Duygusuz tradutor Português
630 parallel translation
Evet, seni kalpsiz, duygusuz, bencil, koca kafalı canavar.
- Sim! Seu idiota, egoísta, monstro odioso!
O yaratığın cani, duygusuz olması... babamın suçu değildi. Babam dürüst biriydi.
Não foi por culpa do meu pai que o ser que criou... se tornou um cruel monstro assassino.
Gördüğünüz gibi çok duygusuz.
- Muito aborrecido, sabe?
Orta boylu, kahverengi saçlı, kibar, duygusuz ve hiç narin değil.
- Estatura média, moreno, bondoso, não emotivo e nada delicado.
Sadece seninle, dar görüşlü, duygusuz kasabalı tutucular gibi konuştuğum için kendimden utanıyorum.
Só fiquei com vergonha da maneira como falei consigo... como uma bitolada, insensível, provinciana.
Çiğ bir hayattan kalan duygusuz birine bakmaktasınız, bayım.
Vê os tristes restos de uma vida bem vivida.
Çirkin'in o duygusuz ve sert varlığına tahammül etmektedir.
Impõe-lhe a toda hora a sua implacável presença.
Erkekler umursamaz, duygusuz yaratıklardır, değişen bir şey yok!
Os homens são insensíveis, mas isto supera tudo.
Sen tamamen duygusuz birisin.
Para mim, parece que és perfeitamente cruel.
Sonrasında da çaya kaldı ve bütün keki yiyip yuttu. Davranışlarını daha da duygusuz yapan şey kardeşim olmadığını baştan bilmesiydi. Hiç kardeşim olmadı ve hiçbir şekilde bir kardeş de istemiyorum.
Subsequentemente ficou para o chá... e devorou todos os bolinhos... e a sua pior atitude foi... que ele estava perfeitamente consciente... de que eu não tenho, nunca tive, nem nunca terei... um irmão, seja ele quem for.
Kızımı istemekle bahşettiğiniz şerefi hissetmeyecek kadar duygusuz değilim.
Não pense que sou insensível à honra que me dá... oferecendo-se para vir tirar-me a minha filha.
Duygusuz, acımasız bir canavar.
Um demónio implacável e frio.
Olanaksız! Ona olan inancın çok dokunaklı. Gerçek şu ki, oğlun özellikle acımasız ve duygusuz bir cinayet işledi ve bunu ödemeli.
A sua fé nele é comovente, mas o facto é que cometeu um crime cruel e tem de pagar por isso!
Janet, bu konuda duygusuz görünmek istemem, fakat bir riyakar da olmayacağım.
Janet, eu não quero parecer insensível, mas também não vou ser hipócrita.
Beni en çok üzen şey onun duygusuz tutumuydu, sanki korkunç bir şey zihninin tutsak almıştı.
O que mais me angustiava era a sua atitude apática, como se alguma coisa terrível possuísse a sua mente.
Prensesin, kız kardeşini feda etmenin sana verdiği acıya bile duygusuz kaldığı ortada. Bir damla gözyaşı dökmediği gibi seni eleştirmekten geri durmuyor!
Insensível à sua dor de ter sacrificado a sua irmã, ela... não derrama uma lágrima, mas critica-o.
Ve yine ifadenizde müvekkilimin arabasının yaklaşık 45 metre arkasında durarak cansız bedene duygusuz gözlerle baktığını, arabasına binerek uzaklaştığını gördüğünüzü söylemiştiniz.
E você ainda testemunhou que viu o meu cliente voltar o carro, a, aproximadamente, 50 metros, deitar um olhar insensível ao corpo e depois afastar-se.
"Empire State Binası ile ilgili bir şiir yazdım, Newyorklular'ın daima duygusuz bakan gözleri için hiç de işkence sayılmaz," diyor.
Bem, ele disse, já lhe falei sobre meu poema sobre Empire State Building que não tinha condenado os olhos mudos de New York todo tempo.
Marty Sall gibiler veya duygusuz filmler atlet giyen aktörler, rock and roll müzik kutuları, hiçbiri!
Os "Marty Salls", os filmes sem sentimentos... os actores em camisa, o rocknrroll... As "jukeboxes".
Her gün o soğuk ve duygusuz bankaya gidiyor düzinelerce soğuk ve duygusuz parayla uğraşıyor.
Fica o dia todo preso naquele banco frio e cruel, cercado de pilhas de dinheiro frivolo e vazio.
Sence soğuk, duygusuz, bencil biriyim, değil mi?
Achas-me frio, insensível, egoísta, näo achas?
