Ejder tradutor Português
901 parallel translation
Delilah, ne tatlı bir ejder oluyorsun kızınca.
Dalila, que dragão ondeado você pode ser,
İSTEKSİZ EJDER
DRAGÃO HESITANTE
Ejder geliyor!
Luciana, seu lobo!
Macao'dan Kızıl Ejder.
O Dragão Vermelho de Macau.
Kızıl Ejder.
O Dragão Vermelho.
İhtiyar rahibe teşekkür et. Ama dev ejder ve kedicik sokağa dönmek zorunda.
Agradeça ao velho bispo, mas o grande dragão e o gato de rua têm de voltar lá para fora.
Hazretlerine söyle, dev ejder bu kedinin peşine takıldı takılalı hayat ona zehir oldu. Saygılar.
Diga ao bispo que este dragão seguiu o gato uma vez e tramou-se, excelentíssimo senhor.
Hoşça kal, yufka yürekli ejder.
Adeus, gentil e generoso dragão.
Dev ejder ise kerizin teki.
O dragão é um palerma.
Bugun Ejder-Kaplan yumruğunu öğreteceğim.
Hoje vou ensinar-vos... Os Punhos do Dragão.
- Ejder yumruğu!
- Dragão!
Şimdi "Altın Ejder Pençesi" ni göstereceğim.
Agora vou demonstrar a Garra Dourada.
Bunu sen istedin! Ejder-kaplan yumruğum!
Ok, agora vais levar com o meu "Punho de Dragão".
Ejder!
Dragon!
soyumuzu devam ettirmek için bir ejder gerekli.
Necessito um dragão para nossa linhagem, mas sua mãe falhou outra vez.
baba, Wudong kılıç stilinde bir ejder kadar iyiyim.
Papai, sou tão boa como um dragão na espada Wu Tang.
- hayır! - ejder kardeş?
- Irmano dragão?
Tai Feng'i evlendirmeye razı olacak mısın? Elbette... Fakat o zaman bir ejder doğurmalısın!
É obvio... mas só se for um dragão.
- en sonunda bir ejder!
- Por fim, um dragão!
Bir ejder! - ama babamın yüzünü mutsuz gördüm.
- Mas vi a cara de pena de papai.
Ne? Anlaşma yapmıştık. Sana bir ejder verirsem kabul edecektin.
Prometeu que se te dava um dragão...
Bir araştırmaya çıkmak için tek yol yanına Şans Ejder'i almaktır.
Ter um dragão da sorte contigo é a única maneira de ir numa aventura.
Ejder ateşi işaretini ilk geçen kazanır.
Quem cruzar o Dragon Fire primeiro, ganha!
Helen beni Yeşil Ejder nakliyata bağla.
Helen, ligue-me à Jade Dragon Shipping.
Luke unutma resmi vekil Phoenix Örgütü ve bir süre işleri halletmen için sana birilerini göndereceğiz ama bize sorarsan Yeşil Ejder Nakliyat senindir.
Lembra-te que a Fundação Phoenix é a guardiã oficial e de que vamos cá deixar pessoas para ajudarem a gerir as coisas. Mas, pela parte que nos toca, a Jade Dragon Shipping é toda tua.
Tamam çocuklar. Önce, Kara Ejder'in adamlarına davetiyenizi göstereceksiniz.
Primeiro, mostrem os convites aos rapazes do Dragão Negro.
Kumite, ilk olarak Kokuryu-kai... yani Kara Ejder Cemiyeti tarafından... üyelerinin dövüş yeteneklerini ve ruhlarını ölçmek için... kullanılmıştır.
O Kumite era inicialmente utilizado pela Kokuryukai, a Sociedade do Dragão Negro, para medir a capacidade de luta e o espírito dos seus membros.
Ve Chu Lee, "Yeşil Ejder" mezhebini resmen hizaya getirdi, ta ki elektronikteki hünerinin kendine serbest piyasada daha çok kazanç sağladığını fark edene dek.
