Elas tradutor Português
31,675 parallel translation
Ağustosböceklerinden ses çıkmıyor, tekrar geldiklerinde burada olmak istemeyiz.
As cigarras têm estado silenciosas, não queremos estar em campo aberto quando elas começarem outra vez.
Hepsi de boşaldılar.
Elas sempre se vêm.
Ben uyayım.
Eu obedeço a elas.
Metresler hakkında çok hikaye okudum, ve onlar hiçbir zaman ön planda olmayı sevmezler.
E li vários casos sobre amantes, e elas nunca são a prioridade.
Kim onlar?
Quem são elas?
Harika hayatlar bahşetmişlerdi ama...
Forneceram a elas essa vida extravagante, mas...
Sonra birbirlerini buldular.
E então, elas encontraram-se.
Bağlantıları... Fevkaladeydi.
A ligação entre elas... era mágica.
Birbirlerine tapıyorlardı.
Elas amavam-se de verdade.
Beraber mi bitirdiler?
Elas acabaram juntas?
Bir defasında annemin boşanmış kadınlar kulübünden iki kadınla yatmıştım, ve sevişmek için hala beni arıyorlar.
Uma vez fiz sexo com três mulheres do Clube das Divorciadas, e elas ainda procuram-me para sexo.
Ya da hiç değişmedi.
Ou elas não mudam nada.
Bana uyar.
Sou bom com elas.
Ve ben hepsini seninle birlikte keşfetmek isterim, hepsini birden.
E quero explorá-las contigo, todas elas.
Sakın ona söyleme ama gerçekten çok acıtıyorlar.
Não lhe digas mas elas ardem a sério.
Yeteri kadar bir araya gelirse, su sıcaklığını artırabilir güçlü bir yüzey rüzgarı oluşturabilirler.
Se as juntarmos em número suficiente, elas podem aumentar a temperatura da água, causando um poderoso vento de superfície.
Onların ne yapacağını kestirmek imkansız.
Elas são completamente imprevisíveis.
Bu kadar hızlı hareket etmeleri normal mi?
Elas deviam ser assim tão rápidas?
Seksi gey adamlarımı kaçırdılar ya.
Elas afugentaram os meus lindos gays.
Belki onlar da havalıdır.
Talvez elas sejam porreiras.
İyi bari, ipleri de varmış.
Que bom, elas trouxeram corda!
Hiç deodorant getirmemişler ama.
E elas não trouxeram desodorizante.
Durmaları için ağlayarak yalvarıyordun be.
Estavas implorando para que elas parassem.
Paralı müşteriler işte.
Elas são clientes que pagam.
Bira içiyorlar ya.
Elas estão bebendo cerveja.
Yanlarında getirdikleri bir kasktan içiyorlar onu.
De um capacete que elas trouxeram.
Problem çıkarıyorlar.
Elas são um sério problema.
Tutku ve arzuyla doğarlar. Ta ki karşılaştıkları bir şey bu hisleri köreltene kadar.
Elas começam com paixão e esforço até aparecer uma coisa que os desilude dessas noções.
İnsanlara hak ettiklerini vermek hoşuma gidiyor.
Gosto de dar às pessoas o que elas merecem.
Dürüst olmam gerekirse bana seni hatırlatıyorlar aslına bakarsan.
Elas fazem-me lembrar de ti, se me permites ser honesta.
Gerçek isimlerini kullanmıyorlar.
Elas não usam seus verdadeiros nomes.
Crystal onlara içecek bir şeyler almıştı ama içip gittiler direkt.
A Crystal pagou-lhes bebidas mas elas beberam-nas e foram-se embora na mesma.
Çünkü öldükleri gece yanlarında olduğunu biliyoruz.
Porque sabemos que estavas com elas na noite em que morreram.
Beni onlar aradı!
Elas é que me ligaram!
Senin yardımını istediler, sen de onları kullandın mı?
Elas pediam-te ajuda e tu aproveitavas-te delas?
Biri hariç hepsi hapishane çalışanlarına ait. Diğeri eski mahkum, Rodney Lam'in.
E todas elas são do pessoal da prisão excepto a de um ex-condenado chamado Rodney Lam.
Olay mahallinden alınan bu parmak izlerinin sahibi belli değil, katilin olabilir.
Estas impressões são umas não identificadas da cena, mas elas podem ser do assassino.
- Veritabanından biri çıktı mı?
E elas coincidem com alguém na base de dados?
Babam bana sahte olduğunu bildiğim kanıtları gösterdi.
Meu pai, ele mostrou-me as provas e eu sabia que elas eram falsas.
Ama nereye gidersem onlar da peşimden geleceği için...
Mas elas vão ter a qualquer novo sitio que eu vá, por isso...
Sence onlar ilk miydi?
Achas que elas foram as primeiras?
Bedenimizi ve ruhumuzu doyursunlar.
Que elas nutram o nosso corpo e a nossa alma.
Babam onların sürekli sorun çıkardığını söylerdi.
O pai sempre disse que elas eram complicadas, por isso...
Mesela ikizler, söylemeye korkuyorlar ama aslında buraya babalarına veda etmeye geldiler.
Por exemplo, os gémeos... Assustados demais para contarem que na verdade elas vieram dizer adeus ao seu papá.
Rock yıldızlarının biyografileri.
Biografias de estrelas de Rock. Tipo, de todas elas...
İnsanların sana her şeyleriymişsin gibi bakması. Bir kere içine girdiklerinde onları her şeyi yaptırabileceğini bilmek kendinden geçiren bir duygu.
Ter pessoas a olharem para ti como se tu fosses tudo, sabendo que assim que elas acreditassem em ti, que as conseguias obrigar a fazer qualquer coisa...
- Beni tutmuştu.
- Elas seguraram-me.
Onun sözleri, sizin sözlerinizin bir anlamı yok.
Suas palavras, as tua palavras, elas não significam nada.
Neredeler?
- Onde é que elas estão?
İyi misin?
Elas estão bem?
Öğrenince gitmek istediler.
Quando elas descobriram, elas queriam ir-se embora.