Devo tradutor Português
33,103 parallel translation
Olanları unutmam gerektiğini düşünüyor.
Ela acha que devo esquecer o que aconteceu.
- Toplumun değerli bir üyesi olduğumu göstermeliyim.
Devo mostrar a minha importância na comunidade.
- Kendimi hep olmam gereken yerde bulurum.
- Vou sempre parar aonde devo estar.
Ne yapmalıyım?
O que devo fazer?
Yemem gerekince karşıma yemek çıkar.
Os alimentos vêm ter comigo quando eu devo comer.
Dahası da gelecek mi?
Devo esperar mais?
Polise teslim mi olmalıyım?
Digo... Devo entregar-me à policia?
Bu şerefi neye borçluyum?
A que devo a honra?
Aileme bu gördüğüm görüntülerden ya da hayallerden ya da her ne iseler, onlardan bahsetmeliyim.
Devo contar à minha família sobre as visões e os sonhos, tudo isso.
"Ve beslenerek açlıktan öleceğim."
E assim devo morrer de fome. "
Bunu size söylememem lazım aslında...
Bem, não devo dizer isto, mas...
Bir yerlerde bir hata yapmış olmalıyım. Bu hata kaosa neden oldu ve ben bunun tekrar olacağından korkuyorum.
Devo ter cometido algum erro que causou todo este caos e agora estou com medo que aconteça de novo.
- Biraz... nasıl desem?
Ele é... - Como devo dizer?
Neden ona şükür edeyim ki?
Devo agradecer-lhe porquê?
Tamam. Ama sana nasıl hitap edeceğimi bilmek isterim.
Certo, mas queria saber o que devo chamar-lhe.
Futbol bittiği için kendim olabilirim.
Ou o que devo fazer. Quero ser eu a definir o meu futuro.
Bunların hiçbiri olmuyor. Sanırım şişmanlıyorum.
- Não serve, devo estar a ficar gorda.
Hangi rüzgar attı seni, FBI adam?
Então, a que devo o prazer, Sr. FBI.
Ben unutmak istiyorum. Dinleyin. Rehberlik servisi almayı düşündünüz mü?
Mas devo informá-la, se um assistente social for culpado de confraternização ilegal com um cliente, principalmente com deficientes...
Kalmamam gerek.
Não devo.
Tabii ki.
- Devo levar bagagem?
Uzun sürebilir.
Devo demorar.
Söylesene, seni neden içeri atamam?
Diga-me porque não o devo prender.
Hastalık izni al demek mi bu?
Devo tirar um dia de folga?
Sana neden güveneyim?
Porque devo confiar em ti?
Birinin sana göz kulak olduğunu söylemelerinden daha güzel bir şey olmadığını söylemek zorundayım.
E, devo dizer, não é mais nada do que dizer quão gratos devíamos estar por termos alguém a tomar conta de nós.
- Ne arıyoruz?
- O que é que devo procurar?
Fön mü çektirsem acaba?
- Devo ir ao cabeleireiro?
Dünya'nın en ünlü uzaylı düşmanının kardeşine Başkan'ın kararnamesiyle ilgili düşüncelerini sormak istiyor olmalıyım.
- Eu devo estar aqui para perguntar... à irmão do mais famosos opositor de extraterrestres na Terra a opinião dela acerca da ordem executiva da Presidente.
Yani haberleri dürüst bir şekilde yazmamalı mıyım?
Então... Então não devo... relatar a verdade?
Sana çok şey borçluyum, hayatımı kurtardın.
Estou a brincar. Devo-te uma. Salvaste-me a vida.
Burada ne yapacağım ben?
E o que devo fazer aqui?
Herhalde orada görüşürüz.
E devo ver-te lá.
Bu tedavi yöntemleri bana zaman kazandırdıysa hayatımı sana borçluyum demektir.
Se esses tratamentos me deram tempo devo-te a vida.
Şimdi ne yapmalıyım sence?
O que achas que devo fazer?
- Tamam. - Bana nerede ihtiyaç var?
- Onde devo ficar?
Yine de uyarmam gerek. Tedbir amaçlı bazı aşamalar olacak.
- No entanto, devo alertar que fui feita com um sistema de segurança.
Ben bassam daha iyi olur.
Eu ou tu? - Acho que devo ser eu.
- Sana bir özür borcum var.
- Devo-te um pedido de desculpas.
Sana kan tahlili yapmıştık, hatırladın mı?
Devo lembrá-la que lhe tirámos sangue?
Senin için. Bunun artılara yazılması gerek.
Algum mérito devo ter por isso.
O zaman nasıl 10 $ borçlu oluyorum?
Então, como sabe que devo dez dólares?
- Ne yapmam gerektiğini düşünüyorsun?
Quero saber o que acha que devo fazer.
Karar vermem biraz zaman alacak.
Devo demorar um pouco.
Sanırım sana teslim olmak için bir şans vermeliyim.
Presumo que devo dar-te uma hipótese de te renderes. Não.
- Ben ne yapabilirim?
O que devo fazer?
Bup!
Devo ir.
Eve hoş geldin.
Então, o que devo dizer?
Daha önce kendini yeterince vermiyor muydun?
Mas estou farto de que me digam quem devo ser.
- Ama, en fazla... - Bunun için zamanımız yok. ... bir miligram alabildin.
Sei que lhe foi difícil confessar e devo admitir que me deu um certo gozo.
Ama sayfalar eline geçince neden bize vermedin?
Devo-lhe isso. Tive de esconder-me.