Bom, pessoal, este é o lado de armazenamento da casa!
Evrakları tamam mı ve depo dolu mu?
Tem os papéis em ordem e o tanque cheio?
İleride depo var. Sola dön. Sikeyim!
Há aqui um depósito à esquerda.
Depo yarı dolu, ve sürücünün ağırlığı yaklaşık 100 kilonun üstünde.
Meio depósito de gasolina, e o motorista pesa mais de 100 quilos.
Depo... sizin deponuz mu?
O celeiro... teu celeiro?
Depo odasına götürün.
Coloquem-na na arrecadação.
Çatıda, bir depo göreceksin.
No telhado, vais encontrar um velho barracão.
Arkada bir depo var, eşyalarını oraya koyabilirsin.
Há um quarto atrás do armazém. Pode lá colocar as suas coisas.
Kendini bilmez yaşayan ölüler için bir depo yapmak istemiyorum!
Não vou fazer armazéns para grupos de zombies incontinentes.
Burayı sadece depo sanıyordum.
Achei que aqui fosse um depósito.
Cinayet, politik dalavereler, nakit ödemeler, şimdi de gizemli bir depo odası mı?
Assassínio, intriga policial, pagamentos em dinheiro e, agora um armazém misterioso?
Kurbanımızda bu depo odasının anahtarı mevcuttu. Yani taksi sürmekten başka işler de yapıyordu.
A nossa vítima de homicídio tinha uma chave deste armazém, logo estava mais envolvido nisso que apenas a conduzir um táxi.
Depo çalışanlarını sorgulayın, video kayıtlarını inceleyin. Oyunu biliyorsunuz.
Entrevistem empregados, verifiquem vídeos de segurança, sabem o que fazer.
Ama neden bir yolcu, Amir'in önünde bir depo ünitesinden bahsetsin ki? Hele de ona komplo kuracaklarsa?
Mas porque um passageiro falava do armazém na frente de Amir, ainda mais se fossem incriminá-lo?
Beckett'in arabasını bulduk. Alanı taradık. Derken depo konteynerinden gelen ışığı gördük.
Achamos o carro, vasculhamos a área até que vimos a luz do container.
Yani sadece "bir depo benzinimiz" kaldı. Evet...
Então temos um tanque de gasolina.
Saticoy, bir depo kompleksine çıkar.
Saticoy tem um complexo de armazéns.
Depo!
Armazém.
Silva'nınki 21 numaralı depo.
O lote do Silva é o no 21.
Nerede kalıyor? Wynwood'ta bir depo.
Armazém em Wynwood.
Depo yangınını araştırıyor. Daha iki saat anca oldu.
Ela está a investigar o incêndio no armazém.
Depo yangınını araştırıyor.
Ela está a investigar o incêndio no armazém.
Depo kiraladığını da bilme ihtimali var.
Provavelmente sabe que tens um armazém alugado.
Zemin katta bir depo var. Buluştukları yerin hemen altında.
Há uma sala de armazenamento no rés-do-chão, mesmo por baixo de onde estão em reunião.
133. depo, bir sonraki sokakta.
Armazém 113, na rua ao lado!
Depo 113'teler, Michael.
Estão no Armazém 113, Michael.
Wynwood'ta bir depo. Burnnam Road'un sonunda.
Armazém em Wynwood, no final da estrada de Burnnam.
Kutuları açacağız ve bu depo odasını bir müzik odasına çevireceğiz.
Vamos desempacotar as coisas e transformar este depósito de coisas numa sala de música.
Bi tür depo
É uma espécie de porta.
Depo yeri arıyorsanız, oldukça büyük bir tavan arası mevcut.
Se está à procura de um sítio para arrumos, há um sótão com um espaço considerável.
Büyük bir depo kümes hayvanlarıyla dolu sıra sıra yüksek binalar üretim yerleri ya da adları her neyse işte...
É um enorme armazém e aquelas casas... pré-fabricadas... ou barracas, como queiras.
Eski bir depo. - Sanırım 70'lerde yapılmış.
Construído nos anos 70, penso eu.
- Keeler 37 numaralı depo dedi.
Keeler disse que era o depósito 37.
Depo doldu ve lastikler son iki yada dört turda gereklidir
Um depósito de combustível e um par de pneus, duram apenas duas das quatro ou seis voltas necessárias.
Ben orayı... depo olarak kullandım.
Uso-o para armazém.
Üçüncü cadde ile K Sokağı'nın köşesinde bir tür depo var.
Estão num tipo de armazém. É na esquina da Terceira com a K Street.
Ne zaman bir daire almayı düşünüyorsun? Ya da en azından bir depo falan?
Quando vais arranjar um apartamento ou um armazém?
Depo.
O celeiro.
Dolu depo fark yapmış olabilir.
E pensei que provavelmente o deposito cheio faria a diferença.