Dılerım tradutor Português
48 parallel translation
Ona yüksek sesle okuyacağım, yastıklarını kabartacağım ve terliklerini ısıtacağım, ve dışarı çıktığında ayağına galoş giydireceğim.
Vou-lhe ler-lhe em voz alta, aconchegar as almofadas e aquecer-lhe os chinelos, e certificar-me de que ele põe sempre as galochas quando sair de casa.
Sizin ve benim tanıdıklarımız : Hallenstein'ler, Wessel'ler.
Pessoas que nós conhecemos.
Ne kadar çok görürseniz, başarılı olacağınıza olan inancınız artıyordu. Örneğin bir iş için dışarı çıkıp ailenizi arkanızda bıraktığınızda, bir şekilde şöyle hissediyordunuz : "Jones'lar ya da Smith'ler yakındalar, evdekilere bir şey olursa, onlar yardım ederler."
Quanto mais o víamos, mais encorajados ficávamos para sair à rua e sabíamos que se saíssemos para procurar emprego e deixássemos a família para trás, dizíamos : "Os Jones ou os Smiths lá do bairro podem tomar conta deles, se me acontecer alguma coisa."
Eğer D.T.'ler bunun gibi bir şey ise... hayatım boyunca bir daha içki içmeyeceğim.
Se o delirium tremens for assim... Não tomarei uma gota de álcool a mais o resto de minha vida.
Bir gün berbat başım ağrıdı ağrı geçmeden önce Çince okuyup konuşabilmeye başladım.
Um dia, tive uma dor de cabeça e, antes de ela desaparecer, já conseguia ler e falar chinês.
Hadi "Devriye" ler, beyaz çizgiye yaklaşalım!
Vá lá, P.D.Cs, aproximem-se da linha branca!
Sizi Henry'nin kitabı sayesinde yakından tanıdığımı hissediyorum.
Sinto que a conheço intimamente depois de ler o livro do Henry. Ah, sim?
ve bunu o-o-kumam mı gerekiyor?
D - Devo ler isto?
Size bir şey anlatacağım. Jack Kerouac ile birlikte şiir okuyordum Bir kafesin içinde 1956'dıydı.
Uma vez estive a ler um livro de poesia com Jack Kerouac numa gaiola, todos nus.
T.Ç. ve Y.'ler için bütçeden 1500 $ ayırdım ama sanırım bu az gelebilir.
Calculei 1.500 dólares para F. e V. D., mas é capaz de ser pouco. - F. e V. D?
Sana bir şey okuyacağım, fakat bu masanın dışına çıkmayacak.
Vou ler-te uma coisa.
Bir yanlış anlamaya meydan vermemek için ve A.B.D'nin durumunu belirtmek için Başsavcımız, Büyükelçi Dobrynin'ne konuyu açıklamaya çalışmıştır. 13 Eylül tarihli basın açıklamasından bir cümle okumak istiyorum.
Para que não haja qualquer equívoco, sobre a posição dos Estados Unidos, explicada pelo Procurador-Geral aqui ao Embaixador Dobrynin, vou ler uma declaração que fiz à imprensa a 13 de Setembro.
Şey, hiç silahımız yok, DRD'ler kapalı, ve D'argo ya da Aeryn'i bizden yana döndürmenin bir yolunu bulmamız lazım.
Bem... não temos armas e os DRDs foram desligados. e temos de recuperar D'Argo e Aeryn.
Aklını oynatmaktan nefret ediyorum bacım ama D'ler iyi not değil.
Oh, lamento informar, menina, mas Satisfaz não é boa nota.
Richter şifre kullanmış mıdır?
Acha que o Richter usou um texto cifrado que só eles conseguem ler?
Artık D. E. Lawrance'mı okuyorsun?
Agora andas a ler D.H. Lawrence?
A-U-D-A. Tamam, CV'sini çekip araştırayım.
Vou ler o CV dele e verificar o seu historial.
Çocuk okuyabiliyor ve Edna Krabappel tanıdığım en iyi öğretmen.
O rapaz sabe ler e a Edna é a melhor professora que conheço.
Yani bütün o "D.S." ler, Joe'nun kendi kendine davayı çözmeye çalışması anlamına mı geliyordu?
Então, todos os encontros com D. S... eram tentativas do Joe de resolver o caso sozinho?
Ona bir yazar olduğumu fakat yazılarımda kadınları dışladığım için yazılarımı okumamasını önerdim.
Eu disse que era escritor, mas ela não devia ler a minha obra... porque menospreza as mulheres.
Yeni 12'ler Kurulu resepsiyonunun yapılacağı Cloud Nine balo salonunun dışındayım.
Estou à porta do Salão de Baile onde decorre a recepção do Conselho.
U.M.S.K'ler oldukça az olduğundan,.. ... standart bir profil oluşturamadık.
Os casos de A.S.L.D. são tão raros que nós não fomos capazes de construir um perfil básico.
Bir okul öğretmeninin diğer canlılardan beni daha iyi okuması dışında mı?
Para além de um professor de escola a ler-me melhor do que qualquer profissional vivo?
SS'ler, bu vizyonunun gerçek araçlarıdır : Onlar olmaksızın, soykırımı koordine etmek, Nasyonal Sosyalist vizyonu gerçekleştirmek şöyle dursun, ivme sahibi olamayacağınız araçları.
As SS são realmente os instrumentos desta visão, sem as quais não teria existido nem a coordenação nem o impulso para realizar o Holocausto, para fazer acontecer a visão Nacional-Socialista.
Çünkü en son hatırladığım kadarıyla, Kwai Long ve LD'ler aynı takımın oyuncusu değildi.
Porque na minha última investigação, o Kwai Long e os D.L.'s não afinavam pelo mesmo diapasão.
