Durup tradutor Português
4,059 parallel translation
Kapısında durup onu koruyacak birine.
A vigiar a porta principal, a protegê-la.
Ben burada durup çantanı tutarım.
Vou estar aqui, a segurar a tua bolsa.
Umumi bir sokakta durma hakkınız var. Ve orada durup, günlük iş aradığınızı söyleme hakkınız da var.
Temos o direito de permanecer na via pública, e de assinalar com a nossa presença que estão à procura de trabalho diário.
Bazen tuvalette öylece durup sizi dinlerim.
- Esquisito e nojento. - Sento-me na sanita a ouvir-vos.
Umarım burada durup onu savunurken seni affetmeye niyeti olmadığının farkındasındır.
Espero que saibas que, enquanto o defendes, ele não tem a intenção de alguma vez te perdoar.
Burada böyle durup bebeğinizin mento-posterior pozisyonda olduğunu ve bu hâldeyken ıkınmanın boynunu nasıl gereceğini ki bu ölümüne sebep olabilir anlatarak zaman kaybedebilirim.
Posso gastar o meu tempo a explicar que o bebé está em posição mento-posterior e que empurrá-lo assim pode estender o seu pescoço, o que pode ser fatal.
Bir an olsun durup kalbini dinlesen- -
Pára um segundo e ouve o teu coração.
Orda durup da susup oturamazsın!
Não podes ficar aí sem dizer nada.
Evde durup da beklemekten başka yapacak bir şeyim yok. Bir leyleği, bir de seni bekliyorum.
Não há nada para fazer em casa, exceto esperar pela cegonha e por ti.
Aslında orada durup çekim yap. Böylesi çok daha iyi olur.
Na realidade, fica ai e grava, será muito melhor.
Bilemiyorum belki orada durup biraz...
Se parássemos lá, podia ser que o trânsito...
Tam kapıdan çıktığı sırada, karşıda durup ona bakıyormuş.
Disseste que ele saiu da porta, e ficou em pé, a encarar-te.
Ne, yargıcın önünde durup iki numaralı kapıyı seçen tek çocuk sen olduğunu mu sanıyorsun?
Acha que é o primeiro a ter de ficar em frente do juiz e escolher a porta número 2?
Burada durup bu deliliğin bir parçası olmayacağım.
Não vou ficar aqui a fazer parte desta maluquice.
Casus olmak, gizlenme yerinde durup düşmanın, silahının ucuna gelmesini beklemeye benzemez.
Ser espião, não é o mesmo de se esconder à espera que o inimigo apareça na mira.
Ayrıca bildiğim kadarıyla amcan yolda durup tehlikenin geçmesini bekleyen biri değil.
Pelo que sei do teu tio, ele não é do tipo que foge dos problemas.
Çünkü burada durup karımı siken dallamayla konuşmamın tek sebebi bu.
Porque é só por isso que estou aqui a falar com o palerma que fodeu a minha mulher.
Bu gece sarhoş olup partinin tadını çıkarırken bir saniyeliğine durup gözlerinizi kapayın ve 100 tane çürüyen cesedin iğrenç kokusunu hayal edin.
Então esta noite quando estiverem a beber e a festejar, parem um segundo, fechem os olhos, e imaginem o cheiro rançoso de mais de 100 corpos podres.
Açıkçası burada durup birbirimize ateş açmaktan çok daha zor olacaktır.
Seria bem mais difícil do que estarmos aqui aos tiros.
Haptan uzak durup eroine akayım o zaman.
Certo, afasta-te dos comprimidos e mete-te no raio da heróina então!
Durup dururken neden yağmur başladı ya?
Porque começou a chover de repente?
Senin bir ara durup da...
Eu só preciso de você em algum momento para dizer,
Severim, bu yüzden burada durup seninle konuşuyorum, ateşle oynuyorum yani.
- Sim. E é por isso que isto consigo é brincar com o fogo.
Her halükârda orada durup buna tanık olmayacaktım.
E de qualquer das formas, eu não ia ficar para ver.