İstisnasız, Joey kimseye hiçbir yerde meydan okumadan Bu en aptal, en duygusuz... Dünyanın en paylaşımsız kadını
Sem excessão, Joey... Sem rival em nenhum outro lugar este é o mais estupido, mais insensível menos cooperativo espaço em todo planeta.
Soğuk, duygusuz ve çürümüşün biriyim.
Sou fria e podre e indiferente!
Spock'a chekup zamanının geldiğini söylediğimde mantıklı, duygusuz ikinci kaptanın bana dönüp şöyle dedi...
Quando disse ao Spock para fazer um checkup, o seu lógico e não emotivo Imediato virou-se para mim e disse :
Seninki gibi çalışan akılların olduğu bir dünya bulduk - mantıklı, duygusuz, tamamıyla pragmatik.
Encontrámos um mundo de mentes como a sua, Lógicas, frias, completamente pragmáticas.
- Tamamıyla duygusuz.
- Completamente frios.
Tamamen duygusuz olduğumu mu düşünüyorsun?
Julga que não tenho sentimentos?
Bana daha fazla duygusuz mantıki bilgi verme.
Pare! Não me venha com mais lógica!
Hayır, ama ciddiden beyler, aşksız seks, duygusuz sanat gibi mastürbasyondan başka bir şey değildir.
Näo, mas a sério, cavalheiros, sexo sem amor tal como a arte sem sentimento, näo passa de masturbaçäo.
Pauline, duygusuz olmak istemem çünkü duygusuzluk bir erkek için noksanlıktır.
Pauline, não quero ser franco... pois ser franco é uma falta de caráter num homem.
Nasıl bu kadar duygusuz olabilirsin?
Como podes ser tão desumano?
Kardeşinizi yitirip duygusuz kalamazsınız.
A morte de um irmão não passa despercebida.
Seni tembel duygusuz.
Sua apática ociosa.
Duygusuz biri değilimdir.
Não sou um homem de pedra.
Duygusuz bir baş belası olduğunu söylemiştim.
Julgava que você era um chato insensível.
Hey, oğlum, duygusuz gibi davranmayı bırak.
Hey, menino, deixa de agir sem sentido.
Onunla tanıştım altı yaşında bir çocuk boş, solgun, duygusuz bir yüz ve kapkara gözler Şeytan'ın gözleri.
Conheci esta... criança de 6 anos, com uma cara pálida e sem emoções, e os olhos mais pretos, os olhos do diabo.
Hepiniz duygusuz piçlersiniz!
São todos idiotas!
İnsanlar nasıl bu kadar Duygusuz olabiliyor
Como Podem as pessoas não ter sentimentos?
İnsanlar nasıl bu kadar Duygusuz olabiliyor
Como Podem as pessoas
Konuşmamızı tamamlamak için buradan uzaklaşalım. Güçlerimizi onun duygusuz ruhuna karşı birleştirip birlikte saldırırız.
Afastemo-nos um pouco para acabarmos as nossas confidências e depois, juntaremos esforços para atacarmos a dureza do seu humor.
Ama ben o duygusuz yılanı öldürmedim ki!
Mas eu não matei a safada daquela víbora!
"Duygusuz olmadan tarafsız olabilecek miyim?"
"Como posso ser imparcial sem ser frio?"
Bazen öyle duygusuz oluyorsun ki, anlatamam.
Por vezes, és mesmo insensivel
Ama duygusuz biri olduğu için hissettiklerimi anlayamıyor.
"só que tu não me percebes porque não tens sentido de humor."
Bay Ebenezer Scrooge gibi cimri, iğrenç, zalim katı, duygusuz bir adamın sağlığına içilen bir gün Neol günü olmalı.
Devia ser Dia de Natal quando se bebe à saúde de um homem tão avarento, odioso, mesquinho duro e sem sentimentos como Mr. Ebenezer Scrooge.
- Beni tuhaf buluyor. Yaramaz, duygusuz.
David, ainda faltam oito horas de viagem.
Bu kadar sinsi bu kadar sahtekar ve bu kadar duygusuz. - Kim? - Kim?
O amor é duro.
"Böylesi duygusuz bir trajediden daha iyidir."
É melhor acabar assim, do que numa tragédia sem sentido.
Cuma gecesi olanlar yüzünden kendimi çok kötü hissediyorum. Kaba, duygusuz, bencil...
Na sexta-feira à noite, fui horrível, grosseiro, insensível, egoísta...
Bana karşı bu kadar duygusuz olduğuna inanamıyorum.
Bem, és muito aborrecida na minha.