Kızlarımı dışarı göndermek istemem ama senaryolar için birini bulurum.
Não gosto que as minhas raparigas saiam do edifício, mas arranjo alguém para ler os guiões.
Bazı ( N.D.E )'ler Hayaletleri görebilir, Bazıları işitir, hatta bazıları kokularını bile duyarlar. ve bu en kötüsüdür Çünkü herşey diğer taraftadır.
Alguns E.Q.M.s conseguem ver fantasmas, outros conseguem ouvi-los, e outros ainda cheirá-los, e isso é o pior, pois tudo no outro lado cheira a ovos podres.
Bir komşu, dışarıda, takımının kazanmasından mutlu bir halde spor sayfasını okuyordu.
Um vizinho estava lá fora a ler a secção de desporto, satisfeito por ver que a sua equipa tinha ganho.
Dört veya beşinci sınıftaydım bir gün çizgi roman okurken anneme "Anne, Süpermen yukarıda mıdır?" diye sormuştum ve annem de "Süpermen gerçek değil." demişti.
Eu estava a ler, talvez no 4º ou no 5º ano, quando perguntei à mamã : "O Super-homem existe?" Ela disse :
Annemle, babam yarım saat daha çalışmamı sonra dışarı çıkıp oynayabileceğimi söyledi.
Os meus pais disseram-me que tenho de ler durante 30 minutos, depois poderei sair e brincar.
Parti için Serena'ya yardım etmeliyim böylece kağıdını sakin kafayla okurum, benimkini de gözden geçiririm.
Tenho de ajudar a Serena com a festa de anos do Nate, e depois tenho tempo para ler o teu com a atenção merecida. - Talvez melhorar este um bocadinho. - Bela tentativa.
Ben de tesadüfen Dr. Brennan'ın, inanılmaz kusursuzlukta yazmış olduğu çalışma alanımı Adli Bilim Komisyonu'ndan dışlayan yazısını okumayı henüz bitirmiştim.
Por coincidência, tinha acabado de ler o perfeito e incrível repúdio da Dra. Brennan aos meus esforços de ter o meu campo de estudo reconhecido pela comissão de cientistas forenses.
Ondan sonra ise bankaların dışında sıralar mı dersin kırılmış ATM'ler mi.
Depois disso... Filas às portas dos bancos, caixas multibanco destruídas.
Josh, yüksek lisansımı bitirecektim, ama şimdi omzunun üzerinden görebildiğim aptal bloglar dışında okuyacak hiçbir şeyim yok.
Josh, estava quase a tirar o meu mestrado e agora não tenho mais nada para ler a não ser os blogues estúpidos que tu lês.
Yani kaynak sıkıntısına giren proje... Boston Globe'dan birisi o günkü manşeti okumamı istedi ve "Sanırım ilgilenirsin senin böyle sıra dışı davalarla uğraştığını biliyorum." dedi.
esse projecto já não tem mais fundos... alguém do Boston Globe disse-me para ler na primeira página a história do dia e ele disse, " penso que te vai interessar,
Tanıdığım tek Marley'ler beyazdı.
Eu chamo-lhes de "Marley brancos".
Kendi kitabını okumak modası geçmiş bir şey olabilir ama yazdıklarımı dışımdan okumak her zaman bana yardımcı olur.
Sei que ler pode parecer-lhe muito arcaico, mas a mim ajuda-me sempre ouvir o meu trabalho em voz alta.
İşte o zaman yüzüme bu oldu. İşte o zaman çocukluğumdan tanıdığım rasgele dadıları aradım ki banyoda şeftalili martinimi içip dergi okuyabileyim.
E foi aí que aconteceu isto, e foi quando comecei a chamar amas da minha infância ao calhas, para poder ir à casa de banho, beber um Martini de pêssego e ler a "Us Magazine".
Bahsi geçen adam D'Andre'nin yazdıklarını ben okuyacağım.
Vou ler a parte do D'Andre, o homem em questão.
Yarım saat önce onun için aldığım raporu okumak için dışarı çıktı.
há cerca de meia-hora, ele disse que ia sair para ler um relatório que eu lhe arranjei.
Mesajlarımızı yasa dışı okuduğunuzu söylemişti.
A Nomi disse que continuaria a ler as nossas mensagens ilegalmente.
D ) onu anladın mı?
Consegues ler isso?
- Hepsini okumanız için yeterince vakit tanıdım mı?
Tiveram tempo para ler tudo? Sim.
Tanıdığım en zeki insan bunu nasıl okuyacağını bilemedi.
Nem a pessoa mais inteligente que conheço descobriu como ler isto.
Warig'ler kum ejderinin boynundan alınan salgı bezinin, ateşi geçirmeye yardım edeceğine inanıyorlar.
Os Warig crêem que uma glândula do pescoço dos vermes d'areia - pode curar a febre.
El yazısından tanıdım. Fakat Nusrat'ın günlüğünün, bizim aile hatıralarının içinde ne işi olduğunu anlayamadım. Taa ki okumaya başlayana kadar.
Reconheci a letra, mas não percebi o que fazia o diário de Nusrat nas nossas recordações, até começar a ler.
İnsan gözünün görebileceği ışık spektrumunun dışındaki artık enerjiyi görebilmemiz için gözlükleri ayarladım.
Eu recalibrei os óculos para ler qualquer resíduo de energia que esteja fora do espectro visível ao olho humano.
Tanıdığım diğer Iron Fist'ler acımasızdı, K'un-Lun'ı, El'den koruma görevlerinde son derece katıydı.
Os outros Punhos de Ferro que conheci eram ferozes, incansáveis na missão de proteger K'un-Lun da Mão.