E Chu Lee, pertencia ao culto dos Dragões Verdes até que percebeu que sua perícia eletrônica era mais lucrativa no mercado aberto.
Kendisi burada, Kızıl Ejder'de kumar oynamayı seviyor. Bay Lester de gazinonun afyon yatağının düzenli bir müşterisi.
Ele próprio gosta de jogar aqui no Dragão Vermelho, onde o Monsieur Lester também é visitante frequente das cavernas de ópio do casino.
Burada, Kızıl Ejder'in dumanları ve terleri arasında karanlık rüyalar görülüyor ve karanlık düşünceler gerçek oluyor.
Aqui, entre o fumo e suor do Dragão Vermelho, sonham-se sonhos escuros e pensamentos obscuros tornam-se reais.
Ertesi gün, Bay Lester otele çağırılıyor. Bunun bir iş görüşmesi olduğuna inanıyor ve afyona olan düşkünlüğü bilindiğinden suç ortağı, onu Kızıl Ejder'e götürüyor.
No dia seguinte, o Sr. Lester é chamado ao hotel, crendo ser uma reunião de negócios e sabendo da sua fraqueza por ópio, o cúmplice leva-o ao Dragão Vermelho.
Ama siz sadece Kızıl Ejder'de kumar oynamayı sevmiyorsunuz, Lord Pearson.
Mas não é só aqui e no Dragão Vermelho que gosta de jogar.
Kızıl Ejder Bira Fabrikası. Yeni patron için.
Da Fábrica de Cerveja Dragão Vermelho.
Kızıl Ejder Bira Fabrikası olmalı.
Deve ser a Fábrica de Cerveja do Dragão Vermelho.
Kızıl Ejder Biralarının ülke çapında dağıtım yapan kamyonları olacak.
A Cerveja Dragão Vermelho terá uma rede de camiões a nível nacional.
Sabah üçte Kızıl Ejder'in ilk partisi ülke çapında dağıtılmaya başlanacak.
Às 3, a Carga do Dragão Vermelho começará a ser distribuída.
Gel. Sonraki sabah, Josiah Barnes onu aldı, Crendall'daki Yeşil Ejder'in mülk sahibi.
Na manhã seguinte, levou-o a Josiah Barnes, o dono do "Dragão Verde", em Crendall.
Onu Yeşil Ejder'e getirdiğim günle aynı sabahtı.
Foi na manhã em que o levei para o "Dragão Verde".
Kasabadaki Yeşil Ejder'e nasıl gidebiliriz, yolu gösterirmisiniz?
Pode indicar-me o caminho para o "Dragão Verde"?
En ücra köşedeki karakola Ha-Long körfezindeki Ejder Adası'na gönderildi.
Foi enviado ao posto mais remoto e mais terrível também. A Ilha do Dragão na baía de Ha-Long.
Beyaz turna kuşu. Ejder pençesi.
"Garras do Dragão Branco ao Ataque..."
Ve Butan Şimşek Ejder'in ülkesiymiş.
Butão tem a lenda do Dragão-Trovão.
Kıpırdayamıyordu! Ona "Uçan Ejder" yumruğumu atmak üzereydim...
Dei-lhe uma serie de golpes antes dele conseguir fazer alguma coisa.
- İşte bu. - Bu mu senin ejder dediğin?
É ele.
"Ejder Gücü!"
"O Dragão Mostra a Sua Força!"
- Bir ejder gibi davranıyorsun.
- Leva-te como um dragão.
yuvadan uçmayacağım. yarı ejder yarı phoenix...
Metade dragão, metade fênix.
- o bir ejder değil.
- Ela não é um dragão.
onlara bir ejder ve bize bir phoenix.
Um dragão para eles e um fênix para nós.
Yeşil Ejder.
- "Dragão Verde".
Mor Ejder Kraliçesi
Eram eles :