Bence hayatımızda bir çok tutku ve bir sürü durup nefes alarak anın tadını çıkarıp yapmak istediğimiz şey var.
Acho que na vida, temos tantas ambições e... tantas coisa que queremos fazer que nos esquecemos de parar e respirar e desfrutar o momento.
Öyle durup, film seyreder gibi seyredecek misiniz?
O que é... vocês estão simplesmente ai parados... a ver, - como uma galeria de amendois? - Certo.
Burada öylece durup birinin onu indirmesini bekleyemem. Hadi ama.
Não posso ficar à espera que alguém o prenda, vá lá.
Durup dururken sürekli ağlıyor.
Está sempre a chorar sem razão.
Orada durup bir binayı okşayarak konuşamazsın.
Você não pode ficar aqui a falar com um edifício e a dar-lhe carinho.
Sence durup yardım etmeli miyiz?
Achas que devemos parar e ver se precisam de ajuda?
Öylece durup yüzüme karşı yalan mı söyleyeceksin?
Vais mesmo ficar aí especado e mentir-me na cara?
Calder, bir saniye durup bir şeye bakmanı istiyorum.
Calder, preciso que pare e veja uma coisa.
Öncesinde biraz durup küçük zaferimizi kutlayabilir miyiz?
- Podemos tirar um bocadinho para comemorar a vitória?
- Durup dururken sürekli ağlıyor.
Está sempre a chorar sem razão.
Son mandalı içeri sokmadan önce bir an durup şu anın güzelliğine bakabilirsin.
Antes de passares pela última tranca, talvez queiras parar e contemplar este momento.
Burunlarınızı kitaplarınıza gömerken durup anca konuşursunuz. Bu arada küçük sekreteriniz not alır.
Ficam parados a terem uma pequena e agradável conversa com seus narizes enterrados nos seus livros enquanto a sua pequena secretária toma notas.
Tam dört ayak üzerinde durup külotumu çıkarmış- -
Eu tinha acabado de me por de gatas e tirado as cue...
Bir kardo başka bir kardonun nişanlısıyla garip bir durup yaşamamalı.
Um mano não terá um momento estranho com a noiva do outro mano.
Bazan bir an durup gülleri koklamak lazım.
Às vezes, deve-se fazer uma pausa para cheirar as rosas.
Ve o his şu anda var, durup dururken...
E tenho essa sensação agora, sem mais nem menos.
Bu gerçekleşirken ben öylece durup izlemeyeceğim.
- Não ficarei parado a assistir.
neden babama yardım etmiş olabileceğin konusunda bir saniyeliğine de olsa, durup düşündün mü hiç?
Chegaste a parar para pensar na razão pela qual ajudei o meu pai?
Tek başına ayakta durup içine girecek değil.
Ele não vai andar sozinho.
- Durup esrar içtik ve..
Paramos e fumamos uma ganza e...
Hangi günün, bir mason kalesinin dışında durup 90 kiloluk çok eski ve hayli kırılgan bir pencereyi çalmayı planladığımız günün mü?
Que estaríamos à entrada de uma igreja de pedreiros a planear o golpe de um vitral muito velho de 100 quilos e extremamente frágil?
Patlak lastik değiştirmek için durduklarında bir Ford kamyonetin durup cesedi bıraktığını görmüşler.
Viram uma Ford Pickup a sair da estrada, quando mudavam um pneu, reparando depois no corpo.
Sence onlar orada öylece durup bahane mi uydururlardı?
Acha que iam ficar parados, a dar desculpas, como você?
Baksana dostum? Durup yolu açmadığın müddetçe kardeşini hastaneye götüremeyiz, anladın mı?
Amigo, não podemos levar a sua irmã ao hospital se não parar com isso e sair do caminho, está bem?
Durup bir dakika düşünürsen- -
Se parar para pensar um instante...
Dondurma ve soğan halkaları için durup yola devam ettik.
Parámos por rodelas de cebola e sundaes, e depois continuámos.
Durup dururken, El Halil'e mi gitti?
Hebron?